Bugun...


Saffet Karadeniz

facebook-paylas
İKİ SEÇİM SONUNDA DURUM VE DERSLER
Tarih: 10-11-2015 22:26:00 Güncelleme: 10-11-2015 22:26:00


7 Haziran ve 1 Kasım’da yapılan seçimlerden sonra, AKP yine tek başına iktidar olmayı başardı. Bu AKP adına önemli bir zaferdir. Kutlamak gerekir. İlk seçim sonuçları hemen hemen herkes tarafından tahmin edilebildi, ancak son seçim herkes için sürpriz oldu. Bu durumu değerlendirmek için 7 Haziran’dan sonraki gelişmelere bir göz atmak gerekir.

Yapılan ilk seçimden sonra hiçbir parti iktidar olabilecek çoğunluğu sağlayamadı. Sonrasında başlayan hükümet kurma çalışmaları ise ülke adına  istenen neticeyi vermedi, tabi ki bu gelişme AKP yöneticilerinin isteği idi. O zaman bir koalisyon hükümeti kurulamamasında HDP dışındaki diğer partilerin sorumluluğu olduğunu söyleyebiliriz. Ancak en büyük sorumluluk birinci parti konumundaki, o zaman hala devleti yönetmekte olan AKP’nindir.

 Muhalefet parti liderleri, koalisyon görüşmelerinde neler konuşulduğunu, hangi pazarlıklar yapıldığını, 1 Kasım seçimleri öncesindeki seçim çalışmalarında halka açıklamadılar. Sadece bir çeşit pazarlıklar yapıldığını ima etmekle yetindiler. Neden?

Aynı dönemde AKP ise, çalışma ve görüşmelerini yeni bir seçime gitmek üzere icra etti. Görüşmelerin gereksiz yere uzatılması, Anayasa’da belirtilen sürenin sonuna kadar beklenmesi bunun en açık göstergesiydi. Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, muhalefetin birinci partisi durumundaki CHP liderine hükümeti kurma görevi verilmemesi ise demokrasi ile bağdaşmayan bir uygulama olmuştur.

7 Haziran sonuçları açıklandığında, çeşitli sebeplerden dolayı en az 2 yıl süreli bir koalisyon hükümeti kurulabileceği tahminleri yapılmaktaydı. Ancak, hükümet kurma çalışmaları sırasındaki görüşmeler, sadece birkaç parti lideri ve yardımcıları ile sınırlı kaldı, milletvekillerinin düşüncesi bile sorulmadı. Millet iradesini temsil eden Meclis dikkate alınmadı. Bu ise demokrasi adına ikinci bir olumsuz uygulama oldu.

AKP nasıl oldu da beklentilerin aksine 1 Kasım seçimlerinde böyle bir oy oranı yakalayabildi?

Kısacası; Türk Halkı, muhalefet partilerini inandırıcı ve güvenilir bulmadı. Güvenilebilecek küçük partiler ise baraj nedeniyle oylar boşa gider endişesi ile oy alamadı. Yapılan anketlere göre halk, iktidar şansı olan partiler içinde, daha az kötü olduğu ve bir süre daha mevcut gidişata uygun bir istikrar istediği için AKP’yi seçmiştir. (Anketlere göre halkın yaklaşık % 10’u kötünün iyisi olduğu için AKP’ye oy vermiştir.)

Bundan sonra ne olacak? Aslında 7 Haziran seçimleri AKP için bir uyarı olmuştur. Liderleri, bu mesajı aldıklarını ifade etmiştir. Bunu ileride anlayacağız. Bugün ülkemizde, normal akla sahip olan herkesin anlayabileceği bir adaletsizlik, insan hakları tecavüzü, eşitsizlik, özgürlüğü sınırlayıcı vs devlet/iktidar uygulamaları sürüp gitmektedir. Bunlar ülkede hiçbir vatandaşın istemediği şeylerdir. İktidar öncelikle bu sorunları çözmekle meşgul olmalıdır.

Başkanlık sistemi tartışmaları toplumu rahatsız etmektedir. Su anda öncelikli sorun değildir. Ana problemler çözülüp, en azından çözüm yolunda bazı mesafeler alındıktan sonra halkın güveni sağlanabilir. Yöneticiler halka güven verdikten ve samimiyetlerini gösterdikten sonra ancak, başkanlık sistemi gibi bir konuyu gündeme getirmelidirler. Bu konuda ısrar, “açıklanmayan gizli niyetler mi var?” sorusunu akla getirmektedir. Yoksa, Başkanlık Sistemi ile hangi kazanımlar sağlanacaktır? Bu net olarak anlaşılamamıştır.

AKP’nin, bırakın üst tabakasını, en alttaki mensupları (belediye meclis üyesi vs) bile büyük bir kibir ve şımarıklık içindedir. Bölgelerinde istediklerini yapmakta/yaptırmaktadırlar. Olumsuz uygulamalarına engel olmaya çalışan memur/görevliler ise görevden alınmakta, sürgün edilmektedir. Parti yöneticilerinin, eğer mümkünse bu duruma son vermeleri gerekir.

Türk milletinin, maalesef cahil olduğunu belirtmemiz gerekir. Yapılan araştırmalarda; gelişmiş ülkelerde okuma oranı yüzde onlar seviyesinde iken ülkemizde bu rakam on binde birdir. Yine araştırmalar, Türk insanının okumaya günde  bir dakika ayırdığını göstermektedir. Okuma alışkanlığımız, bırakın gelişmiş ülkeleri, dünya ortalamasının da altında. Bundan; bize sunulanı izlediğimiz veya dinlediğimiz sonucu çıkmaktadır. Dinleyip izlediklerimiz ise güç/iktidar sahiplerinin sunduğu şeylerdir.

Eğer yöneticiler, bir milletin aydınlanmasını arzu ederse, halka ona uygun şeyler sunarlar, aksi halde içinde bulunduğumuz durum sürüp gider. Cahil halk spekülasyona, aldatılmaya, fitne sokulmaya ve parçalanmaya çok daha müsaittir. Eğitim konusu, tepeden tırnağa sorunlarla dolu olup bir an önce çözüm çareleri düşünülmelidir.

 

Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, okuyan/aydın toplumlar kendilerini yönetenleri iyi seçmekte, iyi olmayan yöneticileri görevden uzaklaştırmayı da bilmektedirler.

 Acaba bizim yöneticilerimiz aydın bir Türk toplumu istemekte midir?  

Kısaca bahsedilen bu büyük meselelerin çözümü için adım atılmakta biraz daha geç kalınırsa, felaket yakındır.



Bu yazı 12763 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI