Bugun...


Sibel Çağlar

facebook-paylas
Biden, Sisi ve Erdoğan
Tarih: 18-03-2021 21:21:00 Güncelleme: 18-03-2021 21:21:00


Alsancak'ta arkadaşlarla uğrak yerimiz kefede oturmuş sohbet ediyoruz, arkadaşlarım beni sorguya çekiyor. Amerikan eğitim politikasını, eğitim sistemi, yaşam biçimleri hakkında meraklı meraklı sorular soruyorlar. Bende heyecanla anlatıyorum, yapıp ettiklerimi.

 

Özgürlük, tek kelimeyle özgürlük, dedim. Evden uzakta tek başına kararlar verip yaşamak güzel şeydi.

 

Henüz gençtim, ayaklarım yere tam basmıyordu, hayatı kazanmak kolay geliyordu, evden gelen bin dolar civarında destek ve bir o kadar da aldığım burs yetiyordu. Onun verdiği rahatlıkla yaşayıp gidiyordum.

 

Elindeki gazeteyi muazzam bir şekilde düzenli katlayarak, elinde kalem ile dikkatli dikkatli okuyan uzun boylu, ince yüzlü, atletik, elleri narin bakımlı, işin doğrusu ilk bakışta ben buradayım diyen özgüvenli, peş peşe çay içerken arada sigarayı tüttüren bir bey dikkatimi çekiyordu.

 

Arkadaşım Selvi kaçamak bakışlarımı yakaladı ve birden "beyfendi birşey rica edebilir miyim" diye adama laf attı.

 

O an nasıl utandım, kızardım, yerin dibine girdim anlatamam.

 

Gazeteyi güzelce orta yerinden katladı ve bize doğru dönüp "buyrun lütfen" dedi.

 

Selvi "ateşi alabilir miyiz" dedi.

 

Adam çakmak ve sigara paketini uzattı, yerinden hafifçe uzanarak "buyrun" dedi.

 

Selvi, sigara paketinden bir sigara çıkardı, yaktı, yerinden kalktı sigara ve çakmağı uzatarak "teşekkürler" dedi.

 

Adam, "arkadaşlarınız sigara kullanmıyor galiba" dedi.

 

Selvi, "aslında bende kullanmıyorum, arada bir böyle tek tük" dedi.

 

Adam "o halde buyrun böyle oturun, dumanla arkadaşlarınız rahatsız olmasın" dedi.

 

Selvi bu işte, oturdu adamın hafifçe yerinden doğrularak sol eliyle işaret ettiği yere.

 

Biz saf saf bakakaldık Özlem'le.

 

Selvi hep böyle uçarıydı.

 

Enini sonunu hesap etmezdi, cesur ve atak olmasının hem güzel hem de acı tecrübelerini yaşamıştı.

 

O adamı sonra yanımıza davet ettik, neden davet ettik şimdi hatırladım. Selvi adamın masasında on-yirmi dakika sohbet etmişti. Adam ses tonu, cümle kurma biçimi, anlatım şekli derinden etkileyen, kütüphane gibi bir abideydi.

 

Bizim kız kıza heyecanlı yüksek sesli diyebileceğimiz konuşmamızın bir kısmı dikkatini çekmiş, kulak kesilmiş.

 

Tanışma ve kısa sohbet sonrası "ABD emperyalizminin özgürlük ve demokrasi anlayışı Sibel hanım büyük servet sahiplerine. New York'un kenar mahallelerinde bir marketi soyarken yalanırsanız polisin sizi vurma hakkı vardır. Fakat koskoca ülkeyi soyanlar çaldıklarını ABD'ye taşır ve orada beyefendi olurlar. İster Çin'li, ister siyah derili olsun fark etmez. Dünyanın en iki yüzlü ülkesi ABD'dir" dedi. Ben ve arkadaşlarım şok olmuştuk, adamın sözleri hiç alışık olduğumuz sözler değildi.

 

Oldukça neşeli, esprili, karşılıklı nerdeyse üç-dört saat sohbet etmiştik ve ayrılırken tekrar görüşmek üzere Selvi beyfendi ile randevulaşmıştı.

 

Biz ayrılınca bizim Sığacık'taki eve gittik, annem İzmir'deydi babam iş için Ankara'daydı Sığacık'taki ev boştu kız kıza takılmak, özgürlüğün tadını çıkarmak için uygundu. İş hayatına girmiş, çalışmaya başlayan Özlem'in arabasıyla Sığacık'a doğru yola çıktık. Güzel bir gün için yoldan alışverişimizi yaptık.

 

Kafam adamın ABD'nin BOP projesine, Erdoğan'ın bu projenin neden eşbaşkanı yapıldığına ve yakında ABD'deki seçimlerde neden Obama'nın neden seçilecek olmasına yönelik fal bakmak gibi iddialı sözleri beynimi alt üst etmişti, ama arkadaşlarım işin o yönünde değildi. Özlem müzik hastası, Selvi zaten kapı gıcırtısına oynayan bir kızdır. Birer tane biralarımızı kafede içmiştik neşemizde yerindeydi. Eğlene eğlene geldik Sığacık'a.

 

Aradan epey bir zaman geçti, adamın dediği gibi Obama seçilmişti. Ben yüzde bir bile şans vermiyordum, söylediği gibi peş peşe Arap ülkeleri iç savaş yaşıyordu. O üç dört saatlik sohbet adeta yaşam biçimimde sarsmaya bakış açımı alt üst etmeye başlamıştı.

 

Selvi'ye telefonda bir konuşmamızda o adamla görüşüp görüşmediğini sordum. Görüşüyoruz, ama adam il il geziyor yeterince görüşmeye, konuşmaya zaman yok, demişti.

 

Şubat tatili için tekrar Türkiye'ye geldiğimde Selvi'den adamın telefonunu aldım ve aradım, kendisi ile sohbet etmek için uygun bir zaman için sözleştik ve İzmir'e geldiğinde buluştuk. Hayatımın en verimli bilgi alışverişinde bulunduğumu söyleyebilirim.

 

Yirmi yaşında toy bir genç kızmışım, en azından bugünden bakınca öyle görünüyor. ABD başkanı kim olursa olsun ABD'de seçimi hangi aday kazanan olursa olsun kazanan uluslararası tekelci sermaye bunu yirmi yıldır izleyerek, yaşayarak bende gördüm.

 

O adam bir firmanın satış müdürlüğü yapıyordu, yıllarca görüştük aklımı karıştıran konularda zamanlı zamansız alo diyebilmek benim için bulunmaz bir olanak. Tespitleri yerli yerinde, halen görüşürüz.

 

Son döneme dair güzel bir bilgi alışverişinde daha bulunduk.

 

Özetle, birkaç konudan bahsetmek istersek.

 

Bugünkü hükümet çıkar amaçlı kriminal bir örgüt ve uluslararası sermaye piyasasının istediklerini vererek bu arada kendi ceplerini doldurmak için uluslararası sermaye onları onlarda sermaye gruplarını kullanıyorlar.

 

Laik cumhuriyetin önlerine engel çıkardığı bütün değerlerine karşı cephe açtıkları ve zafer elde ettikleri bir gerçektir. Fakat Türk halkının da sabır taşı çatlamış durumdadır.

 

Ülkeden, Türk halkından gasp ettiklerini Katar'da, ABD'de, Lübnan'da, Somali'de tuttuklarını biliyoruz.

 

BOP için ellerinden geleninden fazlasını yapacaklarını biliyoruz.

 

Zamanı gelince çekip gitmeyi hesap ettiklerini de biliyoruz.

 

Son zamanlarda tamda Biden Sisi'ye ''insan hakları'' sopasını göstermişken ve Türkiye'de durduk yere tuhaf bir ''insan hakları eylem planı'' açıklanmışken hükümetin Mısır'a yanaşması Doğu Akdeniz'i AB gölü yapmak içindir.

 

Önkoşulsuz ve Kahire merkezli olarak görüşmek ve Rabia!

 

Mısır-Sisi, AKP hükümeti üzerinden Türkiye'yi kullanıyor.

 

Çünkü sopa gösterildi ve Sisi tek adamlık koltuğunu sallantıda gördü.

 

Erdoğan'da Sisi'yle aynı korkuyu duyduğu için şu göz boyayıcı ''insan hakları eylem planı'' kotarıldı.

 

Şimdi de İsrail ve AB'nin enerji politikaları için Mısır'ın diktatörü Sisi'nin kapısını çalmak istiyorlar.

 

ABD'nin İran'ı kuşatmak için, Arap-İsrail ilişkilerini normalleştirmesi yetmez. Bu cepheye mutlaka Türkiye'yi de katmak istiyor. Yalnızlığa terk edilerek burnu sürtüldükten sonra Mısır'la ilişkilerini normalleştiren Erdoğan'ın, İsrail'le de ilişkilerini düzeltmesini talep ediyorlar.

 

ABD ve AB'nin bu talebi de karşılık bulur.

 

Yani birbirinin kopyası iki kişi, Sisi ve Erdoğan.

 

Fakat bütün bunlara rağmen Biden Erdoğan'ı çoktan gözden çıkardı.

 

Ne acıklı bir durum, birbirlerine ABD için demedikleri kalmadı, şimdi ABD için öpüşüp koklaşmaya çalışıyorlar.

 

Bunu yaparken de sefil bir faşist yönetim altında elinde halkların ulusal duygularıyla oynamaktan ve onları birbirine düşmanlaştırmaktan başkaca araç yoktur.

 

Hangi halkın özdeş olacağı hangisinin olmayacağı gibi bir boşboğazlık, barışsever ve halk düşmanı olmayan bir siyaset için söz konusu bile değildir. Ama Türk ve Mısır'daki devlet yöneticileri, dünyanın paylaşılmasından kırıntı kapma yarışında ilkesiz, gerici ve şahsi çıkarlar güden dış politikada özdeş olduğu ortada.

 

Gerçek şu ki, Amerikancılık, Arapçılık, İhvancılık, mezhepçilik, NATO’culuk, Avrasyacılık vs Türkiye'yi kurtarmaz.

 

Türkiye'yi de, Mısır'ı da kurtaracak olan, demokratik bir devrim.

 

Ortadoğu'da anti-emperyalist cephe birliği önermesinde bulunabilecek olan önderliği yansıtan politikaların, uluslararası sermayeye hizmet veren hükümetlerin emperyalist uşağı egemen politikasını alt etmesi, alaşağı etmesidir.

 

''Arap gençleri anketi, dünya lideri Erdoğan''

 

''Ümmetin lideri Erdoğan''

 

''Arap gençleri lider Erdoğan dedi''

 

''Erdoğan Arap halklarının arzuladığı lider''

 

''Erdoğan Arap dünyasının en sevilen lideri çıktı''

 

Yandaş basında yıllardır yazılıp çizilenlerden bazıları bu sloganlar.

 

Bu da, Erdoğan'ın sözcüsü Kalın'ın söylediği ''Mısır hala Arap dünyasının beyni, kalbidir''.

 

Ümmetin kafası hayli karışık...

 

Halife gördükleri şeflerini bir anda Sisi'nin bir alt basamağına indirgeyiverdiler.

 

Ümmetin aklı karışırda Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'si durur mu hiç.

 

O da yancısı olmuş hemen dış politik rezaletin.

 

CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı ve Genel Başkan Yardımcısı (ne uzun laf, basitçe NATO misyoneri desenize şuna) Ünal Çeviköz hemen atlamış, "CHP heyeti olarak önümüzdeki haftalarda Mısır’a ziyaret olabilir" diye.

 

Ünal Çeviköz'ün Atatürk'çü kimliği ile gizlediği politik yapısını biliyoruz, Kılıçdaroğlu tesadüf seçmiş değil Çeviköz'ü.

 

Bir de diyor ki "Mısır’la diplomatik temaslar hiç kesilmedi".

 

O bunu derken, Mısır Erdoğan'ı ve Türkiye'yi son derece komik bir durumda bırakıp rezil edercesine "diplomatik temasların başladığına dair hiçbir işaret yok" diye açıklama yaptı.

 

Amerikan-İsrail çevrelerinden emperyalist çıkar ortakları Mısır işini AKP ile beceremedi, bir de CHP ile deneyelim demişler anlaşılan.

 

AKP'nin yedek lastiği, stepnesi kim diye sorarsanız hani.

 

En zor durumlarda AKP'nin yardımına koşma bayrağını yurtiçiyle sınırlı bırakmayıp piramitlerin tepesine tüy diken Kılıçdaroğlu'nun CHP'sine verilir altın madalya!

 

Mesela, Erdoğan'ın bir zamanlar "kefilim" diye Türk halkına pazarladığı, Türk Telekomun içini boşaltıp yirmi milyar dolar götüren Hariri ailesi Lübnan'da emperyalistlerin adamı, oligarktır ve akrabalıkları Suudi kraliyet ailesine kadar uzanır.

 

Suudiler ve BAE Lübnan'da Sünnilerin tek seçeneği olarak Hariri'yi gösteriyor.

 

Erdoğan içeride Suud krallığına ateş püskürüyor görünür iken Yemen savaşında Suud krallığı yanında yer alıyor olması mesela ilginç gelmiyor bize.

 

ABD Hizbullah ve İran etkisini kırmak için, Erdoğan'a iç siyasette oy almak için çevirdiği dolapları ters yüz ederek tükürdüğünü yalattı.

 

Düşman ilan edilen BAE ve Suudilerle şimdi ABD için Hariri'yi maddi manevi desteklemede aynı potaya girdiler.

 

Köşkte ağırlanan Hariri Türkiye'yi Türk Telekom üzerinden soyup soğana çevirmiş olsa da AKP hükümeti ve ortakları açısından hiçbir anlamı yok yirmi milyar dolar ne ki.

 

Çıkar birliği için Türk Telekom'la başlayan vatana, Türk halkına ihanetlerini ABD emperyalizminin halk için en onur kırıcı görevlerini yerine getirerek geliştiriyor.

 

Biden'dan iktidar beklemek böyle bir şey.

 

Bi'den Biden telefonu bi aç Bi'den bi diyeceğim var Biden...

 

Beraber millet ittifakındaki çatlakları yokluyor, bazı kapıları aşındırıyor, üçüncü bir ittifakı ortaya çıkarmak için zemin yokluyorlar. Fakat bütün yollar çıkmaz sokak artık.

 

Parlamenter sisteme itikatten başka ortak noktası olmayan muhalefeti ise mücadele yerine korkulu bir sıra bize gelmiş ohhh bekleyişinde.

 

Onlar da Biden'a bakıyor.

 

Yürü ya kulum, deyiverse Bi'den ayakları uçar gibi yerden kesilirce koşturacaklar.

 

Boğaziçi'nin seçim çağrısındaki özü kavrayıp halk eğitimiyle ilgili taleplerden de güç alan bir kitle hareketi olarak protestoyu yükseltmek yerine "provokatör" dediler, Kaftancıoğlu tuzağına balıklama atladılar ve ilginç yine can çekişen hükümetin kanatları altına giriverdiler hükümetin gizli ortağı Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'si.

 

Ben bilmem Biden bilir hesabı.

 

Halkın bu emperyalist uzantılardan tek kurtuluş seçeneği ise her gün 1919 ruhlu demokratik devrimin ışıklı yolu olarak parlıyor.



Bu yazı 10891 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI