İstanbul Gaziosmanpaşa'da kasabamız ve çevre köylerin bir derneği var. Bir gün dernekte çok sevdiğim köylüm bir abi ile çay içiyorduk. Abi bir anısını anlatmaya başladı.
“Kırk yıl kadar önce köyde bizim mahallenin koyun ve keçi sürüsüne çoban olmuştum. En çok da sizin keçileriniz vardı. O yüzden daha çok babana karşı görev sorumluluğum vardı.
Bir gün dağların zirvelerinde sürü otlatırken, başka bir sürü yanıma geldi. O sürünün çobanı samimi arkadaşımdı. İkimizde yalnızlıktan iyice bunalmıştık. Bir araya gelmekle çok mutlu olmuştuk. Konuşacak çok konu vardı, konudan konuya geçip güzel vakit geçirdik. Karnımız acıkmıştı. Hadi bir değişiklik yapalım dedik.
Serde gençlik de vardı. Arkadaşın ısrarıyla benim sürüden bir oğlak kesmeye karar verdik. En çok sizin hayvanınız olduğundan fark edilmez diye sizin bir oğlağı pişirip yedik.
Akşam sürüyü köye getirdim. Annen keçilerinizi sayıyordu, sonuç; bir tane eksik. Bir daha sayıyor yine eksik. Baban geldi ona durumu anlattı. Birlikte bir daha saydılar yine bir tane eksik.
Ben de korkarak çekinerek uzaktan olayı izliyordum. Baban beni gördü, göz göze geldik, olayı anladı. Annene sayının doğru olduğunu anlatmaya başladı. Bir nevi kandırmaya çalışıyordu. Olayı örtbas etmeye çalıştı. Anneni kandırıp, meseleyi bir şekilde kapattı. Ben de çok pişmanlık duydum. Defalarca, keşke yapmasaydık dedim”
Eski çobanımız abinin anlattığı bu olayı, ben bir hafta sonra dernekte, sohbetin geliştiği bir ortamda on kişinin içinde anlattım.
Eski çobanımız abi bana bozuldu ve dedi ki “Rahmetli baban kırk yıl boyunca lafını etmedi, imada bile bulunmadı. Sen yeni öğrendin ve bir hafta sonra milletin içinde anlatıyor ve beni utandırıyorsun” dedi.
Ben de içimden, sen dur hele, ben bir facebook da yazıyım da sen o zaman gör. Bütün dünya âlem öğrensin, oğlağımızı nasıl pişirip yediğini.
Bizim oğlağın başına geleni şimdi Bill Gates ve Elon Musk hatta Joe Biden da öğrenmiş oldu. Oğlağın etinin iştah kabartan kokusu oralara kadar ulaştı. Artık Türkiye'nin başına ne gelir bilemem.
Akçay'da, ilerici, devrimci, çevreci, insan haklarına, hayvan haklarına saygılı, duyarlı ve benim için kıymetli abiler vardı.
On iki eylül öncesi hızlı aktif devrimcilik yapmışlardı. Şimdi yaş kemale ermiş, devrimcilik rakı masalarında devam ediyordu. Gençliklerinde üç beş yıl yaptıkları mücadelenin sohbetini elli yıldır yapıyorlardı ve bir türlü bitmiyordu. Rakı fiyatları da el yaktığından, istedikleri kadar doyasıya içmek için kendi rakılarını kendileri yapıyorlardı. Birkaç kez masalarına misafir oldum.
Bir akşam üzeri buluştuğumuzda birisi, ”Dün oğlak etiyle rakı içtik, çok güzel oluyor” dedi.
İşte bu söz beni yaraladı. Oğlaklar benim hayatımdı. Onlarla büyüdüm. Bendeki oğlak sevgisi büyüktür. Oğlak ve kuzu kesmek, bana göre çok zalimce. On dakikalık damak tadına kurban gitmeleri ben üzmüştü. Bilerek oğlak eti yemem. Midem kaldırmaz. Her canlının yavrusu masumdur, bebektir, oyun çağındadır, fiziksel gelişimini tamamlamamıştır.
Aklıma geldikçe canım sıkılır, kabul edemem bir türlü. İnsan olmaktan bir kez daha utandım. Rakı masalarında vatan kurtaran aslanlara bir kez daha kızdım.
Tabi, dinlere göre de tanrı insanı özel ve üstün yaratmıştır. Doğadaki her şey insan için yaratılmıştır. Ormanları kesebilir, hayvanları öldürebilir, yer altı yer üstü her şey insanın emrindedir.
İnsanlar, doğayı ve çevreyi tahrip ediyormuş, geç bunları, bu sözler de yeni nesillerin icat ettiği sözler.