Hayatımızın çoğu zamanı, beklemekle geçiyor. İyi şeylerin ve iyi insanların bize doğru gelmesini bekliyoruz.
Atatürk'ümüz "Eğer bir gün bana ihtiyaç duyarsanız size hiçbir şey öğretememişim.” Demiş ama, biz; “bir daha gel Samsun’dan “diye, onun gibi biri gelsin, bizi kurtarsın diye, şarkılar söylüyoruz ve bekliyoruz.
Peki, şimdi sorarım size; biz, ilim tahsil edenler, okuma yazması veya tahsili yok ama derinliği olan bilge insanlarımız, sağ duyulu insanlar, gençlerimiz, çocuklarımız, bu koşullarda böyle elimizi kolumuzu bağlı, kurtarıcı mı bekliyoruz?
Hayatlarımız çoğu beklemekle geçiyor. Beklemekten vazgeçmeliyiz. Hayallerimize doğru yürümeye başlamalıyız. Daha iyi bir gelecek için, herkes elini taşın altına koymalıdır.
Bizi, bizden başka kurtaracak kimse yok.
Hepimizin düşüncesi aynı olması da gerekmez. Hatta en bildiklerini kullanarak, motivasyonumuzu bozmak isteyebilirler. Tek bildikleri “hayır” dedikleri şeylerdir ve hayatı böyle algılarlar. İnsanlar öfke içinde kin ve nefret beslenenler, eminin bizden daha çok, kendilerine zarar veriyorlardır.
Bu yurda bu topraklarımıza sahip çıkmalıyız. Yarınlarda hepten aç susuz ve yurtsuz kalırız. Bugün yediğimiz her şey, gelecekte doğacak, her çocuğumuzun yemeğidir.
Son yıllarda iyice belirginleştiği gibi, insanlığın doğaya yönelik yıkım ve tahribatının karşılığı olarak sıklaşan ve gittikçe şiddetlenen doğa olaylarına ve afetlere tanıklık ediyoruz. Küresel ısınma ile artan sıcaklıklar ve buna bağlı olarak değişen bölgesel ve küresel iklim, kuraklık, orman yangınları, çöp krizi, buzulların erimesi, karbon salınımı gibi nice çevresel konular arasında belki en az konuşulanı toprak oldu.
Her şeyden önce toprağı canlı tutmayız. Toprağın organik içeriğinin yükseltilmesi için, çiftçiyi, koruyup kollamak gerekmektedir. Toprağı işleyen çiftçiyi, bilinçlendirilmeli ve teşvik sağlanması gerekmektedir.
Sürdürülebilir tarım ve güvenilir gıda açısından toprak analizlerinin önemin bilinmesi gerekiyor. Yeraltı sularına karışıp çok büyük etki yapan nitrat kirliliğinin önüne, bitkinin ihtiyacı kadar gübre kullanılmasıyla geçebiliriz. Ayrıca aşırı şekilde gübre topraklarda çoraklaşmaya ve tuzlanmaya da sebebiyet verebilir. O nedenle toprak analizi önem arz ettiğin bilinmesi gerekiyor. Yine aynı şekilde diğer gübreleme amaçlı uygulanan maddelerin birikim düzeylerini belirlemek, o birikim düzeylerine göre de topraklarda ıslah amaçlı çalışmaları yapılması gerekiyor.
Topraktaki organik içeriğin minimum yüzde 3 ila 6 oranına yükseltilmesi gerekiyor. Yapamazsak, gelecek 20 -25 yılda toprak son derece bereketsiz hale gelecektir. Tüketici besin değerinin ve kalitenin farkını anlayınca, çiftçi market raflarından başarısının karşılığını kesinlikle alacaktır.
Eğer toprağın değeri bilmezsek, gıda kıtlığı ile daha da fazla karşı karşıya kalacağız. Gıda kıtlığı olunca da medeniyeti temel düzeyde ayakta tutmak bile çok zorlaşacaktır. Biz gönüllüler bir araya gelip, toprak için harekete geçmemiz gerekiyor ve bunun önemini ve aciliyetini herkesin fark etmesini sağlamamız gerekiyor. Gençlerimizin ve çocuklarımızı, çalışmalara katılmalarını sağlayarak, çözümün bir parçası olmasını sağlamamız ve yarınlarının yazgısını ellerine almasını sağlayabiliriz.
Bizler, bir yola çıkarken, her nedense bir Genel Başkan ve Yönetim Kurulu gibi gereksiz, konularla ilgileniriz.
Bütün bu uğraşlar, ikbal, mevki makam, çıkar için değil yurtseverlik, gönüllük temeline göre yapılırsa istenen, özlenen amaca varılır.
Gönüllükte; Doğan Cüceloğlu dediği gibi “makam, mevki, rütbe, unvan; bunların hepsi cekettir. Ceketi asar bir yere gideriz. Arkamızda sadece insanlığımız kalır ve öldüğümüzde sadece çıplaklığımızı götürebiliriz bu dünyadan.”