Bugun...


Mehmet Özkan

facebook-paylas
Azgın Çoban
Tarih: 10-05-2021 14:35:00 Güncelleme: 10-05-2021 14:35:00


 

Çocukluğumun geçtiği mezrada hayvancılık yapılırdı. Yaz mevsimi, sürüler gece dağda otlaklar için kalırdı. Sürüler öğlen vakti mezraya gelir, süt sağımı yapılırdı. Hayvanların memelerinde biraz süt bırakılırdı yavruları için. Sonra da kuzular ve oğlaklar serbest bırakılırdı. İki yüz hayvanın içinde hepsi on, onbeş dakika gibi bir sürede annelerini bulur ve emerlerdi.

 

Erkek keçilerin sürüleri mezraya hiç gelmezlerdi. Çobanlarda, eve hasret, sürünün yanında mecburen kalırlardı.

 

Komşu kadın, kocasına yemek götürmesi gerekiyordu. Tek başına, dağa ormana, gitmek istemiyordu. Anadolu kadınları tarlaya bağa bostana dağlara giderken yalnız gitmezlerdi. Hiç kimseyi bulamazlarsa en azından yanlarına bir çocuk alırlardı. Kendilerini güvende hissederlerdi.

 

Karakahta mezramızda, altı yaşında idim ve arkadaşlar ile oyun oynuyordum. Komşu kadın beni çağırdı. ”Sürünün yanına gideceğim, kimse yok” dedi ve beni ikna etti. Çoban kocasına yemek götürecekmiş. Beraber yola düştük, çamlığın tepesine vardık. Çoban ve sürüsü ile buluştuk. Yere oturduk çoban yemeğini yedi. Karnı doydu. Doymaz olaydı.

 

Yemekten sonra, bana, “Kalk git, şu karşıdaki keçileri çamlığa doğru sür” dedi. Epey mesafe de var.

 

Ben de “Hayır gitmem” dedim. Defalarca söyledi.

 

Beni bir türlü ikna edemedi. Ben ayaktaydım.

 

Sonra aniden fırlayıp ayağa kalktı bana çok şiddetli bir tokat attı, ben yere düştüm. Gelip iki bileğimden tuttu beni fırlattı, beş altı metre uçtum. Arazi de hep taşlık, kayalık, öyle şoktayım ki ağlayamıyordum.

 

Kadın kendini benim üstüme attı beni korumaya çalışıyordu. Zira adamın öfkesi daha geçmemişti.

 

Adam, "Öldüreceğim, geberteceğim" diye bağırıyordu.

 

Kadın da adam bağırıyordu.

 

"Elin çocuğunu öldüreceksin, manyak, deli vb.” gibi bir sürü söz.

 

Sonunda adam sakinleşti. Kadın bana sarılınca ağlama başladım. “Hadi gidelim” dedi. Yolda benim gönlümü almaya çalışıyordu. Hatırlamıyorum, belki, annene, babana söyleme demiştir.

 

Bazıları adama deli Osman diyorlarmış. Bir tereyağ meselesi yüzünden karısının kafasını kırmıştı. Kadının yüzünün şişliği iki ay sürmüştü ve sargıyla geziyordu. Yıllar sonra kendisine benim dayak olayını hatırlatınca, gülerek "Yok ya öyle mi oldu, abartıyorsun” dedi. Vefat edeli on yıl oluyor, Allah rahmet eylesin.

 

TV de bazen aslanların belgeselini izlerim. Sürüyü ele geçiren azmış erkek aslanların küçük yavru memoları öldürmeleri beni bu eski olaya götürür. Ucuz kurtulmuştum.

 

Beni döven deli Osman'ın kardeşinin adı Garip idi. Memlekete bir gittiğimde, Garip'in vefat ettiğini duydum. Eşini gördüm. Çocukluğumda komşumuzdu. Kocası için baş sağlığı diledim. Biraz çocuklarından ve geçmişten konuştuk. Kadına, nazım geçtiğinden, sordum. “Altı ay oldu kocan vefat edeli, onu özledin mi?” dedim.

 

“Hayır hiç özlemedim. Neyini özleyeceğim onun” dedi.

 

Kadını cevabı bana garip geldi. “Ne oldu teyze, neden öyle konuşuyorsun” dedim.

 

Kadın dedi ki; ”Mezrada altı aylık gelindim. Beni dövdü sonra da boynuma ip bağladı. Beni otuz metre sürükledi. Az kalsın boğulup ölecektim. Komşular beni kurtardı. Ben o olayı hiç unutmadım. Neyini özleyeceğim ben onun”

 

Kadın başına gelen, unutmadığı bu olaydan sonra elli yıl evli kalmış ve yedi çocuk doğurmuştu. Kadının nasıl bir yaşamı olmuştu? Varın siz düşünün.

 

Bu iki kardeş, bir diğer kardeşi ile yurtdışına işçi olarak gitmişlerdi. Allah Belçika'dan razı olsun. Mezramız ve kasabamız bu adamlardan kurtulmuştu.

 

Türk halkının Belçika'daki imajını bu üç kardeş temsil etmişti. İyi mi kötü mü temsil ettiler bilemiyorum. Ama biz çok rahat etmiştik.

 



Bu yazı 2594 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI