Bugun...


Özden İlhan

facebook-paylas
Bir Alzeheimer’ın Aşk Hikâyesi
Tarih: 13-07-2020 22:55:00 Güncelleme: 13-07-2020 23:01:00


 

Ali Doğan Taşçı’ya ithafen;

 

Yalan dünyada kısa süreli nefis tatminleri ve sabun köpüğü gibi kaybolan mutluluklar, aşklar, asla ama asla tatmin olmayan, hep bir şeylerin garantisini arayan ve mutlu olmayan ruhların huzursuzluğu, gülen yüzlerin ardına gizleniyor. Yüzlerinde oluşturdukları maskeler ile gecelik ilişki peşinde koşan, insan sayısı o kadar çoğaldı ki, aşkın, sevginin, saygının, sevdanın ne olduğunu unuttuk.

 

Aşk, çok sabır ister ve naziktir. Aşkı karşılıklı şartlar oluşturmaz. Asla kibirli ve gururlu değildir. Bencil, alıngan hiç değildir. Elini tutuğu kişiye sonsuz güven verir. Bunlar nerdeyse unutuldu.  Aldatmalar, ayrılıklar, günü birlik ilişkiler o kadar çoğaldı ki;  aşkı, sevdayı, bağlılığı ve vefayı unuttuk. Hayal kırıklığı yaşamamak için, her şeye hazır, umursamadan yol alıyoruz.

 

İnsanların zaafları hiç bitmiyor. Her insanın içinde, hükmetmek istemediği, sınırların ötesinde olmak isteyen bir şey var. Entrikalar, yalanlar, arkadan iş çevirmeler, sahtekârlıklar ile nefsinin tuzağında yaşıyor.

 

Doğan Hoca benim hocam olmadı. Ama okul yemeklerinde her karşılaştığımızda sımsıcak yakınlığıyla karşılıklı sevgi bağımız oluştu. Ara sıra birbirimizi arar ve sohbet ederiz.

 

Doğan Hocanın eşi, 12 yıldır alzeheimer hastasıdır. Ne zaman görsem, zaman içinde konuşmayı da unutan eşinin elini hiç bırakmadan, onu gururla yanında taşır.  Onu eliyle besler, suyunu sık sık dudaklarını götürüp, içirir.  İlaçlarının saatini takip eder.  Hep sevgiyle eşinin yüzüne bakar, sık sık saçlarını okşar ve kendisini anlamadığını bildiği halde iltifat eder.  Eşi de her iltifatında güler. Zaten o kadar şirin ve tatlı bir hanım ki;  sevdiği insanlara devamlı bakarak, gülümser. Her gün onu beslemeyi yıkamayı ve bezlemeyi kimseye bırakmıyor. Önceliği hep eşidir. O uyuyana kadar yanında yatar.

 

Sohbetimiz tam kıvamında; Doğan Hoca, “Seyhan eşimle tanışmamızı size anlatacağım ama Özden kaleme alır diye korkuyorum”  dedi.

 

Hocam kusura bakmayın lütfen! Sizden sonsuz özür dileyerek, hikâyenizi kaleme alıyorum, dedim. Bu zamanda sizin gibi eşler ve evlatlar bulmak için projektörle aramak lazım. Böylesine güzel örnek insanı kaleme almak, güzel ve merhametli yüreği tanıtmak ve örnek olarak sunmak gerek!

 

İnsan olabilmek, hele yaşadığımız çağda çok zor rastladığımız bir olgu haline geldi. Makam, şöhret, zenginliğin önem kazandığı ortamda ne bilimsellik, nede insanlık kaldı.

 

Doğan Bey; sizin devlet dairesinde, ne bulunduğunuz mevkiler, ne de öğretmenliğiniz insan olmanızı sağlamaz!  Sizin, o merhamet dolu güzel yüreğiniz, her şartta eşinize olan saygı ve sevginiz, müzede sergilenen paha biçilmez mücevherler gibidir. Işıltısıyla ruhlarımızı aydınlatıyor.  Yaşadığım hayatın bana öğrettiği; yaşamın döngü içinde olduğudur. En büyük bağışlayıcının da sevgi olduğudur. Doğan hoca, örnek insan, varlığıyla umut dağıtıyor.

 

Sohbetimiz sırasında aylar önce menisküs ameliyatı olduğundan bahsetmişti. Ameliyattan sonra uzun zaman geçmesine rağmen hareketlerinin hala kısıtlı olduğunu gördüm. “Neden iyileşmedi?“ diye sordum. Verdiği cevap ilginçti.  Doktoru da kızmış “ayağını mahvettin!“ diye.

 

- "Yapacak bir şeyim yoktu. Karım bacaklarını kaldıramadığı için her gece onu yatağa yatırmam gerekiyordu" dedi.

 

- “Hiç olmazsa bir ay birine bıraksaydınız veya iyi bir bakım evine verseydiniz, iyileşince geri alırdınız“ dedim.

 

- “Sen olsan çocuğunu emanet eder miydin?“ diye can alıcı soruyu sordu.

- “Tabii ki başından ayrılamam“ dedim.

 

- “Onun şu anda benim çocuğumdan farkı yok!  Hiç kimseye emanet edemem!” dedi ve döndü, gülen gözleriyle sevgi bakışlarıyla eşinin saçlarını okşadı. “Öyle değil mi. Bir tanem?” dedi. Eşi de sadece güldü. Doğan hoca: “eşim eskiden de iyi huylu ve sessizdi. Hastalığında sessiz ve iyi huylu oldu” dedi.

 

İki saatlik sohbetimiz sırasında eşinin varlığını bir an bile unuttuğunu görmedim. Sık sık yanında oturan eşinin yeni kesilmiş saçlarını okşayarak, iltifat ve özel olarak hazırlayıp verdiği yiyecekleri yedirmeye çalıştı.

 

Daha sonra gidip eşinin gençlik fotoğrafını getirdi. Anlatmaya başladı. Fen Fakültesinde okurken oldukça çapkın bir gençmiş. Bir gün, yapılı saçıyla  çok şık giyinen ve amfinin hep en arka sırasına oturan genç kız ilgisini çeker. Kendisiyle tanışmak ister ama karşılık alamaz.

 

Bir sınav öncesi, arkadaşlarını örgütler. Kızın arkasındaki sıraya oturur. Arkadaşları üstünde “sınavda başarılar “ yazan kâğıtları uçak yaparak, kıza doğru atarlar. Hedef tutunca da “işaretle doğan hocaya vermesini isterler. Arkasında oturan Doğan Hoca ya önüne düşen kâğıdı verir ve Doğan Hoca,  “Size de iyi sınavlar!“ der.

 

Gönlünü çalan kız: “ben çalışamadım, boş kâğıt verip, çıkacağım” der. Tabii hızlı delikanlı, kızı kaçırmamak için, sınavda boş kağıt verip amfiden çıkar. Ama kız bir türlü sınavdan çıkmaz. İşaret eder, çabalar. En sonunda kız amfiden çıkar. Sinema teklifi eder, kız da kabul eder. 2 ay sonrada eşini, abisinden ister ve nişanlanırlar. İşte sevgi dolu birliktelik, sevgili eşi hastalanıncaya kadar sürer. Şimdi ise, ona evladı gibi sevgiyle bakan bir erkek var. Kadın kim olduğunu bilmiyor ama erkek onun kim olduğunu biliyor.

 

Bizler, mucizevi varlıklarız, bu, mucizevi bir evren ve muazzam bir hayat! Biz onun bir parçasıyız, sevmek için muazzam güce, yetkinliğe ve sevgiye sahibiz. Karşılıksız sevgi; insanı varoluşundan dolayı sevmektir!...

 

Ruhumuzda açılan yaraları tedavi edecek en büyük güç sevgidir. Aynı zamanda mutluğumuzu perçinleyecek tek güç de sevgidir!

 

Bazen hiç düşünmeden söylediğimiz sözcükler o kadar önemlidir ki, bir insanın ruhunu yaralayabilir. Bazen karamsarlığa sürükleyebilir. Bazen de iyileştirebilecek en büyük güce sahiptir. Hatta doğru ve yerinde kullanılan, motive edecek barışçıl cümleler, dünyayı bile değiştirebilir.

 

Tabiatta her şey birbirine muhtaçtır. Oluştan itibaren doğada her şey birbiri ile ilintili ve ilişkilidir, birbirine bağımlıdır. Evrendeki oluşum da belli bir düzene tabidir ve sürekliliği vardır. Doğa, ötekini görmemezlikten gelmez! Yani doğada hiçbir şey salt kendisi için yaşamaz.

 

Sevmenin ne demek olduğunu, merhamet ve insanlığın ne olduğunu bize hatırlattığınız için çok sağ olun Doğan Hocam! Yüreğimizdesiniz! Sevgiyle kalın!…



Bu yazı 3567 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI