Bugun...


Fatih Akbulut

facebook-paylas
GEÇMİŞ ZAMAN DUYGULARI -2
Tarih: 23-08-2014 15:28:00 Güncelleme: 26-08-2014 09:29:00


Aşktan söz ediyorlardı dün akşamüstü yan masada iki arkadaş. Orta yaşı biraz aşmış, belli ki dostlukları uzun zamana dayalı iki arkadaş; İster istemez kulak misafiri oldum;özel yaşamın gizliliğini ihlal etmemek için onlara doğru hiç bakmadan...

Hüzünlenmiştim hemen birkaç tümcenin ardından. Sanki bir anda bir şamar, belki de bir balyoz yemişçesine acı duyumsadım içimde. Moda’da,  akşamüstüne doğru yol alan akrep ve yelkovanlarının telaşına Marmara’nın mavisi ve ufkun puslu görüntüsü karışmıştı bu aşk üstüne söyleşinin hüznü sürerken...

Ne denli uzun bir zaman geçmişti aşk’ı düşünmeyeli. İşte bak, aşk’ı düşünmekten söz etmek bile bu olguya ne denli yabancılaştığını anlatmak, anlamak adına anlamlı değil miydi ?

Aşk düşünülmez; duyumsanır, yaşanır ; ne zamandır duyumsamadım, yaşamadım içimde diye düşünüz mü son zamanlarda? Onca zamandır okuduğumuz romanlarda, izlediğimiz filmlerdeki öykülerde yaşanır olmuştu sadece aşk. Her seferinde beyaz camdan çıkıp gelmesini veya onun o camdan içeri girmesini hayal ettiği bir olgu olarak duruyorduk sanki gecelerin karanlıklarında. Bir bakış, bir tümce, bir öpüş, belki de bir umut olarak senaryoların repliklerinden oyunculara bu duyguyu taşıyan imgelerdi sanki bu; son zamanlarda hep hayal ettiğimiz gibi.

Zaman zaman sokakta yürürken, bir çay bahçesinde, bir otobüste, bir vapurda; sabah, akşam veya günün herhangi bir zamanında gelip omuza konuveren bir duygu seliydi bu ama o bunun eksikliğinin farkında bile değildik…

Hangi akşam(lar)dı o aşk şamarını yediğiniz; veya aşksızlık şamarını? İçinizin titrediği. İşte, o eksikliğin farkına varıverdiğiniz zamanlar ne kadar geri kalmıştı?

Oysa eskiden her ilkyaz başlangıcında coşar, aşk dolar, aşkı arar, aşkı koklardık o bahar dallarının arasında…

Ne olmuştu, ne yitirmişti de bunca aşksızlığa mahkumiyetinin farkına varamamış ve tamamen klorofilsiz kalmış bir ot gibi olmuştu bu tensel hazları duygusal hazlara üstün kılan insanlar? Tensel hazların duygusal hazlarla bütünleştiğinde aşkın gerçek aşk olduğunun bilinci silinmiş miydi genlerden zamane virüsüyle?

Atmalıydık kendimizi güneşin altına; gelinciklerin kızardığı yol boylarında yeni fotosentezlerle canlanmalı ve yakalamalıydık o aşk’ı yeniden belki de…

Aşk = yaşam gücü = yaşamın motoru, yaşamın ta kendisiydi gerçekte. Soluk almak, yemek, içmek ve günlük harala gürele içinde yaşamsal diğer eylemlerin esiri olarak aşk’ı unutmak olacak şey miydi?

Gün batmaya yüz tutmuştu koca mega köyde. Bu duyguları, düşünceleri cağrıştıran yan masadakiler çokta kalkıp gitmişlerdi beni bu duygularımla başbaşa bırakarak. Parlaklığı sarı bir ışık demetine dönüşmüş güneşin Marmara üzerinde oluşturduğu huzmenin gözü alan parlaklığında bulunacak bir şey miydi aşk? Yoksa karşı masada oturmuş, sigarasının dumanını keyifle üfleyen genç kızın gülümsemesinde miydi aşk? Yoksa, ilkyaz serinliğinin teni ürperten hazzına karışmış bir perinin kanat çırpışlarında mı saklı o aşk?

Yoksa, her yaşın kendine özgü duygu seli içinde duyarlı olmaya çalışan ve ten kırışıkları ile yaşam deneyimi artan adamın koskocaman yüreğinde mi gizli bu aşk? Yoksa………



Bu yazı 8108 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI