İstanbul'da yaşıyordum. Yaşıtım çocukluk arkadaşım dayımın oğlu Nihat vefat etmişti. Hemen yola çıkmaya karar verdim. Yozgat Ses turizmden bilet aldım. Gece yola çıktım. Eskiden on bir saat süren yol, şimdi sekiz saate inmişti. Sabaha karşı otobüste bir nara ile uyandım. Yozgat il sınırlarına girince memleketini özlemiş yaşlıca bir adam heyecanlanıp “Hey kurban olduğum vatanım Yozgat'ım, taşına toprağına kurban olurum” diye bağırdı. Herkes hayret ve sevinçle adama baktı. Az sonra yolculuğum bitti ve otobüsten inip Yerköy'e geçtim.
Taziye evine geldim. Taziye çadırına buyur ettiler. Şimdi belediyeler, düğün ve cenaze işlerinde çadır ve sandalye temin ediyorlar. Erkekler çadırda ağırlanıyordu. Misafirler sürekli yenileniyor, çay servisi aralıksız sürüyordu. Yemek saatinde herkese yemek verildi. Her yeni gelenler, için imamlar” el Fatiha” deyip dua okuyorlardı. Çadır oldukça kalabalıktı.
Ben ilk gün çadırdan ayrılmadım, cenaze sahibiydim neticede. Çadırda sürekli sohbet halindeyiz. Herkesle tanıştık sohbet ettik ve samimi olduk.
İkinci gün de çadırdaydım. Gelen insanlar oluyordu. Çay ve yemek servisi aralıksız devam ediyordu. O günde insanlarla epey sohbet ettim.
Üçüncü günü de yine çadırda geçirdim. Yine gelen gidenler. Yine yemek, çay ve sohbet hiç eksik olmadı.
Cenaze sahibi olarak dikkatimi çekti. Üç gündür üst üste gelen adamlar vardı ve ben onları tanımıyordum. Akrabam olsa bilirdim. Çoğunu ilk kez görüyordum.
Dördüncü gün komşu Hacıoğlu köyünde akrabamız yaşlı bir kadın vefat etmişti. “Memet, İstanbul'dan gelmişken bende öleyim” demiş. Sağ olsun diyemeyeceğim. Zira vefat etmişti.
Cenazelerde, vefat eden kişinin mahalle, köy veya kasabasının imamı bulunmak zorunda. Aralıklı olarak dua okur, herkes de eşlik eder. Taziye için gelen yeni gruplara ve şahıslar için de imam dua okur. Çabucak bir Fatiha okunur, dudaklar oynatılır, çoğu kimse de duayı bilmiyor. Öyle hızlıca okunur ki ben merak ederdim. Bu kısa sürede Fatiha duasının okunması mümkün değil. Her şey formalite.
Eğer vefat eden şahıs zengin veya Almancı çocukları varsa imam sayısı çoğalır. Komşu mahalle, köy, kasaba ve çevrelerden imamlar gelir. Hepsi de para için gelirler. Kendilerince bir adet, töre oluşturmuşlar dua parası diye bir yolluk temin ederler. Kendileri değil de aracıları vasıtasıyla cenaze sahiplerinden dua okuma karşılığında paraları alıp giderler.
Babam vefat ettiğinde, imamlarla samimi olan eniştem yanıma geldi.
“Senin durumun iyi, imamlara para vermemiz lazım” dedi. Ben para vermedim.
“Hepsi devletten maaş alıyor, memlekette o kadar çok işsiz, yoksul varken imamlara ekstra para vermem” dedim.
“Zaten hiç birisini ben çağırmadım. Dua okudular, onlarda sevap kazanmıştır” dedim. Eniştem “Yaptığın ayıp, yanlış yapıyorsun” dedi.
Sonraki gün komşu Hacıoğlu köyüne taziye için gittim. Üç gündür Yerköy'de çadırda gördüğüm adamların hepsini bu seferde bu köydeki taziye çadırında gördüm. Yine yemekler, çaylar ve sohbetler devam ediyordu.
Beşinci gün komşu Baraklı köyünde düğün vardı. Evlenmeyi unutan bir akrabam ve arkadaşımın düğünü vardı. Ben de düğüne gittim. Düğünü izledik, çaylar gelip gidiyordu. Sohbetler çok güzel. Gençler ve bazı misafirler halay çekiyordu. Haydi yemek hazır dediler. Yemek de bizim meşhur Kürt pilavı, üzeri yığma kuzu eti ile servis edildi. Yanında bizim yöresel, çocukluğumun düğün tatlımız üzümlü bekledim. Baklava getirdiler. Pilav hasretini giderecek şekilde güzelce karnımı doyurdum.
Dört gündür taziye çadırlarında gördüğüm adamları mübalağasız hepsini düğün evinde, yemekte yanımda buldum. Herkesin akrabası gibiydiler ama değillerdi. Her gittiğim yerde onlarla karşılaşıyordum. Sanki düğün ve taziye için kiralanmışlardı.
Mesele, memleket insanlarımızın sosyal hayatıydı. Gidecek yerleri yoktu. Evden çıkacaklardı ama nereye gideceklerdi. Düğün ve cenaze en iyi gidilecek yerlerdi. Sosyalleşme yerleri. Yemek ve çay bedava. Misafir olarak değer görme, ağırlanma yerleri, kim kaçırır ki bu tür sosyal mekanları.
Aldıkları düşük emekli maaşı başka bir hayat tarzına imkân vermiyordu. Milliyetçilik ve dindarlık da bu tür mekanların olmazsa olmazı, yeşil sosuydu.