Bugun...


Fatih Akbulut

facebook-paylas
GÜNLÜK YAŞAM VE SEÇİM- 1
Tarih: 02-08-2014 14:54:00 Güncelleme: 03-08-2014 01:15:00


Bir düşünün bakalım, son zamanlarda (ama bu zamanın ucunu açık bırakıyorum onu siz tayin edin diye) hangi söyleşinizde, hangi dost-arkadaş tartışmanızda edebiyat, sinema, şiir, resim, sergi, gösteri vb. gibi sanattan konuştuğunuzu anımsayanınız var mı? Ben konuş(a)madım çok uzun zamandır, itiraf ediyorum. Varsa yoksa ülkenin skandallarla dolu gündemi; kafası karışık bir sürü insanın ne yapacağını, ne düşüneceğini bil(e)mediği, tutunacak bir dal, bir kanaat önderinin ağzına bakan sessiz, kendini çaresiz, yalnız hisseden milyonların dayanılmaz çaresizliği ...

Buradaki milyonları ülke geneline indirgediğim düşünülmesin diye özelikle milyonun önüne onu kesin niceleyecek bir rakam yazmadım. Ama eminim ki bu sayı birkaç milyonunun çok ötesinde gibi. Bayram öncesi genelde tüm sıkıntılarımızı unutacağımız, eşimiz, çocuklarımız, akrabalarımız, dostlarımız, komşularımızla özlem gidereceğimiz, biraz da yaşam koşullarının dayattığı ufak tatil kaçamakları fırsatlarını değerlendirebileceğimiz mutlu ve umutlu günler hayalindeyiz hepimiz, eminim ki...

Ama gelin görün ki, değil herşeye, hiçbir şeye bile boş verip " Ah nerde o eski bayramlar... " deyişini dahi söyletecek hayallere dalamıyoruz artık...Televizyon ekranlarında bizi esir alan, günlük yaşamımızı allak bullak eden gündemdeki olaylar, gerek yazılı gerekse bilgisayar ortamındaki gazete ve haber sitelerinin yayınlarındaki ikiyi bazen üçü geçmeyen değişik çözümlemelerdeki haberler, yorumlar ve çokça hep aynı yüz(süz)ler (Buna buradan bir de biz eklenince katmerli oluyor, di mi? İtiraf anlamında bir özür gibi kabul edin lütfen)..

“Yabancılaşmanın“ gelişen teknolojiyi geride bıraktığı kötü bir süreç bu galiba. Özellikle bilişim teknolojileri sayesinde algı yönetimi ve kafa karıştırmanın onca kolaylaştığı ve bunu uygulayanların ustalaştığı bir süreç. Kapitalizmin ve dayatılan liberal ekonomik uygulamaların bizim gibi  ( azgelişmiş veya üçüncü dünya ülkesi veya gelişmekte olan- siz nasıl değerlendirirseniz ) ülkeler kategorisine giren ülkelerde yaptığı tahribatın çok daha büyük olduğu, özellikle ABD’nin maruz kaldığı 11 Eylül sendromundan sonra daha da anlaşılır hale geldi gibi.

O sürecin hemen öncesinde, ülkemizdeki koalisyon hükümetleri ve onların da çok öncesindeki 12 Eylül faşizminin yoğunluğunu yaşayan, ezilen ama o zamanki gençliğin çok ölümlü katliamlarının sonlandığına çok sevinen ve umutsuzluklarını umuda evrilmesini arzulayan yığınlar vardı. Ama sonrasında seksenlerin sonu ve doksanlar ile gelen gizli karmaşada, ekonominin çöktüğü, eldeki paranın yaratılan üretkensizlikte eriyip gittiği, gösteriş ve propaganda için atılan beton kalıplı temellerin üstünde hiç bir zaman yükselemeyen fabrika ve ağır sanayi hayalleri, paranın gecelik değerinin bile hatırı sayılır derecede düştüğü  çok haneli faizler, repolar ve üç haneli enflasyonlu süreçler yaşandı. İnsanlar,  yılgınlıkları, bezginlikleri sırtlarında çoklu kambur olmuş vaziyette, kurtuluşu nerede aradılar peki?

Söylemlerini yolsuzluk, yoksulluk, ezilmişlik ve mağduriyet üzerine kuran eski ancak değiştiklerini söyleyen “ Milli Görüş” çizgisindekiler geldiler; dini hassasiyetleri, mağduriyetleri, Anadolu insanının hasletlerini ve belki de çoğunda saf ve naif cahilliklerini kullanarak, gerçekte hiç olmamış ama olmuş gibi yapılan, işlerine geldiğince kullandıkları demokrasi olanakları ile iktidarı bir şekilde elde ettiler. Dünyayı daha fazla bir kaosun içine çeken 11 Eylül sendromu ve ardından gelen Irak- Ortadoğunun kan gölüne döndürülmesi ile bir şekilde tesadüf(!) eden bu süreci kendi deyimleriyle, çıraklık, kalfalık derken ustalığın en üst mertebesine çıkararak, acı bir intikam ve reddetiklerini iddia ettikleri ama sonunda özdeştikleri zalim devletleşmeye dönüştürüp bu günlere gelinmedi mi?

Kronolojik olarak son altmış yılın olayları hiç bir yorum katılmadan alt alta yazılsa sanırım binlerce sayfalık tespitler dizisi olmaz mı?

Son geldiğimiz noktada ise, doğal olarak bir önceki süreci (hangisi diye sorduğunuzu duyar gibiyim) unutturan gündelik tartışmaların fitilini ateşleyen son hususun, Cumhurbaşkanı (CB) seçimleri olduğu yaz sıcağı kadar yakıcıdır. Ama çok kısa süre içinde bu yaşamsal öneme sahip seçimi bile gölgede bırakan Akp-cemaat kavgasının eski polislerin gözaltına alınması ile bu zincire bir halka daha eklenmiş olmadı mı?

En başta benim de kafamın çok karışık olduğunu söylemek isterim. Son 30 Mart Yerel Seçimlerden önce sosyal medyada " son kez kerhen destek olduğumu " beyan ettiğim açıklamamın halen arkasındayım. Doğal olarak bu açıklamayı yaparken içinde bulunduğumuz bilgi kirliliği içinde, bizim gibi hemen her haftasına büyük bir skandalın yaşandığı az gelişmiş, şark zihniyetli, sosyolojiye silah çekmiş bir ülkenin ve onun halklarının yaşadığı bir coğrafyayı gözardı etmemiştim. Her an her şey olur ve yeni durumlar çerçevesinde yeni bir takım kararlar, tutarlı, ilkeli ve yaşamın özünden (kendi algılayış biçimi içinde) kopmadan alınabilir diye düşünerek bu kararımı o anki koşulları düşünerek söylemiştim.

Bu yaz sıcağında ve Bayram öncesinde, ilk paragrafımdaki itirafımsı serzenişte bulunduğum gibi, esasında şiirden, edebiyattan ve sanattan sözetmek isterken yine klavye aldı beni Günümüzün en büyük gündem maddesi olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine götürüverdi? Kaldığımız yerden devam etmek üzere hepinize bayram tadında bayram dileklerimi sunarım...

Ziverbey  26.Temmuz.2014

 

Sesleniyorum

 

Geceye sesleniyorum;
Bomboş sokağa, 
Karşımdaki ağacın yapraklarına,
Şehrin aydınlığından göremediğim 
Ama hayal ettiğim 
Yıldızlara sesleniyorum;
Sessiz sesler
Dudaklarımın arasında,
Kimse bilmiyor, bilmeyecek;
Sonsuzluğa sesleniyorum
Geceye, bomboş sokağa;
Orada karanlıkta 
Bana gülümseyen hayalime
Sesleniyorum; geceye,
Sana sesleniyorum;
Yalnız değilim biliyorum...

Ziverbey    09.Temmuz.2014



Bu yazı 5446 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI