Polise ordu malı tank, roketatar, ağır makinalı gibi silahları temin etmek için yasa değişti.
Gerekçe nedir?
Cevap, onların söylediği gibi mi?
Cevap, demokratik yollarla bir daha hükümet olamaz isek, polis ve MIT'i ağır silahlarla donattık, siz bilirsiniz mi diyorlar halka?
Halkı temsil etmek için halk ile birlikte halk için örgütlü olmayan siyasetler hepsi darbe peşinde, darbe ile halkı yönetmenin halkın iradesini etkisizleştirmenin peşindeler.
Biri ''erken seçime gitmezlerse'' diye, öteki ''seçim kaybedersek'' diye.
İktidar namlunun ucunda.
Çünkü Türkiye'de olan bitenler seçim sandığına havale edip sıkıştırılamayacak kadar derin ve köklü sosyal olguları her an biraz daha gün yüzüne çıkarıyor.
Halkı yönetememe krizlerinde işler maalesef böyle yürür.
Halka da, bir avuç uluslararası sermaye piyasası kurulu temsilcisi azınlıkların tepişmesinde harap olmak kalır.
Halk için hayati olan, bir ''önderler örgütü'' partiler anlayışı değil, halkın aşağıdan yukarıya örgütlü devlet olmasıdır.
Baskının, haksızlığın, yanlışlığın, itirazın kendini gösterdiği her yerde, bunun bütün görüntülerine karşı tepki göstererek. Hükümet yanlısı, yandaşı polis-istihbarat yönetimini, suçlarını ve çete halini almış saltanatı açığa vuran bir tablo yaratmak, bunlardan hareketle demokratik toplum hedefleri ve demokratik zafer yolundaki ideali ortaya koymak, bunu herkese tarihsel gelişim mücadelesine katılmak isteyen her insana göstermek, açıklamak, etkilemek, halkın saflarına kazanmak, mücadele ilhamı sağlamak için en ufak fırsattan yararlanarak, her bir özel mücadelenin bağlarını bütün rantçı, faizci sistemle ilişkilendirerek halkın sözcüsü olmak için, böyle bir çalışmayı sürdürebilmek için gerekli olan örgütlenme, halkı krizde uluslararası egemenlerin insafına bırakmayacaktır.
Tarihin akış temposu düşükken bunları yapmak, hazır hale getirmek gerek.
Ne yazık ki öyle bir halk önderliğinden yoksunuz. Kaynayıp taşan çelişki ve çatışkılara hükmedebilmek için.
Egemenlerin asla sahip olamayacağı silah halkı örgütlü tutacak olanakları yok.
Sancısı da, demokrasisini darbeden ayıramayışı da (asla ayıramaz) o yüzden.
Çünkü devrim günceldir, nesneldir ve bunu beklenmedik bir anda sert hatırlatır.
Bugün toplumun farklı kesimleri kendi acil çıkarları için dağınık bir şekilde mücadele ederken kısmen ve ağırkanlı da olsa politik sorunların farkına varıyor.
Rantçı, faizci sermaye ise ''demokrasi'' için gelişimden, savaşmaktan sürekli geri duruyor, kaçıyor.
Geniş bir kalabalığın zulümden, zorbalıktan ve hak yoksunluğundan acı çektiği durumların toplamı içinde böyle bir durum hem kaçınılmaz hem de iyi.
Burada politik görevi üstlenmemek ve kitlelerin ileri politik düşünceleri kavrayamayacağı pesimizmini göstermek, bu şekilde eski çakılı pozisyonlarda kalmak, eski tarzda çalışmak en berbat şey, ''yeteri kadar geniş, çarpıcı ve anında teşhirleri hala örgütleyemiyorsak suç bizdedir''.
Tabi ki kimse bir çırpıda bizden yana olmayı beklemiyor.
Ama toplumda önyargılardan daha belirleyici güçler vardır ve zaman zaman onlar daha ön plana çıkar.
Öyle bir zamanın eşiğindeyiz.
Önemli olan uygun koşulları sağladığımızda deneme saldırılarından korkmamak.
Capcanlı deneylenen Boğaziçi örneğindeki gibi.
Basitçe devrim yandaşı ya da ilerici, modern, çağdaş insan olmak yetmez. Verili her anda, tüm zinciri sımsıkı elde tutmak ve bir sonraki halkaya geçişi esaslı bir şekilde hazırlamak için, var gücünle asılman gereken zincirin o özel halkasını bulmayı bilmek gerekir ve olayların tarihsel zincirinde halkaların düzeni, biçimi, bağıntısı, birbirinden farkı, bir demircinin yaptığı normal bir zincirdeki gibi kolay ve basit değildir.
Kolay ve basit değil çünkü tarih düz bir çizgi yerine spiral ve zigzag şeklinde ilerliyor.
Halkadan halkaya geçmek, kitleyle ruhsal, duygusal, düşünsel, eylemsel birliğimizin düzeyine bağlı.
O zaman iktidar sorununu çözmeye yaklaşırız, bunun halk adına mevcut olan tek çözümünü o zaman savunabiliriz ve sahne zücaciye dükkanına girmeye çalışanların fillerine kalmaz.