Bugun...


Dr. Dinçer Bayer

facebook-paylas
Libya Anlaşması Türkiye’ye Ne Getirir? Ne Götürür?
Tarih: 03-09-2020 16:12:00 Güncelleme: 03-09-2020 16:16:00


 

Türkiye ile Yunanistan; hem Ege’de hem de Doğu Akdeniz’de deniz alanlarını paylaşamamakta ve aynı alanlar üzerinde hak iddia etmektedirler. Son dönemde çekişmeler Doğu Akdeniz’de yoğunlaşmaktadır.

 

Türkiye, hak iddia ettiği deniz alanlarının sahibi olduğunu göstermek üzere deniz araştırmalarına devam etmekte ve deniz kuvvetleri ile bölgede tatbikat ve gösteriler yaparak hak iddiasında bulunmaktadır. Yunanistan ise öncelikle Avrupa Birliği’nin ve bölge ülkelerinin hatta BAE, Suudi Arabistan gibi bölge dışı Arap ülkelerinin desteğini de alarak, Türkiye’ye karşı güç gösterisinde bulunmaktadır.

 

Türkiye, Libya ile Kasım 2019’da yapmış bulunduğu münhasır ekonomik bölge anlaşmasını ileri sürerek, Doğu Akdeniz’deki operasyonları için meşruiyet iddia etmektedir. Bu arayış ne oranda doğrudur? Libya anlaşması olmasaydı, Türkiye’nin eli daha mı zayıf kalacaktı?

 

Konuyu bu mülahazalar kapsamında irdeleyeceğiz.

 

Doğu Akdeniz’de Durum; Libya Anlaşmasının Katkıları Nedir?

 

Doğu Akdeniz, sadece yer altındaki hidrokarbon yataklar ile değil, deniz alanındaki balıkçılık fırsatları ve diğer ekonomik olanaklarla kıyıdaş ülkelere önemli bir potansiyel sağlamaktadır. Bu ekonomik kaynaklardan faydalanabilmenin birinci şartı, deniz alanlarında bulunan kaynaklardan faydalanma hakkının hukuka ve hakkaniyete uygun şekilde anlaşmalarla belirlenmesidir. 

 

Örneğin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (KRY); 2003 yılında Mısır, 2007 yılında Lübnan ve 2010 yılında İsrail ile münhasır ekonomik bölge (MEB) anlaşmaları yapmıştır. Türkiye ise 2019 yılında Libya ile bir anlaşma yapmıştır. En son 6 Ağustos 2020 tarihinde Yunanistan, Mısır ile deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması yapmıştır. İtirazlar nedeniyle bu anlaşmalar uygulanamamaktadır. Bu nedenlerle, mevcut durumda hiçbir devlet ihtilaflı alanlardan ekonomik menfaat elde etmeye muktedir değildir.

 

Libya ile Türkiye arasındaki anlaşma ya da Mısır ile Yunanistan arasındaki anlaşma, diğer ülkelerin itirazı nedeniyle, belirlenmiş bölgelerde bu devletlerin ekonomik hak kullanmalarına cevaz vermemektedir.

 

Türkiye; Mısır, İsrail ya da Suriye ile deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşmaları yapamadığı için son bir gayretle Libya ile benzer bir anlaşma yapmış ancak, Libya’da devam eden iç savaşta sadece savaşan bir taraf muhatap alındığı için anlaşmanın etkinliği sınırlı ve Türkiye’nin haklılık iddiasını uluslararası hukuka taşıma yönünden yetersiz kalmıştır.

 

Türkiye, Libya ile bir anlaşma yapmadan da haklarını iddia edebilecek durumdadır. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de ki haklarını savunma maksatlı olarak Libya ile anlaşma yapması gereksiz bir gayret olarak değerlendirilmektedir.

 

Türkiye ile Libya arasında yapılan anlaşma ile belirlenmiş olan münhasır ekonomik bölge bir egemenlik alanı değildir. Uluslararası hukuk, diğer ülke gemilerinin bu bölgede seyir yapmasına ve diğer devletlerin boru hatları ya da sualtı kablolarını sualtında döşeme faaliyeti yapmalarına olanak vermektedir.

 

Bütün bunlara ilave olarak, Türkiye; Libya’da ki iç savaşın tarafı olduğu için Rusya, Fransa, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE başta olmak üzere pek çok devlet ile rekabet eder duruma gelmiştir. Türkiye, halen Suriye’de bulundurduğu askeri kuvvete ilaveten, Libya’da da askeri kuvvet bulundurmakta, Türk Deniz Kuvvetleri Libya operasyonları dolayısıyla yüksek bir faaliyet yüzdesi içerisinde yıpratılmaktadır.

 

Libya’da devam eden iç savaşta, Türkiye’nin anlaşma yaptığı tarafın başarısız olması halinde Türkiye’nin gayretlerinin boşa çıkması da olası görünmektedir.

 

Türkiye, Libya’da karşı karşıya geldiği devletlerle Doğu Akdeniz’in diğer bölgelerinde de iş birliği yapamamakta, Yunanistan ile olan çekişmesinde ittifak tesis edemediği için yalnız kalmaktadır.

 

Değerlendirme:

 

Türkiye; mevcut durumda Libya ile Kasım 2019’da imzalamış olduğu münhasır ekonomik bölge anlaşması ile tesis edilen ekonomik bölgelerden siyasi ve hukuki menfaat elde edememektedir. Bu anlaşma, Türkiye’nin bölgedeki haklarını iddia etmesine ve savunmasına ilave bir katkı sağlamamıştır.

 

Münhasır ekonomik bölgedeki kaynaklar, yeraltı kaynaklarına ilaveten su kütlesi içerisindeki balık, bitki, mineral vb. kaynakları hatta su kesimi üzerindeki akıntı, rüzgâr, solar vb. tüm ekonomik faydaları kapsamaktadır.

 

Doğu Akdeniz’de rekabet edilen devlet öncelikle Yunanistan’dır. Bu kapsamda, Türkiye öncelikle Yunanistan ile anlaşmalıdır. Diğer taraftan, Ege’deki Lozan statüsünü delme girişimleri, Ege adalarının silahlandırılması, Ege Denizi’ndeki münhasır ekonomik bölgelerin belirlenmesi ve Yunanistan’ın işgali altında bulunan Türk adalarının tahliyesi gibi sorunlar daha önceliklidir.

 

Bütün bunlara rağmen, Ege’de münhasır ekonomik bölge sorununun çözümü iki taraflı olduğu için daha kolaydır. Doğu Akdeniz’de kıyıları karşılıklı devletler, ikiden fazla olduğu için tüm kıyıdaş ülkeler anlaşmaya mutabık olmalıdır. Türkiye’nin Mısır, İsrail, Suriye gibi doğrudan menfaat çekişmesi yaşamadığı devletlerle kötü olma lüksü yoktur. Bu kapsamda, Türkiye’nin; Doğu Akdeniz’de kıyısı olan diğer ülkelerle ittifaklar ve iş birlikleri tesis ederek siyaseten güçlenmesi gerektiği ve bu arada çatışmadan kaçınarak, haklarından taviz vermeksizin mevcut statüyü devam ettirmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.



Bu yazı 3762 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI