Bugun...


Ahmet Kale

facebook-paylas
2011 YAZI, AYRILIK SÜRECİ
Tarih: 26-12-2022 21:05:00 Güncelleme: 26-12-2022 21:05:00


Geçen bölümde Komün Gücü ve Tarih Devrim Sosyalizm kitaplarının yayınlanmasının ertelenmesi konusunu bu yazıma bırakacağımı yazmıştım. Şimdi yazıyorum.

 

Bu kitaplardan “Komün Gücü” ve Allah Peygamber Kitap için bu yıl içinde (Mart 2022) Bilim ve Gelecek Dergisi’nde uzunca bir yazı yayınlamıştım. Bu yazımda “Komün Gücü”nün tamamen, Allah Peygamber Kitap’ın da kısmen başkası tarafından yazılıp, sahtekarca ustanın adının kullanıldığını iddia etmiş, istenirse bunu ispat da edebileceğimizi söylemiştim. Bu yazımın üzerinden neredeyse 10 ay geçmiş olmasına karşın hiçbir seviyeli tartışma oluşamadı. Sahtekarlığı yapan ve şürekası üstlerine almadılar bile. Susuşla geçiştireceklerini sanıyorlar ama yanılıyorlar. Yazıyı ilk yayınladığım Mart ayının yıldönümünde yeniden yayınlayacağım. Sonuç alıncaya kadar da sık sık yayınlarım. Sosyal İnsan Yayınları pazarlamacısı biri tam meşrebine ve çapına uyar biçimde, kendi sosyal medyasında ağır hakaretler savurdu bana o kadar. Sanırım H. Atahan’a da “Ahmet’e kallavi hakaret ettim” diye raporunu vermiştir.

 

Komün Gücü kitabı, 2000 yılında Süleyman Şaşmaz tarafından Kıvılcımlı’nın ismiyle yayınlandı. Biz de yayınevi olarak bazı tereddütler geçirmemize rağmen yayın programımıza aldık. Ben hazırlığını yaptım. Bana göre bariz olan bazı eklemeler vardı, onları ayıkladım. Ama bu arada da S. Şaşmaz’la görüşmeye çalıştık. Ben telefonla ulaştım ama Şaşmaz son derece üstenci ve ukala biçimde konuştu telefonda. Sonra Bursa’ya gidip dizgicisini buldum falan ama orijinal metne ulaşamadık. Buna rağmen, tereddütlerimiz olsa bile basalım diye plana aldım ben ama H. Atahan benim S. Şaşmaz’a ulaşmakta yeterince gayretli olmadığımı öne sürerek bekletmeyi önerdi, beklettik. Metnin Kıvılcımlı’ya ait olmadığını göremediğim ve bütün kuşkularıma rağmen basıma giriştiğimin nasıl bir yanılgı olduğunu yukarda andığım yazıda “ilk zokayı yutan da ben olmuştum” diye özeleştiri ile açıkladım. Benim yayınevinden ayrılmamdan yaklaşık 2 yıl sonra, Benim bütün kuşkularımı belirterek yazdığım sunuş yazısının sonuna “Yayınevi olarak Komün Gücü” eserinin Dr. Hikmet Kıvılcımlı’ya ait olduğuna inanıyoruz” eklemelerini yaparak Komün Gücü kitabını yayınladılar. Burada yayınevi sahibi H. Atahan’a açık bir soru sorayım. Orijinal metni mi buldunuz yoksa bu konuda Fuat Fegan çapında Kıvılcımlı’nın her yazısına tanık olmuş sağlam bir tanığa mı ulaştınız? Bu kadar emin olmanıza yol açan delil, done falan neler varsa sunuş yazısına onu neden yazmadınız?

 

Tarih Devrim Sosyalizm kitabı da her şeyiyle yayına hazır haldeyken, halen yayınevinden ayrılmış ama ortalarda gezen Cenk Ağcabay’ın, “bu eser 1965 yılında matbaada basılırken sayfa azaltmaları nedeniyle bazı alıntılar kaymış, onları düzeltmek gerek” demesi üzerine basımı ertelendi. Öyle ki ISBN numarası alınmış, kaydı yapılmıştı. Yayınevi yazışmalarında görülebilirdi. Yukarda bahsettiğim, her iddiasını cevaplayacağım mailde H. Atahan, ”Alaattin Öztürk’ün yayınevine kazandırdığı Tarih Devrim Sosyalizm metnini Ahmet Korsan bastı” diyor. Bunun aslı yoktur. A. Öztürk’ün metin kazandırma yeteneği olmadığı gibi, zaten metin ustamızındır. Hiçbirimiz ona ek bir şey kazandıramayız. Olsa olsa Cenk’in alıntı düzeltmeleri olabilir ki, “korsan” dedikleri metin, benim yayına hazırladığım metin idi. Daha birçok konuda olduğu gibi bu konuda da yanlış rapor verilmiş.

 

Yaz aylarına doğru yayınevinin yeri de değiştirildi. Ben yayınların durdurulmasının verdiği moralsizlik ve 1 yıl içinde 24 kitabın hazırlanması, parasının bulunması ve matbaa işlerinden çok yorulmuş olmanın etkisiyle bu yer değiştirme işine önce karşı çıktım, sonra da gönülsüz davrandım. Daha sonra bir maille bunun özrünü dilemiş olmama rağmen bu konuda da suçlandım. Yanlış yapınca özür dilemekten başka ne yapılırsa artık. Sonuçta yer değişimi yapıldı. Yayınevi daha önce yayınevi giderleri için kiralarını topladığım, bar ile kumarhanenin olduğu, H. Atahan’ın banka kredisiyle almış olduğu Tarlabaşı caddesi üzerindeki binaya taşındı.

 

Yayınevi fiilen durdurulmuştu 2011 Ağustosunda ama nasıl bir yöne gideceğimiz de belli değildi henüz. Ben lojmanda kalıyor, zamanımı Tarlabaşı’ndaki yayınevi ofisinde geçiriyordum. O günlerde Haşmet Atahan Sedat Özkol ile görüşmek istedi. Görüşmeyi ben ayarladım. Sedat Özkol doktorcu camiada Sedat hoca diye bilinen, inşaat mühendisi olmasına rağmen daha çok siyasi yanıyla tanınan, bir ara üst düzey bürokratlık da yapmış bir ağabeyimizdi. Hepimiz sever, sayardık hocayı. Amerika’da kalmış, iyi derecede İngilizce de bilirdi. Zaten görüşme nedenimiz de oydu. Hem birikimi, Kıvılcımlı literatürüne hakimiyeti hem de iyi İngilizcesi nedeniyle ona Tarih Devrim Sosyalizm kitabını İngilizce’ye çevirmesini önerecekti H. Atahan.

 

Sedat hocayı aradım, Taksim’de randevulaştık, geldi hoca. Hatır sormalardan sonra meramını anlattı H. Atahan. Özetle; “Hocam görüyorsun ne kadar gayret ediyoruz, Kıvılcımlı sağlığında da ne kadar mücadele etti biliyorsun. Ama Türkiye solunun yapısından dolayı sanırım yerli görüşlere pek itibar etmiyorlar. Batıdan gelen şeylere hayran bizimkiler. Dolayısıyla benim önerim; eğer Kıvılcımlı’nın Tarih tezinin ana kitabı olan Tarih Devrim Sosyalizm’i İngilizce’ye çevirtir. Bazı yabancı akademisyenlerin de ilgisini çekip onlara bu konuda makaleler yazdırıp, yorumlar alabilirsek, bu yorum ve makaleleri öne sürerek Türkiye solunda da bir ilgi uyandırabiliriz, sizden de bu çeviri ve tanıtım işini koordine etmenizi istiyorum” dedi. Cümleler tam değilse de anlam böyleydi. Sedat hoca hafif alaylı bir tavırla; “Haşmet yani sen Kıvılcımlı’yı Avrupa’dan dolaştırarak mı Türkiye’de kabul ettirmeyi öneriyorsun?” deyince de “Evet hocam neden olmasın?” demişti. Konuşma çok uzamadı. Sedat Özkol hoca, ikimize birden hitaben; “bunu bana birkaç yıl önce söylemiş olsaydınız, çıldırmışsınız siz derdim. Ama öyle çok şeyler başardınız ki, şimdi bunu da yapabilirsiniz diye düşünmeden edemiyorum. Sizlere başarılar ama benim buna ayıracak vaktim ve enerjim yok. Çok yoğun emek isteyen bir iş bu. Sizlere başarılar” dedi, kalkıp vedalaştık. Dönerken yolda, “hoca epey yaşlanmış, gerçekten çok enerjisi yok gibi” dediğimde, H. Atahan, “enerjisi değil, niyeti yok bence” demişti.

 

Birkaç gün sonra bu defa Sedat hoca beni aradı. Düşündüğünü, zaman ve enerji ayırıp, bu işi yapabileceğini, bunun için de onu Haşmet Atahan ile yeniden görüşmek istediğini söyledi. Sanırım iyi tanışmalarına rağmen birbirlerinde telefonları yoktu ki beni aracı etmişti ikisi de. Hoca’nın isteğini ilettim H. Atahan’a. Tamam bakarım dedi ve bu konuyu benimle bir daha konuşmadı. Sanırım Sedat hocadan da benimle bu çeviri konusunu paylaşmamasını istedi ki, daha sonraki yıllarda kendi yayınevimden Sedat hocanın kitaplarını basmama ve çok samimi olmamıza karşın, Hoca da hiç açmadı.

 

Çeviri konusunu daha sonra ben bazı tesadüfler sonucu detaylıca öğrenecektim. Sanırım ilk olarak Latife Fegan’dan duymuştum. Bir Türkiye ziyaretinde sohbet ederken, “Haşmet bana Tarih Devrim Sosyalizm’in İngilizce’ye çevrilmişi diye bir metin verdi. Ana dili İngilizce olan birine kontrol ettirmemi istedi. Buldum birini, okuttum ama ‘hiç olmamış, anlaşılmaz bir çeviri bu’ dendi. Ben de Haşmet’e ilettim bunu” demişti.

 

Sonraki yıllarda bir kısım sosyalist ve aydınlarla beraber kurduğumuz Kıvılcımlı Enstitüsü’ne arkadaşları tarafından Sedat Özkol’un arşivi bağışlanmıştı. Arşivi tasnif edip düzenlemeye çalışırken elime bir evrak geçti. Çeviri konusunda Sedat hocanın H. Atahan’a hazırladığı bir para dökümü ve yeni para taleplerini içeriyordu evrak. Oradan anladığıma göre iyi bir para verilmiş. Ticaret Üniversitesinden iki asistan yapmış çeviriyi, güya Hoca da kontrol etmiş, falan.

 

Yine o yıllarda Kıvılcımlı konusunda benden bilgi ve belge almak için evime gelen biri, sohbet arasında “ya hocam Haşmet Atahan diye biri, benim Tunus asıllı eşime Kıvılcımlı’nın tarihle ilgili bir kitabını Fransızca’ya çevirtmek istedi ama olmadı” demişti.

 

İşte böyle. Görüldüğü gibi çok büyük bir camia sayılmayız. Böyle genel şeyler bir yana, özel hayatımızdaki gelişmeler bile çabucak yayılıyor kulaktan kulağa.

 

Aslında daha yayınevinin ilk yıllarında da H. Atahan’ın hedefleri arasında vardı bu yabancı bir dile çevirtme işi. 2007’mi, 2008 başı mıydı ne benim İngiltere’de yaşayan bir arkadaşım gelmişti ziyaretime. Salih Serin isminde TSİP’te tanıştığım, doktorcu olmayan, saygılı bir arkadaşımdı. İngiltere’de İngilizce öğretmenliği yapıyordu. Türkçe’ye de İngilizce’ye de hakim olduğu için ben de teklif etmiştim ona “düşünür müsün?” diye. Salih, Tarih Devrim Sosyalizm kitabını alıp biraz inceledikten sonra “çok zor, bu metnin öncelikle benim bildiğim Türkçe’ye çevrilmesi lazım, pek bana göre değil” demişti. Buna rağmen H. Atahan ile tanışıp bu konuyu konuşmalarını istemiştim. Benim olmadığım bir zamanda yayınevinde rastlaşıp konuşmuşlar. Salih çok olumsuz bahsetmişti sonra konuşmalarından.

 

Anlaşılacağı gibi 2011 yılının yazı ve sonbaharının bir kısmı çok sıkıntılı geçti benim için. Bana lojman olarak verilmiş olan evde kalıyordum halen. Ama o evde kalmamdan hem ben hem de ev sahibi olan H. Atahan tedirgindik. İşsiz kalmıştım, yakında evsiz kalacağımı da hissediyordum. İş ve barınma durumunu halletmeliydim. Çok geçmeden tartışmalı bir biçimde lojmanı da boşaltmamı isteyecekti H. Atahan benden. Onu ve iyice bozulan ilişkileri de gelecek yazılara bırakayım.

 

GELECEK YAZI: Veda Mektubum ve Gelen Tepkiler



Bu yazı 6260 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI