Bir epik hikâyeden yola çıkarak, özgürce aldığımız bir kararın gelecekte de bizi bağlayacak şekilde planlanmasına 'Ulysses Kontratı' adı veriliyor. Bu hikaye, 3 bin yıl öncesine dayanıyor. Ithake kralı ve Truva Savaşları'nın kahramanı Ulysses, uzun süreli deniz savaşı olan Truva Savaşı'ndan yurdu Ithake'ye dönüyordu. Seirenler'in yaşadığı Sirenum Scopuli adasının kıyılarından geçerken, ummadığı bir olayla karşılaştı. Buradaki güzel Seirenler insanın zihnini cezbedecek çok güzel şarkılar söylemekteydi. Bu şarkıların büyüsüne kapılan denizciler, rotayı adaya doğru kırarak gemilerini sert kayalıklara çarpıyordu.
Ulysses, gemicilere bağırıp çağırmak yerine aklına bir plan geldi. Hem kendisi hem de gemiciler, bu şarkıların büyüsünden kurtulmaları ve bir an önce gemilerini kayalıklardan kurtararak yollarına devam etmeleri gerektiğini biliyordu. Adamlarına, kendisini iplerle geminin direğine bağlamalarını ve daha sonra şarkıları duymamaları için kulaklarını balmumu ile tıkamalarını ve adanın kıyılarını tamamen geçene kadar, kendisini ne söylerse söylesin dinlememelerini emretti. Kralın geleceğiyle ilgili bu planına "Ulysses Kontratı" adı verilmektedir.
Ulysses, bu planı ile gelecekteki Ulysses'i kontrol etmek için özgürce karar alıyor ve kendisi ile bir anlaşma yapıyordu. Özgürce aldığımız bir kararın gelecekte de bizi bağlayacak şekilde planlanmasına "Ulysses Kontratı" adı verilmektedir.
Biz insanlar, güzel olan her şeye kapılıp gitme eğilimindeyizdir. Mantığımız hayır da dese, anın büyüsüne kendimizi kaptırırız. Sağ beyin anlık hareket eder ve irademize duygularımızı katar. Duygusal alanlarla ilgili olduğu için istekleri hemen olsun ister, stratejik düşünmez, arzu ve isteklerini ertelemekten hoşlanmaz. Hızlı karar verip harekete geçmek eğilimindedir, kendini mutlu etmek için acelesi vardır.
Sol beyin ise, "ama" ve "neden" diye sorgular. Bir şeyi anlamaya çalışırken aynı zamanda ertelemeye de yatkındır. Sol beyinde niyet önemli değildir. Sürece ve sonuca bakar. Kısa vadede alacağımız kararların, uzun vadede alacağımız kararlardan daha baskın olduğu için, uzun vadeli kararlar alabilmemiz için kendimizi “Ulysses Kontratı” ile bağlamamız gerekiyor.
Örnekle anlatmamız gerekirse:
Bunu çok iyi bilen reklamcılar bizi zaman zaman yönlendiriyorlar. 2008 yılında açgözlü bankacılar insanlara mortgage kredisi vermek için ellerinden geleni yaptılar. İnsanlara “hemen ev sahibi olun” imajını çizdiler. Binlerce insan bankalara giderek krediyle ev sahibi oldu. Bankaların kâr iştahı o kadar artmıştı ki, krediler, kredi derecelendirme sürecinde riskleri ölçmeden umarsızca isteyen herkese ev kredisi verildi. Ödeme sıkıntıları sonucu bankalar, ipotek ettikleri bu evleri sattı. Birçok yuva bu yüzden dağıldı veya dağılma noktasına geldi.
Çoğu zaman bazı şeyler için kendimize söz veririz. Bu gün spora başlayacağım, rejime başlayıp zayıflayacağım, sigarayı bırakacağım, mutsuz giden birlikteliğimi bitireceğim, kendime zaman ayıracağım, ailemle daha fazla vakit geçireceğim, kredi kartı kullanmayacağım gibi. Tüm bu verdiğimiz sözler iyi niyetlidir ve uzun vadeli olarak düşünülür. Ama nedense bu gün, yarın, önümüzdeki hafta, dur bakayım düzelir mi, bir gün pasta veya tatlı yemekle bir şey olmaz, bir fırt sigara çekeyim gibi düşünceler, Seirenler'in insanları büyüleyen, güzel nağmeli şarkıları gibi zihnimize gelir, bizi tutsak eder ve sözümüzden vazgeçeriz. Bu davranış biçimi de kısa süreli hazza uyma eğilimimizden kaynaklanmaktadır.
Bir site açmış ve bu site üyelerine günlük rejim sunmaktadır. Müşteriler, her ay için oraya 100 dolar yatırıyorlar. Hedeflenen kiloyu veremeyenlerin 100 dolarına el koyuyorlar. İşin içine para girince, herkes hedefi tutturabilmek için verilen rejimi uyguluyor. Yani siteye üye olanlar kendilerini bir şekilde gemiye bağlayarak, Ulysses Kontratı'yla bağlanmış oluyor.
Banka size bir miktar para yatırın dese, size yüzde 2 faiz vereceğim ama bunu bir yıl bankadan hiç çekmezseniz size yüzde 40 faiz vereceğim dese, siz kendinizi geminin direğine bağlarsınız. Hem paranızı güvence altına almaktan, hem de paranızı çoğaltmaktan hoşnut olursunuz. Paranızı harcamadan emin bir yerde saklamış oluyorsunuz. Bir şekilde yine Ulysses Kontratı'yla kendinizi bağlamış oluyorsunuz.
Yıl, 28 Şubat 2009. ABD Başkanı Obama, yaklaşık 100 bin Amerikan askerinin Irak'tan Ağustos 2010'da ayrılacağını açıkladı. Obama, 35 ile 50 bin arasında geçici olarak Irak'ta kalacak askerlerin de 2011 sonunda ülkelerine döneceğini söyledi. 2010 yılının sonunda askerlerin büyük bir bölümü çekilmişti. 11 Eylül 2011'de Başkan Obama, “Afganistan’dan 18 ay sonra, birliklerimiz yurda dönmeye başlayacaktır,” dedi ve o tarihte de çekildi. Obama, hükümet adına takvime büyük bir işaret koyarak, "şu tarihlerde çekileceğiz," diyerek kendini gemi direğine bağlıyordu.
Başkan Obama, kendine hedef koyup Ulysses Kontratı'yla kendini gemi direğine bağlıyordu ve diyordu ki, “ben bilinmeyen sirenelerin şarkılarına karşı gelecek şu kadar ay korunma istiyorum.” Çünkü halk kısa süreli olayların rüzgarıyla boğuşur ve Obama bu yolla halkın bu plana bağlı kalmasını sağlıyordu. Halk için bu açıklamanın anlamı farklıydı. İnsanlar 18 ay sonra ne olacağını bilmiyorlardı. Çünkü bu bir son tarih oluşturmak üzere oldukça uzun bir süreydi. Hiç kimse 18 ayda neler olacağını bilmez ama herkes aydan aya hareketi belirleyebilir.
Erdoğan, başkanlık rejimi isteğini iktidara geldiği ilk yıllarda dile getirdi. Ancak bu arayışının somut bir hedef haline gelmesi, Ağustos 2014’te cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra oldu. O da kendini gemiye bağladı. Başkanlık sistemi, 1876’dan bu yana parlamenter rejimle yönetilen Türkiye için ilk kez bu kadar yakın ve gerçekçi bir ihtimal haline geldi. Yani o da uzun süredir kendini gemi direğine bağlamış oldu.
Kendimizi yönetirken de kararlarımızı değerlendirmeliyiz. Önemli olan cesaretli olup, kısa ve anlık olan şeyler yerine daha uzun vadede kendimize faydalı olacak değerler için karar alıp kendimizi gemiye bağlayabilmektir.