Bugun...


Prof.Dr.Behçet Kemal Yeşilbursa

facebook-paylas
Bir Belgenin Dilinden Irak’ta Kürt Sorunu
Tarih: 01-09-2025 07:37:00 Güncelleme: 01-09-2025 07:37:00


Kürtler, sayıları 15 milyondan fazla olan ve en az 3000 yıldır kendi kültürel gelenekleri ve dilleriyle varlığını sürdüren bir aşiret halkıdır. Güçlü bağımsızlık arzularına rağmen, bugüne kadar dış otoriteden bağımsız olarak tek bir yönetici altında birleşmemişlerdir.

 

Kürtler, Kuzey Irak’ın dağlık bölgelerinde, Kuzeybatı İran’da ve Türkiye’nin Güneydoğu’sunda yaşamaktadırlar. Daha küçük Kürt toplulukları ise: Suriye, Lübnan ve Kafkasya’daki eski Sovyet devletlerinde bulunmaktadır. İran’daki Kürtlerin çoğu Şii Müslüman, diğer bölgelerdeki Kürtlerin büyük çoğunluğu ise Sünni Müslümandır. Irak’ta, merkezi hükümetin sömürme eğiliminde olduğu derin köklü aşiret yapıları ile siyasi farklılıklar arasında sürekli bir gerilim yaşanmaktadır.

 

Otonomi Umutları

 

17. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Kürtlerin çoğu Osmanlı İmparatorluğu altında yaşamıştır. Bu dönemde bazı Kürt bölgeleri Pers İmparatorluğu’nun bir parçasıydı. I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla birlikte, Müttefik Devletler tarafından Sevr Antlaşması’nda bağımsız bir Kürdistan devleti kurulması önerildi. Ancak bu antlaşma Türk milliyetçileri tarafından reddedildi ve Lozan Antlaşması ile bu öneri onaylanmadı. 5 Haziran 1926 Milletler Cemiyeti Komisyonu, büyük Kürt nüfusuna sahip Musul Vilayeti’nin Irak’a dahil edilmesine karar verdikten sonra Türkiye ile Irak arasındaki sınır belirlendi.

 

1960’lar ve 1970’ler

 

Kürt Demokratik Partisi (KDP) lideri Molla Mustafa Barzani, Iraklı Kürtlere yerel özerklik sağlamak amacıyla Bağdat hükümetine karşı bir kampanya yürüttü. 1961’de Kürt isyanı patlak verdi ve 1960’lar boyunca şiddetli çatışmalar sürdü. Bu dönemde, 1968 Irak geçici anayasasında Kürt ulusal kimliği tanınmasına rağmen çatışmalar devam etti. Irak yönetimi, Kürtlerin elde edeceği başarıların, Kerkük çevresindeki petrol üreten bölgelerin ayrılmasına yol açmasından endişe ediyordu.

 

Mart 1970 – Barış Planı

 

Kürt liderler ile Devrim Komuta Konseyi (RCC) arasında 15 maddelik bir barış planı üzerinde anlaşmaya varıldı. (O dönemde Saddam Hüseyin sadece Devlet Başkan Yardımcısıydı, ancak Baas Arap Sosyalist Partisi içinde gerçek gücü elinde bulunduruyordu ve 1979’da Cumhurbaşkanı oldu.) Planın dört yıl içinde uygulanması öngörülüyordu:

 

Kürtler, hükümet ve orduya tam olarak katılacak, bir ulusal başkan yardımcısı Kürt olacak; Kürt çoğunluğa sahip bölgeler, Kürt yetkililer tarafından yönetilecek; Kürt bölgeleri, ekonomik kaynaklardan adil pay alacak; Kürt ulusal kimliği tanınacak ve Kürtçe, Kürt bölgelerinde Arapçayla birlikte resmi dil olacak; Kürt çoğunluğa sahip bölgeleri belirlemek için ise nüfus sayımı yapılacaktı.

 

Gizli Protokol ve Sonuçlar

 

Mart 1970 anlaşmasına ek olarak, Peşmerge’nin konumu, diğer silahlı grupların dağıtılması, KDP’nin bölgede faaliyet yürütme hakları ve dört yıl içinde nüfus sayımı yapılması gibi konuları içeren gizli bir protokol bulunuyordu. Ancak Kürtlerle hükümet arasındaki ilişkiler zamanla bozuldu. Anlaşmadan dört yıl sonra, hükümet tek taraflı olarak bir özerklik yasası çıkardı ve bu yasa ile 1970 anlaşmasını uyguladığını iddia etse de gerçek öyle değildi. Ekim ayında Erbil’de bir Yasama Konseyi açıldı, ancak bu ve diğer tavizler Kürtler tarafından reddedildi.

 

Kürtlere Yönelik Baskılar ve Cezayir Anlaşması

 

Irak hükümeti, Kürtlere yönelik baskı politikaları kapsamında on binlerce Kürt’ü güney Irak’a sürgün etmeye başladı. Bu dönemde yüzlerce köyün yakıldığı ve eski sakinlerinin geri dönmesini engellemek amacıyla “yakıp yıkma” politikası uygulandığı düşünülmektedir. Rejim, bu yöntemle: Peşmerge’nin tabanını zayıflatmayı, Kürt ulusal kimliğini yok etmeyi, Irak milliyetçiliğini güçlendirmeyi hedefliyordu.

 

1975 – Cezayir Anlaşması ve Kürt İsyanının Çöküşü

 

1975’te imzalanan Cezayir Anlaşması kapsamında, İran Şahı Irak Kürtlerine verdiği desteği çekti. Bu, Irak’ın İran sınır taleplerini kabul etmesi karşılığında gerçekleşti. Bu gelişme üzerine Kürt isyanı çöktü. Irak hükümeti daha sonra Kürt bölgelerinde: İnşaat programları başlattı, Araziyi yeniden dağıttı, Güneyden geri dönüşlere izin verdi. Eylül 1980’de, Kürt Özerk Bölgesi için 50 üyeli yeni bir Yasama Konseyi seçimi yapıldı.

 

Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB)

 

Diğer önemli Kürt muhalefet partisi olan Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), 1975’te KDP’den ayrılan bir grup tarafından kuruldu. Lideri Celal Talabani idi. KYB, kent kökenliydi ve KDP’yi domine eden aşiret reislerine karşı örgütlendi. 1970’lerin sonlarında Bağdat hükümeti ile yakınlaştı, ancak İran-Irak Savaşı sırasında yeniden silaha sarıldı. 1983 Temmuz’unda, İran tarafından roketlerle desteklendi ve Hac Omran bölgesini (Irak sınırları içinde 6 km) geri almak için dağlık bölgelerde savaş başlattı.

 

Saddam Hüseyin’in Taktikleri

 

Saddam Hüseyin, zaman zaman KYB ile ya da diğer büyük Kürt gruplarla görüşmeler yaptı, İran ile savaş sırasında askeri kaynaklar bulmak için taraf değiştirdi, Siyasi tutukluların serbest bırakılmasını, Kerkük’teki petrol gelirlerinin sabit oranla paylaşılmasını, “Jash” adlı düzensiz birliklerin dağıtılmasını talep eden Kürt gruplarla müzakere etti. Ancak hükümet, rejim yanlısı silahlı güçleri desteklemeye devam etti. Yıl sonunda, Kürt partileri Tahran’da bir araya gelerek, Bağdat’taki Baas rejimini devirmeyi amaçlayan bir cephe kurduklarını duyurdular.

 

Saddam Rejiminin Kürtlere Yönelik Baskıları

 

Irak rejimi, İran ile iş birliği yaptıkları gerekçesiyle Kürtleri cezalandırmak amacıyla kuzeye yöneldi. Bu baskıcı politikaları, Saddam Hüseyin’in kuzeni olan ve daha sonra Savunma Bakanı olan Ali Hasan Mecid yönetti. 1988 yılına kadar yaklaşık 3.000 Kürt köyü yok edildi. Kürt bölgelerinin üçte biri boşaltıldı. Barzani aşiretinden birçok kişi sadakatsiz ilan edilerek öldürüldü. Diğer Kürtler, güney Irak’taki kamplara sürüldü, burada daha kolay kontrol altında tutuluyorlardı.

 

Halepçe Katliamı ve Kimyasal Silah Kullanımı

 

1988’de 60.000’den fazla asker hem isyancı savaşçılara hem de sivillere karşı saldırıya gönderildi. Kimyasal silahlar kullanıldı. En yaygın olarak belgelenen olay, Halepçe kasabasında yaşandı: Yaklaşık 5.000 kişi, çoğu kadın ve çocuk, zehirli gazlarla öldürüldü.

 

İnsan Hakları İhlalleri, Zorla Yerinden Etme ve Kaybolmalar

 

Eylül 1988’de, “yerleşim” kampanyası yoğunlaştı. Irak kuvvetleri, Türkiye ve İran sınırları boyunca “güvenlik bölgeleri” oluşturdu. Bu bölgelerden yaklaşık 300.000 kişi çıkarıldı. Uluslararası Af Örgütü, Haziran 1990’da yayınladığı bir raporda binlerce Kürdün kaybolduğunu belirtti.

 

Siyasi ve Ekonomik Hakların Yokluğu

 

Kürt nüfus, temel siyasi ve ekonomik haklardan yoksundu. Seçimlerde adaylar, hükümet tarafından önceden onaylanmak zorundaydı. Bu belge, Saddam rejiminin Kürtlere yönelik sistematik baskılarını ve insan hakları ihlallerini oldukça çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.

 

Kuzey Irak’taki Gelişmeler ve Uluslararası Müdahale (1991)

 

Bağdat rejimi, kuzeydeki durumu kontrol altına almak için ordusunun kalıntılarını bölgeye gönderdi. Bu sırada Kürt muhalefet grupları isyan başlattı. Bölgedeki halk onları destekledi. Aynı zamanda Şii Araplar ve liderleri de Bağdat rejimine karşı isyan etmeye karar verdiler.

 

Rejim başka bölgelerde dikkatini dağıttığında, Kürtler önemli ilerlemeler kaydetti. 25 Mart’a kadar Erbil, Süleymaniye, Dohuk ve kısa süreliğine Kerkük ele geçirildi. Nisan ayına kadar hükümet kuzeyin büyük kısmında kontrolü yeniden sağladı. Bu süreçte yerel halk kitlesel olarak kaçmaya başladı. Yaklaşık 1,5 milyon Kürt evlerini terk etti: Irak’ın dağlarına sığındı, Türkiye ve İran’a mülteci olarak geçtiler, soğukla, açlıkla ve yaralanmalarla mücadele ettiler. Bu insani kriz, dünya televizyonlarında sıkça gösterildi ve uluslararası toplumun dikkatini çekti.

 

Uluslararası Müdahale ve Yardım Operasyonu

 

İngiltere Başbakanı’nın öncülüğünde “güvenli bölgeler” operasyonu başlatıldı. Kuzey Irak’ta mülteci kampları kuruldu. Özellikle Kürtlerin geri dönüşünü sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler büyük bir yardım operasyonu başlattı: Gıda dağıtımı, Su temini projeleri, Sağlık hizmetleri gibi yardımlar sayesinde birçok hayat kurtarıldı. Bu geçici kampların güvenliği: İngiltere, Hollanda, ABD, Türkiye, Fransa tarafından sağlandı.

 

Hem hava hem kara kuvvetleri konuşlandırıldı. Güvenlik personeli, mülteciler evlerine dönene kadar bölgede kalacaktı. BM ile yapılan Mutabakat Zaptı, yardım operasyonunu kolaylaştırdı. Bu anlaşma Aralık 1991’de altı ay daha uzatıldı. Mart 1991’de, Irak rejimi Kürdistan Cephesi ile görüşmelere yeniden başladı. Zayıflamış bir konumda olan Saddam Hüseyin kendi şartlarında bir anlaşmaya varmakta kararlıydı.

 

1991 Sonrası Kürt Bölgesi ve Bağdat Rejimi

 

Barzani, 1991 sonbaharında Bağdat’ın Kürt bölgelerine kısmi ekonomik ambargo uygulaması üzerine görüşmeleri askıya aldı. Ancak KDP, ambargo kaldırıldığında görüşmelere yeniden başlamaya hazır olduklarını belirtti. Kuzey Irak’taki kamu görevlilerinin çoğu artık hükümet maaşı almamaktaydı. Valiler gibi üst düzey memurlar (ve kalan Irak silahlı kuvvetleri birlikleri), ambargonun ardından Kürt bölgelerinden çekildi. Emekli maaşları kesildi, kamu projelerine yönelik tüm devlet fonları durduruldu. Bağdat, resmi fiyatlarla satılan elektrik, gıda ve yakıt tedarikini ciddi şekilde azalttı. Irak ordusu, kuzeye giden tüm yollarda kontrol noktaları kurdu; araçlara el ve tüketim mallarına el konuldu.

 

Kürtlerin Tepkisi ve Ekonomik Bağımsızlık

 

Kürt liderler, buna karşılık olarak ekonomik bağımsızlık yönünde adımlar attı: Türkiye’den mal getiren kamyonlardan geçiş ücreti alındı, Kürt Cephesi, kendi erzak kartlarını doğrudan dağıtmaya başladı. Irak’ın bu politikaları, BM Güvenlik Konseyi’nin 688 sayılı kararı ile çelişmekteydi. Bu karar, Irak’taki baskıların sona ermesini ve insani yardım çabalarına uyulmasını talep etmekteydi. Irak’ın güneydeki Şii mültecilere yönelik politikaları ise daha da baskıcıydı.

 

Kuzey Irak’ta Seçimler ve Özerklik Girişimi

 

Mayıs ayında, Kuzey Irak’ta tek bir Kürt liderin seçilmesi, Irak-Kürt bölgesel meclisinin oluşturulması için bölgesel seçimler yapıldı. Bu meclis, sivil yönetimi devralacak, Peşmerge’yi birleşik bir komuta altına alacaktı. KDP, bu seçimlerin Kürt özerk bölgesi oluşturma taahhütleriyle uyumlu olduğunu, ancak alternatif bir hükümet kurma amacı taşımadığını vurgulamıştı.

 

Saddam Hüseyin’in Stratejisi ve Uluslararası Yardım

 

Saddam Hüseyin, uluslararası müdahaleyi provoke etmeden, Kuzey Irak’taki Kürtleri yeniden merkezi hükümetin kontrolüne almak istemekteydi. Birleşmiş Milletler, Irak’ta büyük bir yardım operasyonu yürütmeye devam etmekteydi. Mesela İngiltere’nin katkısı Nisan 1991’de yaklaşık 50 milyon sterline ulaşmıştı.

 

Belgenin Genel Özeti ve Amacı

 

Bu belge, 1992 yılında İngiltere Dışişleri ve Milletler Topluluğu Ofisi tarafından hazırlanmış bir arka plan brifingidir. Amacı, Irak’taki Kürt sorununun tarihsel, siyasi ve insani boyutlarını açıklamak; özellikle Saddam Hüseyin rejiminin Kürtlere yönelik baskılarını belgelemektir.

 

Tarihsel Süreç Analizi

 

1. Osmanlı’dan Sevr’e Kürtlerin Statüsü

 

Kürtler, Osmanlı ve Pers İmparatorlukları altında yarı özerk bir şekilde yaşamışlardır. Sevr Antlaşması ile bağımsız Kürdistan önerilmiş, ancak Lozan ile bu öneri reddedilmiştir.

 

2. 1926 Musul Kararı

 

Milletler Cemiyeti kararıyla Musul Vilayeti Irak’a bırakılmış, bu Kürtlerin Irak sınırları içinde kalmasına neden olmuştur.

 

3. 1960–1975: Kürt İsyanları ve Barış Girişimleri

 

KDP lideri Barzani’nin önderliğinde Kürtler özerklik için isyan etmiş, 1970’te bir barış planı yapılmış ancak uygulanamamıştır. 1975 Cezayir Anlaşması ile İran desteği kesilmiş, isyan çökmüştür.

 

4. KYB’nin Kuruluşu ve Mücadele

 

Celal Talabani liderliğinde kurulan KYB, KDP’den ayrılmış ve İran-Irak Savaşı sırasında yeniden silahlı mücadeleye başlamıştır.

 

Saddam Rejiminin Baskı Politikaları

 

1. 1980’ler: Sistematik Baskılar

 

Kürt köylerinin yok edilmesi, zorla yerinden etmeler, kimyasal saldırılar. Halepçe Katliamı: 5.000 kişinin zehirli gazlarla öldürülmesi.

 

2. 1988–1990: Güvenlik Bölgeleri ve Kaybolmalar

 

300.000 kişi sınır bölgelerinden çıkarılmış, binlerce Kürt kaybolmuştur. Uluslararası Af Örgütü raporları insan hakları ihlallerini belgelemiştir.

 

Uluslararası Müdahale ve Sonuçları

 

1. 1991 Körfez Savaşı Sonrası İsyan ve Göç: Kürtler, Saddam rejimine karşı isyan etmiş, kısa süreli başarılar elde etmişlerdir. Rejimin karşı saldırıları sonucu 1,5 milyon kişi göç etmiştir.

 

2. Güvenli Bölgeler ve BM Yardımı: İngiltere öncülüğünde güvenli bölgeler kurulmuş, BM yardım operasyonları başlatılmıştır.

 

Kürtlerin Siyasi ve Ekonomik Tepkileri

 

1. Ekonomik Bağımsızlık Girişimleri: Türkiye ile ticaret, erzak kartları, yerel yönetim adımları. BM’nin 688 sayılı kararı ile Irak’ın baskıcı politikaları eleştirilmiştir.

 

2. 1991 Seçimleri ve Özerklik Girişimi: Bölgesel meclis seçimleri yapılmış, Peşmerge’nin birleşik komutası planlanmıştır. KDP, bu girişimin alternatif bir hükümet olmadığını vurgulamıştır.

 

Analitik Değerlendirme

 

Güçlü Yönler

 

Belge, tarihsel olayları kronolojik ve detaylı biçimde sunuyor. Uluslararası hukuk ve insan hakları bağlamında güçlü bir analiz içeriyor. Farklı Kürt gruplarının (KDP, KYB) stratejileri karşılaştırılıyor.

 

Zayıf Yönler / Eksikler

 

Belge, Kürtlerin iç dinamiklerine (eğitim, kültür, lehçeler) yüzeysel değiniyor. Irak dışındaki Kürtlerin durumu (Türkiye, İran, Suriye) çok sınırlı ele alınmış. Belge, İngiliz perspektifinden yazıldığı için tarafsızlık tartışmalı olabilir.

 

Sonuç

 

Bu belge, Irak’taki Kürt sorununun tarihsel kökenlerini, Saddam rejiminin baskılarını ve uluslararası müdahaleyi kapsamlı biçimde ele alıyor. Hem akademik hem diplomatik açıdan önemli bir kaynak niteliğinde. Belgedeki bilgiler ışığında, Irak’taki Kürt sorununun diplomatik etkileri hem bölgesel hem uluslararası düzeyde oldukça derin ve çok yönlüdür. Bu etkiler şu başlıklar altında analiz edilebilir:

 

1. Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları Alanında Etkileri

 

BM Güvenlik Konseyi’nin 688 Sayılı Kararı: Irak’ın Kürtlere yönelik baskıcı politikaları, BM tarafından açıkça kınanmıştır. Bu karar, Irak’ın iç işlerine müdahale anlamına gelmese de insani yardımın önünü açan diplomatik bir baskı aracı olmuştur.

 

Uluslararası Af Örgütü ve diğer STK’ların Raporları: Kürtlere yönelik zorla yerinden etme, kaybolmalar ve kimyasal saldırılar gibi uygulamalar, uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmiş, Irak rejiminin izolasyonuna katkı sağlamıştır.

 

2. Bölgesel Güvenlik ve Komşu Ülkelerle İlişkiler

 

Türkiye’nin Rolü: Türkiye, Kürt mültecilerin kabulü ve güvenli bölgelerin korunmasında aktif rol oynamıştır. Ancak bu durum, Türkiye’nin kendi Kürt sorunuyla ilgili hassasiyetlerini artırmış ve sınır güvenliği politikalarını etkilemiştir.

 

İran’ın Desteği ve Cezayir Anlaşması: İran’ın Kürtlere verdiği destek, Irak ile diplomatik gerilim yaratmıştır. 1975 Cezayir Anlaşması ile İran desteğini çekince, Kürt isyanı çökmüş; bu da bölgesel ittifakların Kürt hareketleri üzerindeki doğrudan etkisini göstermiştir.

 

3. Irak’ın İç Politikası ve Rejimin Meşruiyeti

 

Saddam Hüseyin’in Uluslararası İmajı: Halepçe Katliamı gibi olaylar, Saddam rejiminin uluslararası alanda “parya devlet” olarak görülmesine neden olmuştur. Bu baskılar, Irak’a uygulanan ambargoların ve müdahalelerin gerekçesi haline gelmiştir.

 

Kürtlerin Özerklik Girişimleri: Kürtlerin kendi meclislerini kurmaları ve ekonomik bağımsızlık adımları, Irak’ın merkeziyetçi yapısını diplomatik olarak zayıflatmıştır. Bu gelişmeler, Irak’ın toprak bütünlüğü konusunda uluslararası tartışmaları tetiklemiştir.

 

4. Uluslararası Müdahale ve İttifaklar

 

Batılı Ülkelerin Müdahalesi: İngiltere, ABD, Fransa gibi ülkeler, Kürt mülteciler için güvenli bölgeler kurarak insani müdahale doktrinini uygulamıştır. Bu müdahaleler, uluslararası toplumun egemenlik ilkesine karşı insani sorumluluk ilkesini öne çıkardığı örneklerdendir.

 

BM ve NATO’nun Rolü: BM’nin yardım operasyonları, NATO ülkelerinin askeri desteğiyle birlikte yürütülmüştür. Bu durum, Kürt sorununun artık sadece Irak’ın iç meselesi olmaktan çıkıp uluslararası bir güvenlik meselesi haline geldiğini göstermektedir.

 

Sonuç: Irak’taki Kürt sorunu, sadece bir etnik azınlığın hak mücadelesi değil; aynı zamanda uluslararası hukuk, insan hakları, bölgesel güvenlik ve küresel diplomasi açısından çok katmanlı bir mesele haline gelmiştir. Bu süreç, insani müdahale kavramının gelişmesine, uluslararası toplumun otoriter rejimlere karşı tutumunun şekillenmesine ve Kürtlerin uluslararası tanınırlık kazanmasına katkı sağlamıştır.

 

Ders almak gerekir.

 

TNA/FO973/687, The Kurdish Problem in Iraq, May 1992. (İngiliz Arşivi)



Bu yazı 2165 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI