Bugun...


Özden İlhan

facebook-paylas
Atatürk’ün Vasiyeti ve Çocukları Türk Halkından Gizleniyor mu?
Tarih: 16-05-2021 13:36:00 Güncelleme: 16-05-2021 13:36:00


 

1938 yılının başlarında Atatürk halsizlik hissetmeye başlar. 22 Ocak 1938 günü Atatürk'ü muayene eden Dr. Nihat Belger, Atatürk'e siroz  teşhisi koyar. Paris Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Noel Fissenger Ankara'ya davetli olarak gelir ve Atatürk'ü muayene ederek, aynı tanıyı koyar ve tedavisine başlar.

 

Sağlık durumu git gide bozulan Atamız; 5 Eylül 1938 günü vasiyetini yazdı. Vasiyet Almanya’dan satın alınan 38 adet siyah renkli 1,9 m. yüksekliğindeki kasalarda Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü’nün bodrum katına yerleştirilmiştir.1919 – 1938 dönemine ait bütün çalışmaların belgelerinin tasnifleri yapılarak, zarflar içinde bu kasalara konulur. Üzerine, ‘Ben öldükten 25 yıl sonra açılsın’ diye not düşülmüştür.

 

Bu kasalar Haziran 1963 tarihinde Başbakan İsmet İnönü başkanlığında bir heyet tarafından açılır. İçindeki belgelerin bir kısmı Başbakanlık Arşivlerinde diğer bazıları da Türk Tarih Kurumu’ndadır.

 

Bu belgeler ile ilgili herhangi bir kısıtlama yoktur. Araştırmacılara açıktır.

 

İngiltere’den satın alınan 37 adet gri metalik renkli kasalar Ulus’taki İş Bankası Genel Müdürlüğü’nün alt katına koyulur. Bu kasalara Atatürk kendisine ait özel belge ve bilgileri koymuştur. Soy ve sülalesine ait arşivlerden toplattığı bilgileri koyduğu söylenir.

 

‘Ben öldükten 50 yıl sonra açılsın’ diye vasiyet etmiştir. Haziran 1988 de 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren kasaları açtırır. Tasnifleri orada yapıldıktan ve tutanak haline getirildikten sonra Çankaya Köşkü’ne götürülür.

 

Gerekli incelemeler yapıldıktan sonra Temmuz 1988 tarihinde 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren bu belgelerin tümünü Milli İstihbarat Teşkilatı’nın Yenimahalle Kampüsü’ne teslim eder. Teşkilattan ayrılırken, basın mensuplarına ‘Ben şimdi bütün belgeleri buraya teslim ettim, ileride peyderpey açılacaktır’ der.

 

Belge ve bilgilerin bazılarının İpek Çalışlar’a verildiği ve Çalışlar’ın ‘Latife’ isimli kitabı bu bilgi ve belgelere dayanarak yazdığı söylenir.

 

Tabii bize miras açıklandı. Açıkçası kime ne bıraktığı beni ilgilendirmiyor. İlgilendiğim ve merak ettiğim Atatürk’ün siyasî vasiyetidir. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kişinin nasıl bir geleceği öngördüğüdür. Devletin bekası için neler gerektiğini düşündüğüdür.

 

Rahmetli Aytunç Altındal verdiği demeçte söyle der:

 

“1938’de mühürlenerek saklanan bu kâğıtlar 1950’li yıllarda Menderes başbakan, Celal Bayar da cumhurbaşkanıyken onlar tarafından biliniyor olmalı. 1964’te Celal Bayar’a sordum; o da “Böyle bir olay vardır fakat Türkiye buradaki fikirlere hazır değildir” dedi. 1988’de 50 yıl doldu ve açılması gerektiğinde Kenan Evren 25 sene daha yasak koydu. Kızdığım taraf, hep birileri Türkiye ve Türk milleti adına “Türkler buna hazır değil” diyor. Ya kardeşim sen kimsin, niçin durmadan bunu deme yetkisini kendinde görüyorsun?”

 

Araştırmacı-yazar Aytunç Altındal, Atatürk'ün vasiyeti üzerinde uzun süre çalıştı. Altındal, bunun Atatürk'ün siyasi vasiyeti olduğunu söyledi ve içindeki konulardan bir tanesinin hilafetle ilgili olduğunu söylemişti. Atatürk'ün hilafeti, kişi bazında değil ülkeler arasında rotasyonla değişecek bir kurum olarak canlandırmayı düşündüğünü ifade eden Altındal, Atatürk'ün ileride Müslüman ülkelerin bir araya gelerek bir hilafet meclisi oluşturabileceklerini düşündüğünü de iddia etmişti.

 

Aytunç Altındal tarih ve politika alanında faaliyet gösteren Çerkez asıllı gazetecidir. Dinler, felsefe, gizli örgütler ve başka konularda birçok makale ve kitap yazmıştı. Özellikle teoloji, kuantum, evrim,  Para ve Vatikan denildiğinde de akla ilk gelen isimdi. Ünlü Fizikçi Isaac Newton’un bugüne kadar hiç bilinmeyen bir kitabını da yayınlayan Altındal, uzun yıllar İsviçre’de, Rusya’da görev yapmıştı ve istihbarat araştırmalarıyla tanınıyordu. Altındal halifelik konuyu gündeme neden taşıdı? Hilafet tartışmasının o günlerde gündeme gelmesini kim isterdi? Kim bilir?

 

Atatürk’le ilgili saklanan bilgiler bunlarla sınırlı da değildir. Duyumlarıma göre Atatürk’ümüzün 2 oğlu vardır ve soyu devam etmektedir. Bu bilgiyi Atatürk’ün akrabası olan çok değerli dostumdan öğrenmiştim. “Açıkçası sakladıklarına göre devletimizin bildiği bir şey vardır’’ diye, sizlerle yazılı olarak paylaşmadım.

 

Peki, şimdi sizlerle neden yazılı olarak paylaşıyorum. Çünkü Teyzem Latife’nin yazarı Mehmet Sadık Öke, “Latife Hanım’ın yeğeni” Tarih Yazarı Prof. Dr. Metin Hülagü’nün Halk TV’ye konuk olduğu programda, bu bilgiyi 8 Ocak 2020’de açıkladı.

 

Bana gelen bilgilerle Sadık Öke’nin bilgilerinde farklıklar oluşuyor. Sadık Öke, ilk çocuğun Fikrîye Hanım’dan olduğunu, 2. Çocuğun da opera sanatçısı olan bir yabancı kadından olduğunu söylüyor.

 

Bana anlatılanlarda ise: Mustafa Kemal’in ilk evliliğiyle ilgili maalesef bilgiler yoktur. Ancak 1910 yıllarında evlendiği,1913 yılında Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesinden sonra Mustafa Kemal’in rütbelerinin sökülür ve kayyum makam olarak, Sofya Büyükelçi Fethi Okyar’ın emrine verilir.

 

İlk eşi İstanbullu bir ailedendir. Soyadları “Tancak” veya “Tuncak “ diyenler de var. İlk eşi 1913-1914 yıları arasında Şişli’deki evinde,  Osmanlı zamanının istihbaratı tarafından boğulur. Bu evlilikten iki erkek çocuk kalır. İlk çocuğu Abdürrahim, ikinci çocuğu Ertuğrul’dur.

 

Abdürrahim Tuncak’ın iki erkek çocuğu vardır. 1998 yılında 87 yaşında öldüğü biliniyor.  Ertuğrul Bey’in ise Bursa’da bir çiftlikte yaşadığı ve 2000 yılında hayatını kaybettiği biliniyor. İki evlada Zübeyde Hanım ve Makbule Hanım bakıyor. Daha sonra Çankaya köşküne getiriliyorlar ve orada sanki evlatlık gibi gösterilerek bakılıyorlar. Tabii şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Abdurrahim, Mustafa Kemal’e çok benziyor.  Abdurrahim Tuncak, Mustafa Kemal kabakulak geçirdiği zaman Zübeyde Hanım tarafından Halep’e götürülüyor. Oğlu ağır hastadır ve oğlunu görmek ister diye 10 yaşında küçük bir çocuğu yanında götürüyor.

 

Yine belirtmek istediğim sanki Fikriye’nin, Atatürk’ün ikinci eşi olmadığı gibi lanse edilmesidir. Biliyorsunuz o zamanlar dini nikâh vardır. Resmi nikâh yoktur. Fikrîye Hanım, Mustafa Kemal’in ikinci eşidir.

 

Sizlerle bir bilgi daha paylaşmak istiyorum. Mustafa Kemal Atatürk, 1880’de Selanik Langaza’da doğar ve büyür. Yani o da köy çocuğudur. Selanik’te doğduğunu bildiğimiz ev, üvey babası Ragıp Bey’in evidir.

 

Atatürk’ün ilk kardeşinin adı Ömer’dir. Kuşpalazından 2,5 yaşında ölüyor. İkinci kardeşinin adı Ahmet’tir. O da 1,5 yaşında ölüyor. Üçüncü kardeşi Fatma’dır. O da maalesef ölüyor.  Dördüncü çocuk olarak Atatürk doğuyor. O’ndan sonra Makbule ve Naciye doğar. Naciye 12 yaşında vefat eder. Atatürk 9 yaşında iken babası ölüyor ve bir süre sonra annesi, kendisinden çok yaşlı Ragıp Bey’le evleniyor. Ragıp Bey, bugün Atatürk’ün doğduğu ev olarak bilinen evi Mehir olarak Zübeyde Hanım’a veriyor.

 

Devletin görevi, halkını bilgilendirmektir. Şeffaf davranarak gerçek bilgileri halkıyla paylaşmaktır. Sonuç olarak herkes kendine iletilen bilgilerden haberdar olabilir. Doğruluğunu araştırmak istediğimiz zaman maalesef bilgiye ulaşamıyoruz. Bildiklerimiz sadece iddia olarak kalıyor, dolayısıyla gerçek ve doğru bilgiye ulaşma açısından kaotik bir ortam oluşuyor. Bu konudaki kirli veya yanlış bilgilerin ayıklanması, bunların ortadan kaldırılması, halkın bu konuda bilgilendirilmesi devletin iletişim alanındaki görevinin bir parçası olmalıdır.



Bu yazı 5288 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI