Bugun...


Özden İlhan

facebook-paylas
CONCORDE SENDROMU
Tarih: 11-04-2023 23:29:00 Güncelleme: 11-04-2023 23:29:00


Concorde Sendromu, bireylerin çok emek verdikleri her şey için mücadelesini başarısızlık, mutsuzlukla, zararla sonuçlanıncaya kadar vazgeçmeyip,  mücadele etmesidir. Kaybeden kişi olmamak için daha çok kaybetmek halidir.

 

Evrimci biyologlar, "Concorde Yanılgısı" terimini, hayvanların veya insanların bir yuvayı, kurduğu işi savunması, kendine daha fazla mutsuzluk ve pahalıya mal oluncaya kadar savunmaya devam etmesi durumu için metafor geliştirdiler.

 

Concorde'dan dört asır önce, "IV. Henry'nin Birinci Kısmında, Shakspeare’in Falstaff'ı bunu şu şekilde ifade etmişti: "Cesaretin en iyi yanı sağduyudur.”

 

1996 yılında, İngiliz Psikoloji Derneği ‘’Düşünme” konusu üzerine bir konferans gerçekleştirilir. Oxford Üniversitesi'nden Alex Kacelnik ”Concorde yanılgısı” isimli teorisini ortaya atıyor. Teorisinin ismi ise, Concorde isimli supersonic uçaktan geliyor.

 

Concorde uçağının üretimi için başlandığından yedi yıl sonra, uçağı başarısız bulurlar.  Başarısız buldukları uçağı, verilen emeklerin ziyan olmaması için veya işi yarım bırakmak istemedikleri için uçağın yapımına devam ederler.  Bu nedenle Alex Kacelnik’in teorisine ‘Concorde’ ismini verilir.

 

Adı Teoriye verilen Concorde uçağı, dört yıl sonra 25 Temmuz 2000 yılında düşerek, 113 kişinin ölümüne sebep olmuştur.

 

Geçmişteki çabaları kaybetmemek için başarısız buldukları uçağın kullanıma sunulması gibi, bizler de günlük hayatta, sırf geçmiş emeklerimizin boşa gitmemesi için “kendimizce bahaneler” bularak, başladığımız işi yarım bırakmamak adına, daha da fazla zarara gireriz. Sonunda, olumsuz gidişat bize geri döner. Zaman geçtikçe telafisi olanaksız, daha da büyük zararlarla karşı karşıya kalırız.

 

Concorde yanılgısı, daha önce yapılan yatırımın içerdiği genel kayıpları değil de yatırılan kaynağın kaybedileceği gerçeğinden kaçmak için daha fazla yatırım yapılması gerektiği mantığıdır.

 

Evlilikte veya flört ederken kişiyi kaybetme korkusuyla, kendinize daha da zarar vereceğimizi bildiğiniz halde bir türlü kopamayan kişilere sık rastlıyoruz.

 

Bir psikolog hanım anlatıyor. Bana gelen erkek danışanlarım, genelde para harcadıkları, vaktini ayırdıkları kadınlar için geliyorlar. “İşte ben şunu aldım, bunu aldım, şu fedakârlığı yaptım” diye geliyorlar.  Hiçbiri fedakârlık yapmadığı kadın için gelmiyorlar. "Bayanlar, eşinizden veya sevgilinizden isteyin ve talep edin" diyen, kısa bir videosunu izlemiştim.

 

Genelde erkek, kendince çekici bulduğu kadını kaybetmemek ve etkilemek için pahalı hediyeler alır. Kadın ise bir süreliğine bu hediyelerin etkisinde kalabilir veya talep edebilir. Erkekler, parasının yetmeyeceğini bildiği halde onu mutlu etmek için borç veya kredi çekerek, parası ile kadını kendine bağlamaya çalışır. Bunları yaparken bir gün borca batacağını bilir ama sonuna kadar, sonu olmayan bir ilişki için mücadele edebilirler. Bu tür erkeklerin daha çok para isteği hiç bitmez. Çünkü parayı kendi için değil, geriye döndürmek istediği sevgilisi için bitmek bilmez bir arzu duyarlar.

 

Aynı durum evli çiftler içinde geçerlidir.  Eşinin, "bir gün kumarı bırakır, bir gün içkiyi bırakır, çocuklar büyüsün, bana sözlü ve fiziki şiddeti bir daha yapmaz" umuduyla, mutsuz ortamı zamanında terk etmeyerek, daha da büyük mutsuzluğa kendilerini mahkûm ederler.

 

İşleri kötü giden bir işletmeci,  yatırımcı, şirket sahibi… “, çok yatırım yaptım… “, “ biraz zamana ihtiyacım var…” , “daha çok çalışırsak… “ , “ bankadan veya yurtdışından kredi bulabilirsek…”, önümüzdeki ay işler ya açılırsa… “ gibi, kötü giden gidişata” dur “diyemedikleri için,  fişi çekmek istemezler.

 

Bir türlü kaybeden kişi olmak istemezler.  Zararı kurtarmaya çalışırken fark etmeden daha da büyük zarara girerler.  Bu zarar, duygusal, maddi veya zamansal olabilir.

 

Bunu en güzel örneğinden biri Pisagor öğretisidir. Pisagor, sadece matematik ve geometri alanında uzman değildir. En önemli filozoflarından birisidir.

 

Yunan matematikçi Pisagor, şarap bardağının orta çizgisi vardır. Eğer fazla doldurulursa altta bulunan sifon harekete geçer ve içindeki şarabın hepsi alttan boşalır.

 

Pisagor bardağı; insanın durması gereken yeri bilmesi üzerine en güzel örneklerden birdir.

 

Pisagor, insanlara verdiği derslerde önceliği, “tutarlı ve ölçülü “ insan, olmaya savunuyordu. Aşırılığa kaçarsak, ölçüyü kaçırsak, elimizdeki her şeyi kaybedeceğimizi anlatıyordu.

 

Dostoyevski'nin  “Yanlış trene bindiğinizde ilk istasyonda inin. Zira mesafe arttıkça, geri dönmenin maliyeti de artacaktır."sözü de konuya daha bir açıklık kazandırıyor.

 

Dostoyevski'nin dediği gibi, yanlış trene bindiğimizde, ilk istasyonda inmemiz gerekiyor.  'Çünkü yanlış yönde mesafe ne kadar artarsa, dönüş bedeli de o kadar artıyor.



Bu yazı 2468 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI