Bugun...


Bülent Bakan

facebook-paylas
Binbir Ada Hikayeleri
Tarih: 09-06-2022 14:41:00 Güncelleme: 09-06-2022 15:18:00


Küreyi azıcık ucundan kenarından gezenler bilir. Güzel olan kürenin kendisidir. Her yerin her yerinden bir farkı yoktur. Farkı yaratanlar kürenin o döneminde o noktadan geçenlerdir. Küre üstündekileri sevmezse sırtından atıverir. Dile kolay yüzzz seksennn beeşşşş milllyonnn yıl boyunca kürede kovalamacanın şiddetini domates ve salatalık fiyatları gibi trende bağlayan dinozorlar bir anda ortalıktan yok olmuşlardı. Bu bir sır değil artık. Detayları tam olarak çözülemeyen böyle kitlesel yok oluşlar var. Karbon temelli kültür mantarı ortadan kaybolmanın bazılarının nedeni olabilir. Kültürsüz dinozorlar beş kalbi olduğu halde küredekilere kalpsiz davranan japone efsane yaratıklara dönüşünce alarm zilleri çalıvermişti. Kürenin herhangi bir yerinde dinozorların mobese sistemine takılmayan yaratık yoktu. Memeliler ve keseliler kuytuda kenarda kalıp sıralarını beklediler ve dinozorlar gidince günümüzün küresini ortaya çıkardılar. Doğal çeşitliliğin çeşitliliği küresel bir alışveriş sitesinin çeşitliliğini katlar.

 

Kürenin azıcık kıymetini bilenler bilir ki kürede standart sapmasız trajediler her daim yaşanır. Kaos teoremine göre Texas’ta bir at sineği kanat çırpsa Müsilaj Denizinden fosseptik kokusu sahile vurur, Lodos Fırtınasından vapur sefer ve tarifeleri aksar. Biz de biliriz ki Daytona Yarışlarındaki tek bacağı kısa içten kusmalı dön baba dönelim makinelerin asidik nefesini soluyoruz. Kürenin her yeri her yerinden güzel ve kürenin her yeri her yerinde dinozorların kaçma kovalamaca günlerinden beter bir durumda.

 

Her yerin her yerinden farkı yoktur da bu açıyla atmosfere girince ortaya karışık farklı bir manzara çıkıyor.  Kırım Kongo Kanamalı hastalığıyla boğuşan Müsilaj Denizinin en güzel incik boncuklarını görmek gerekiyor. Bir inci tanesi gibi dizilmiş bu her yerin her yerinden birazcık nadide mücevherlerde sabah martı sesleri ile uyanmak muhteşem bir etkiye sahip. İnanılmaz bir enerji var bu adalarda ve sanat üretimi için çok önemli bu iç enerji toplamı. Anlamadığım nokta ise bu enerjinin martıların büyük babalarının dinozor olduğu gerçeğini ortaya çıkarmaya yetmemiş olmamasıdır. Aslında bu küçücük detay önce çok satan bir kitap üçlemesine sonra da en çok seyredilen Kutsal Orman meyvesine burada dönüşebilirdi. Dönüşebilir miydi gerçekten? Büyük babanın toynakları sabah mesai vapurunda tıkırdadığında ortaya çıkan gerilim ve panik atağı filme alamadığıma hayıflanırım bazen. Her sinemacı biraz ressamdır. Değil midir? Entelektüel sermayenin ne olduğunu anlamak için dinozorları Büyükada’da hayal etmek yeterli sanırım. Faytonların gezinemediği sokaklarda irili ufaklı dinozorlar başlar dolaşmaya. Sonrasında bunu ben neden düşünemedim diye başlar tüm hayaller. Ben de böyle başladım ve gördüklerim inanılmaz bir sonuç çıkardı ortaya. Büyükada ve geride kalan tüm adalar bir arada kürenin sanat merkezi noktalarından biri olabilme potansiyeline sahip. Doğa Parkı olarak düşününce de Jurassic Park için ne güzel bir yer imiş aslında.

 

Adaların tamamını bir bilim, sanat ve tarih müzesi olarak görmek gerekir. Bir adanın bugüne kadar yarattığı datanın Refik Anadol tarafından işlendiğini ve bir kıyafet gibi adanın binalarına giydirildiğini gözünüzün önüne getirin. Çok ilginç bir potansiyeli var adaların. Adaların tamamının bir açık hava müzesi olarak heykeller ile dolması ilginç olurdu. Adalar tüm dünyanın sanatçılarını ve sanatını Londra gibi kendine çekme potansiyeline sahip. Yaz ve kış devam eden yaşam sanatın sezonda ve sezon dışında yaşamasına elverişli bir ortam sağlıyor. Göçebe gibi Güneye sezon dışı taşınan sanat yayla turizmi olarak adalara da taşınabilir. Sonra yazlık kışlık bir açık havalı sanat merkezi haline gelir.

 

Oslo’daki kürenin en havadar müzesi örnek olabilir bize. Kentsel dönüşüm sonucu 1921'de Gustave Vigeland'ın yaşadığı ev yıkılmış ve yerine bir Halk Kütüphanesi kurulmuş ve mücadele bugüne bir heykel parkı olarak gelmiştir. Sanatçıları kızdırmaya gelmez bir adayı sanata giydiriverirler. Uzun bir mücadelenin ardından Gustave Vigeland'a çalışmalarını sürdürmesi için yeni bir yer verilmiş ve sanatçı buna karşılık olarak tüm çalışmalarını kente bağışlamıştır.

 

1924 yılında Nobels'deki açık hava müzesi olacak yere taşınan sanatçı, Frogner Park'ında yıllarca heykellerini yapmış ancak hepsini satamamıştır. Ürettiği tüm heykellerden elde kalanlar bir araya geldiğinde  açık hava müzesi ortaya çıkmış. Vigeland Park adıyla bilinen bu müze Müsilaj Denizindeki inci taneleri için yeterince yerinde bir örnek.

 

Neyse ben Tebeşir çağına geri döneyim. Müsilaj denizinin en nadide mücevherleri kürenin sanat ve bilimine merkez olabilecek potansiyele sahip. Tebeşir çağında kürenin üzerinde dolanan dinozorlar ile aradaki fark ortaya koyabildiğimiz yer sade ve kaymaklı sanat eserleridir. Sanatın hayatın içinde olduğu bir örnek küredeki sanatçılar için de bir çekim merkezi haline gelecektir. Kürenin bilim ve sanat alanında iki yakası bir araya gelememiş şehri belki bir fermuar görevi yerine getirecektir.

 

Adaların anlatacak güzellikleri bittiği yerde başlayan bin bir gece masalları gibidir. Adanın çayından kahvesine, dondurmasından mısırına, lokmasına, poğaçasına böreğine nefis bir mutfağı var. Adanın yeşili kahverengisi mavisi yerli yerinde. Faytonlar artık yok. Tesla’nın ruhu adaların sokaklarında dolaşıyor. Her şey yerli yerinde olmasına rağmen eksik olan antik şehirlerin sokaklarında bolca görülen sokakların sanatıdır. Mimari açıdan çok iyi durumdaki adalarda sanat sokağa taşarsa Vigeland’ın gördüğü düşü biz de gördük demektir. Dinozorların dolaşmasına müsaade etmeyecek isek sokakları sanat ile doldurmak gerekiyor. Adanın kendisi sergi salonu, kendine müze ve kocaman bir teras, balkon. Müsilaj Denizinin bu kendine müzeleri tüm ihtişamı ile güzellikleri bekliyor.

.

 



Bu yazı 4086 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI