Bugun...


Saffet Karadeniz

facebook-paylas
SEÇİME DOĞRU
Tarih: 12-02-2015 21:58:00 Güncelleme: 12-02-2015 21:58:00


7 Haziran 2015 tarihinde genel seçimler yapılacak. Bu seçimlere katılacak parti sayısının otuzun üzerinde olduğu ifade edildi. (Bildirilen parti sayısı şu an itibarı ile 31) Seçime katılacak partiler meydanlara inmeye başladılar. Mücadele şimdiden ısınmış durumda...

“Bu seçimler ülkeye ne getirecek veya götürecek?” sorusuna cevap arayalım. Genel bir bakış açısıyla değerlendirdiğimizde, bugün olduğu gibi gelecekte de, içinde bulunduğumuz günleri, zaman ve şartları arayacağımızı düşünüyorum. Yani bizim nesiller hep, geçmişin daha iyi olduğunu hatırlayacaklardır. Çünkü, daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi, halkımızın eğitim durumu çok alt seviyelerde ve ahlaki yönden büyük bir çöküntü içindeyiz. Bunun sonucu olarak da iyi yönetici seçmekten aciziz ve iyi yönetilmiyoruz. Dolayısıyla ülke her geçen gün daha kötüye gitmektedir. Bu seçimler sonrasında da gidişat değişmeyecek.

Seçime katılacak partilerden bazılarının ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın demeçlerine baktığımızda, seçim sonrasına ilişkin bazı tahminler yapmak mümkündür. Önemli gördüğüm iki husus :

1. Başkanlık sistemi :

Sayın Cumhurbaşkanı ısrarla başkanlık sistemine odaklanmış görünüyor. Aslında bir milletin yararı için çalışan hemen hemen her sistem, o millet için faydalıdır denilebilir. Yani sistemi yönetenler millet/ülke yararını gözettikleri müddetçe, sistemin o ya da bu olması çok fark etmez. Bununla birlikte; söz konusu kişiler kendi veya taraftarlarının menfaatini düşünüyorsa, o zaman hangi sistem olursa olsun olumlu bakmak mümkün değildir.

Bazı sistemler, yöneticilerin daha kolay karar alma ve uygulamalarına imkan verirken, bazılarında bu süreç daha zor ve uzun olabilir. Sistemler arasında pratikte böyle bir fark olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır. Bugün Türkiye’de olan demokrasi uygulamasının,   Başkanlık sistemine göre, kararların alınıp uygulanmasında bazı zorluklar içerdiği doğrudur. Ancak; 2002 yılından beri 13 yıldır iktidarda olan AKP, bu uzun sayılacak süre içinde, normal demokratik sistemlerde iktidara zorluk çıkaran kurumları zaten kendi yörüngesine oturtmuş ve bu sorunu büyük oranda halletmiştir. Şu anda devlet kurumları içinde, görevi adına iktidara muhalefet edecek pek bir kurum kaldığı söylenemez. Bu günlerde Anayasa Mahkemesi, iktidarın veya Sn. Cumhurbaşkanı’nın adayını başkan seçmemek için çırpınmaktadır. Bakalım nereye kadar?

Durum böyle iken halen neden Başkanlık sistemi? Birincisi, ayağa takılabilecek bir iki küçük engeli de ortadan kaldırmaktır. İkinci ancak daha önemli olanı ise, Sn. Cumhurbaşkanı’nın şahsi ihtiras ve kaygılarıdır. Bu şekilde herşeyi tek başına kontrol altına alıp idare edebilecektir. Bugüne kadarki tutum, davranış ve uygulamalarında (eşitlik/adalet, dürüstlük,  ve özellikle Ergenekon ve 17 Aralık yolsuzluk davaları başta olmak üzere) Sn. Cumhurbaşkanı maalesef benim gözümde sınıfta kalmıştır. Böyle bir şahsiyetin başkanlığındaki Başkanlık sistemi ülkeyi daha da çıkmaza sürükleyecektir.

Şu ana kadar Cumhurbaşkanı’nın başkanlık arzusuna iktidar partisindan net bir destek gelmedi. Parti içinde sıkıntı yaratacak bir konu gibi duruyor. Bunu da zaman gösterecek.           

2. HDP’nin seçimlere parti olarak katılması :

HDP seçimlere parti olarak katılma kararı aldığını açıkladı. Öncelikle bu kararın partinin kendi kurumları tarafından alınmış özgür, kendi iradelerinin ürünü bir karar olduğunu düşünmüyorum. Onları yönetenlerin, alınmasını istediği bir karardır. Peki, neden böyle bir karar alındı veya aldırıldı?

Son seçim anketlerine göre HDP, az bir farkla da olsa % 10 barajının  altında kalıyor. Seçimlere kadar sürpriz bir gelişme olmazsa % 8 civarında kalacağını tahmin ediyorum. Maksatlarını kesin olarak bilmek zor olsa da, bu duruma rağmen böyle bir kararın alınmasına ilişkin bazı sebepler düşünülebilir. Birincisi; geçen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldıkları oy oranına bakarak, gerçekten barajı aşabileceklerini düşünmüş olabilirler. Bu ihtimal düşük olsa da mümkündür. Bu gerçekleşirse, mecliste daha güçlü olur ve sesleri daha yüksek çıkar. İkincisi ise baraj altında kalmalarıdır ve bence daha güçlü bir ihtimaldir. Bunu HDP yöneticilerinin de düşünebileceğini sanıyorum.

Aslına bakılırsa bugüne kadar uyguladıkları yöntemle (bağımsız seçilerek meclise girmek) ulaştıkları sonuç ile, parti olarak seçime katılıp barajı aşmaları arasında önemli bir fark görünmüyor. O halde neden büyük bir riski göze alıyorlar? Bunun arkasında, baraj altında kalıp meclise giremeyerek bir bahane yaratıp, 6-7 Eylül gibi olayları büyütüp yaygınlaştırmak ve ülkenin huzurunu daha da bozma niyeti olmasın?

Türkiye 7 Haziran seçimleriyle çok önemli bir viraja giriyor.....



Bu yazı 14054 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI