Bugun...


Dr. Suat Kamil Aksoy

facebook-paylas
SSCB Deneyiminin Yenilgisi ve 'Ne Yapmalı?' Tartışmaları Üzerine
Tarih: 22-09-2020 11:34:00 Güncelleme: 22-09-2020 11:34:00


 

Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), kuruluş tartışmaları sürerken www.insanokur.org sitesinde yazılmış bu yazı bir çok bakımdan güncellediğini koruduğu için, sitemizde yeniden yayına alınmıştır.

 

 

Sosyalist yeniden kuruluş adı altında yeni bir partiye evrilmesi umut edilerek başlatılmış olan toplantılar ve tartışmalar devam ediyor. Bu tartışmalarda bugüne kadarki birlik ve yenilik çabalarını aşan bir noktaya erişilip erişilemeyeceği hakkında olumlu ya da olumsuz bir fikir öne sürmek ihtiyacında değilim. Ertuğrul Kürkçü bu tartışmalara start verirken kendi deneyiminin de özeti olan bir kaç noktaya işaret etmişti. Ben bunların sahici bir hâsıla olduğunu düşündüm. Uzun yıllara yayılan çare aranışlarının ardından varılan noktanın gerçek bir değeri olabileceğini teslim etmek gerek. Aslında aynı gailelerle yorulmuş olan çok insan var ve ben de onlardan biri sayılırım. Elbette benim elimde başka bir hâsıla var. Kürkçünün sunduğu hâsıla bir kaç satırlık saptamadan ibaret olsa da, içinde gerçek bir birikimi barındırıyor.

 

Saptamalar kısaca şöyle:

 

1- Sosyalizm deneyimleri yenilmişlerdir.

2- işçi sınıfı beklentileri boşa çıkarmıştır.

3- Teori krizdedir.

4- Öncü savaşından başka alternatif görünmüyor.

 

Ne var bunlarda? diyeceklere bu sözlerin sosyalizm mücadelesine ömrünü vermiş birisinin saptamaları olduğunu hatırlatmalıyım. Elbette aynı konularda bazı fikirlerim olduğu için kürkçünün sözleri bana isabetli görünüyor da olabilirler.

 

1- Sosyalizm yenildi. Yaşananlar sosyalizm değildi diyerek işin içinden çıkamayız. Yaşanmış olanın ne olduğunu saptamanın ötesine geçmek ve olması gereken ne idi sorusunu cevaplayabilmek gerek.

 

Kuşkusuz yaşanmış deneyimler bizim marifetlerimizdir. Onlara sosyalizm de denebilir, denmeye de bilir. Doğrusu tarihte ne dendiyse öyle anmaktır. Soru ise şöyle olabilir; biz ne yapmak istiyoruz?

 

Ancak teori kavramlar üzerinde bir titizliği gerektirir. Bu açıdan ise yaşanmış olanın asıl denk düştüğü şey önemlidir.

 

Ben bizlere ait tüm deneyimlerin teorik adlandırmasının modern türde feodalizm olduğunu düşünüyorum. Bunun tanıtlanması ve ayrıntıları geniş bir konu olabilir. Bu kendi tarihimize ilişkin bir acımasızlık hissi de uyandırabilir. Ancak yeni ve daha ileri bir üretim biçiminin yüzyıllık deneyim ve mücadelenin desteğine rağmen çok yönlü bir yenilgiye uğramış olması böylece çok daha kolay anlaşılabilir.

 

Tarihin akışı içerisinde geriye kalacak bakiyenin her zaman ileri olan olacağını kabul edersek geriye kalan bakiyenin kapitalizm oluşu açıklanabilir hale gelir. Sonuç akla uygun hale geldiğinde akıl yürütebilmek için koşullar tekrar elde edilmiş olacaktır. Teoriye uygun olarak geri olan tarih sahnesini terk etti. Kapitalizme karşı farkına varmaksızın geriye doğru bir atılım için çaba harcamış olduk. Başarıların ancak geçici olacağı bir maceraydı bu.

 

2- İşçi sınıfı beklentileri boşa çıkardı. Doğru. Ama acaba görevini yapmayan işçi sınıfı mı? Belki de o görevini yaptı ve bize nesnel kanıtlar sundu, Bizdeki yanlış öznel tasarım, işçi sınıfına bu tasarımla ilgili beklentileri boşa çıkarma görevi yükledi ve bu görev başarıyla icra edildi. Bizler ise henüz bu nesnel uyarıları kabullenebilecek olgunluğa erişemedik! Aynı gün sendikal mücadeleye ömrünü vermiş arkadaşlardan gelen, elde var sıfır yakınmaları bile bana yeterli kanıtları veriyor gibiydi. Spartaküs’e geleceğin toplumunu kölelerle kuramazsın denseydi ne derdi, ya da Şeyh Bedrettin’e çok beklentiye girme bundan sonra kapitalizm diye bir bela daha var ancak o aşıldıktan sonra vuslata erilebilir denseydi ne derdi. Şimdi Lenin’e bu iş işçilerle olmaz, sen nerede şahit oldun bir üretim tarzının temel öğesinin o tarzı ortadan kaldırdığına denseydi nasıl bir cevap verirdi. Ama Marx Kapital’de bize kapitalizmin ancak ücretli emekçi ile ve onun varlığına dayanarak oluşabileceğini kanıtlamıyor mu? Yani bu sınıf zaten bu düzenin temel taşı değil mi? Ve felsefe bize hiçbir bağıntı kendi özü tarafından ortadan kaldırılamaz demiyor mu? Böylece benim düşüncem de ortaya çıkmış oluyor. Kapitalizm işçı sınıfı ya da onun partisinin önderliğinde aşılamaz. İşçi sınıfı olsa olsa feodalizmden kapitalizme geçişin, bu son devrimler çağının aktörü olabilir. Görevi feodalizmi çözmek ve kapitalizmi kurmaktır. Kapitalizmi yıkacak sınıf nerede diye sorabilirsiniz. Evet bu sınıf henüz ortada görünmüyor olabilir. Tıpkı feodal toplumların bağrında işçi ve burjuvanın görünmediği çağlardaki gibi. Ve biz aslında henüz doğup büyümemiş bir sınıfın ya da üretim biçiminin zamansız doğmuş öncü savaşçıları olabiliriz.

 

3- Teori krizde mi? Olabilir. Ama o zaten nesnellik tarafından test edilerek gelişen birşey değil mi? Kriz belki de bizim eldeki teoriye bağlılığımıza ve nesnel kanıtlara bir türlü itibar edemeyişimize ilişkin olabilir. Duygusallığı bıraktığımızda önümüzdeki veriler şimdi bize daha berrak bir bakış kazandıracak olabilir. Belki de biz yüzyılın ardından krizimizi bitiriyor ve tam da arzu ettiğimiz zamanlara yaklaşıyor olabiliriz. Doğru bir teorinin insana gideceği yolda çok yardımı olabileceği gibi, yanlış teori de o derece yolları tıkayabilir. Muhtemel ki yaşadığımız kriz böyle bir şeydir.

 

4- Öncü savaşı yani işte biz bunu yapmak istiyoruz ve o da budur diyebilmek, örneklemek. İşte burada tartışabiliriz. Göstereceğimiz şey nasıl bir şey olabilir. Ben bunun yeni üretim biçimi hakkındaki fikrimizle ilgili olacağını düşünüyorum. Aslına bakılırsa kapitalizm burjuvaların ve işçilerin çok gayretli ve sayısız örnek girişimleriyle tarih sahnesine çıkmıştı ve bu bize de bir fikir verebilir. Onlar bakın bu yeni bir üretim biçimi falan demiyorlardı. İşçi serf olmaktan daha özgür ve daha zengin bir yaşama koşuyordu. Burjuva aynı duygulara sahipti ve onun için bunlar çok daha büyük oranda bir gerçekti. Elbette ayrıntısı mutlaka tartışılmalı ve yerli yerine oturtulmalı. Ama bana göre yeni üretim tarzının ancak siyasal bir iktidarın ardından kurulabileceği düşüncesi bize set çekmez ise, yeni üretim biçiminin kendisini, öncelikle komünist işletmeler şeklinde ortaya koyabileceğini hayal etmek zor olmayacaktır. Sadece bu işletmelerin emekçilerinin kapitalizmin işçilerine nazaran görece büyük bir hızla zenginleşiyor olmaları koşulu yerine getirilmelidir. Emekçinin kapitalizmdeki işçi biçimi ile yeni toplumdaki biçimi arasında eşit koşullara rağmen bir zenginlik farkı olabilmesinin tek yolu yeni koşullardaki emekçinin sömürülmüyor olmasıdır. Böyle bir gelişme karşısında işçiler ait oldukları kapitalizmi savunmak yerine komünist işletmelere özgür iradeleriyle koşacaklardır. Böylece kapitalizm temel gücünü, yani işçilerin sömürüsünden elde ettiği ekonomik gücünü doğal bir süreçle kaybedecektir. Burjuvalar böylece maiyetlerindeki serflerin özgürlüğe kaçışları karşısında senyörlerin yaşadığı çaresizliği yaşayacaklardır. Bu türden zenginleşen emekçi türü diğer üretim biçimlerinin yanı sıra sosyalizm adıyla ortaya çıkmış sistemleri de olanaksız hale getirecektir. Zira bu sistemler zenginliğin emekçide değil bir kamu otoritesinin mülkiyetinde birikmesine izin vermektedir. Bu aynı zamanda kitleler karşısında karar verici bir elit ya da öncünün sürekli varoluşu şeklindeki ideolojilere de dayanaklık etmektedir. Halbuki bir bireyin ya da bireyler topluluğunun öncü ya da elit olma durumu ancak tarihsel ve geçici bir durum olabilir. Örneğin gezegen sistemine ilişkin bilgimiz bir kez öncü bir görüşle yenilendikten sonra hiyerarşi biter ve kitleler bu bilgi açısından eşitlenirler.

 

Böyle yeni bir üretim biçiminin pratikte nasıl bir ad alacağını bilemeyiz. Teorik adı ise pekala piyasa komünizmi olabilir. Eğer yaşadığımız toplumun üretimine kapitalist meta üretimi denirse, bu toplumun üretimine de komünist meta üretimi denebilir. Emek kategorisinin büründüğü yeni biçime ise köle, serf, işçi yerine bu yeni toplumda komünist denebilir. Kapitalizmin bugünkü neoliberal siyasal atmosferinin en karşı koyamayacağı ve farkına varmadan kendisini silahsızlandırdığı gelişme tam da böyle bir şeymiş gibime geliyor ve insanlığın büyük değişim uğrağına sırf bu yüzden çok daha fazla yaklaştığını düşünüyorum.

 

Öncü savaşımdan başka çare yok fikrine olumlu bakarken tarihte bilinç faktörünün oynayacağı rolü böylece sınırlı sayıdaki özel bireylere değil, kitlelere yüklemiş olmak istiyorum. Yeni üretim biçimini layıkıyla örnekleyebilmek ve siyasal olarak bunun önünün açılması için çalışmak kimsenin tekelinde kalmayacak bir hareketin ilk anları olarak anlam kazanacaktır.

 

Kabul edileceği üzere, bu fikirler bir parçası olduğumuz sosyalist hareketin genetiği tarafından aforoz edilebilecek fikirler. Madem her şey tartışılabilir durumda ve yeniden kurulmalı, en temel noktalardaki bu aykırı sözler belki de en gerekli sözlerdir.

 

Bu yazı 2013 yılında, https://www.insanokur.org/ertugrul-kurkcu-ve-yeniden-kurulus-uzerine-suat-kamil-aksoy/  linkinde yayınlanmıştır.



Bu yazı 2432 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI