Bugun...


Ali Rıza Gelirli

facebook-paylas
ORGZM
Tarih: 30-10-2024 21:52:00 Güncelleme: 30-10-2024 21:52:00


(Bir süredir isimleri, kavramları yazarken sesli harfleri çıkarmak moda haline geldi. Sesli harfler çıkarılınca garip, anlamsız bir kelime çıkıyor karşımıza. Daha sonra doğru sesli harfleri yerli yerine yerleştirince bildiğimiz sözcük tüm ihtişamıyla çıkıyor ortaya. Ben de bir defa olsun modaya uymak istedim, üstelikte tam zamanında! Zira yukarıdaki başlık genellikle ahlâki gerekçelerle ''sessiz'' söylenen bir sözcük... O nedenle sesli harfleri çıkardım!)

 

Benden kaçırdığın gözlerin boyunca/ burnumun direğince özlüyorum. / nefes nefese kalan / at ağzı gibi, geniş, derin, uzun /ve haklı ve göçebe / gövdesiz ama gerçek bir yalnızlık içindeyim. / varlığımın her bir yerini / sen neresinde olmak istersen / ona göre düzenliyorum./ beni yepyeni bir biçimde / algılamanın yolunu açıyorum. / senin özelliğin, bulunduğun her yeri, biricik yapmaktır / biliyorum. / her şey senin yaşantına uyum sağlamak için var sanki. / ah! o güzelliğin; üzerimde güç kullanma yetkin… / nereye gizlendi şimdi, o cinsel umudun körleştirdiği gururum. / bendeki bu şahsıma münhasır durum / bedeninden çıkan her nefesi, kutsal bir tütsü gibi onaylıyor. / bir yol aç ya da bir yol ol/ kurtar kendini seyirlik bir nesne olmaktan. / vazgeç beni boş bir levha gibi görmekten / bir ayna gibi, içime içime bak. / ''ve bizim en güzel öldüğümüz bu'' durmadan/ gelip aklımın kapısına dayanan/ güçlü ve incelikli boyun eğiş…

 

Boyun eğişin nedeni, niçini, nasılı: insan içine sindirmek istiyor; aynı mermere yontulmuş çift gibi, iç içe, bir bütün olarak… Akıllara durgunluk veren, bir bütünde donma isteği…. Bilinçaltını bir sel gibi basan o duyguya kim kayıtsız kalabilir ki. İki kişi arasındaki soğuk, mekanik ilişkiyi, sıcak, şehvet dolu şifaya dönüştüren, bilinç altında doğup büyüyen temas isteği; dünyayı yerinden oynatacak kaldıraç gibi bir şey. İnsan bedeniyle yazılan bir çeşit şiir: Orgazm.

 

Nobel Ödüllü tek psikolog olan Prof. Daniel Kahneman yaptığı bir araştırmada, insanlara gün içinde kendilerini en mutlu hissettiren on şey yazmalarını istiyor. Yanıt ilk sırada seks olarak geliyor. Orgazmın, seksin hem nedeni hem de sonucu olduğunu söylememe gerek var mı? Bu durum, ne kadar önemli bir konu üzerinde durduğumuzu göstermeye yeter sanıyorum. Onun, kültüre, ahlaka, şiire, edebiyata, sinemaya, kısacası tüm sanata sızmasının nedeni budur.

 

Kişinin kendi bedensel isteğine boyun eğişi, insanı cinsel türünün zirvesine çıkaran bir hissediş halidir. Biz insan soyunu dünyaya sahip olmakla, yine tüm dünyada bir hiç olmaya indirgeyen işte bu hissediş halidir. Burası artık cinsel-duyu dünyasıdır. Cinsel çekimin öncesiyle sonrası arasındaki fark, neredeyse yaşam ve ölüm, başlangıç ile son arasındaki fark kadardır. Bu bir anlamda da ölümlülükten ölümsüzlüğ,e sonra tekrar ölümlülüğe dönme sürecidir.

 

Ânı kutsal bir ayine dönüştüren, çiftleri var oluşlarının zirvesine taşıyan; yasası her türlü mahremin dilini kesip atan, kendileri dışındaki her şeyi yok sayan, farklı bir görme, işitme, koklama, dokunma, hissetme düzeyine taşıyan, orgazmdan başka bir şey değildir. Bunun dışında, bu kadar etkili başka bir duygu durumu var mıdır? Gecenin, bir giysi tarzıyla tüm bedeni sarması gibi, o olağanüstü zamanı tüm bedene giyinmek… İnsan, yaşamının hiçbir vaktinde böylesine yoğun, imgesi böylesine kalabalık bir mesaj yağmuruna tutulamaz.

 

Bir kez akılda yer buldu mu asla unutulmayan, kendini her kadında (ya da erkekte) yeniden üreten imgeleriyle hatırlatır kendini.

 

Geçmişten gelen ama hep gelecekten söz etmeler, hiç durmadan yenilenip durmalar, hep vermeler, verdikçe istemeler; yapaylıktan gerçek hallere geçmeler…

 

Cinsellik ve orgazm birbirinin anası, aynı zamanda da birbirinin çocuğudur. Cinsel haz, insanın kendisini beğenme duygusunu güçlendiren, zenginlik ve üstünlük katmanına taşıyandır. O durumda insanın kendini romantik bir biçimde sunuşu mitolojik kahramanları andırır. Estetik fikrini besler. Kişiyi her seferinde yepyeni bir denize ilk kez girer gibi bir heyecana sevk etmek başka hangi âna nasip olabilir ki? İnsana hayatında, "neyim varsa senin olsun" dedirtebilen başka bir an olası mıdır? Geçmişi satıp geleceğe hızla koşmaktır muradı.

 

Kuşkusuz cinsellik güzel bir yaşam imgesidir. Onu ele geçirme yeteneği, hemen hemen mutluluğu ele geçirme yeteneğiyle doğru orantılıdır. Ele geçirildiğinde tüm geleceğin pırıl pırıl olacağına dair bir hayal dolaşır kafalarda. Mutluluk geçmişin diliyle konuşur; hayal ise geleceğin... Cinsellik ya da onun ürünü olan orgazm, tam da ikisinin kesiştiği ya da "ortak kullanım alanı" diyebileceğimiz yerde yaşam bulur. Ondan yoksun olmak kişiyi güçsüz kılar, tüm yaşam enerjisini tüketir.

 

Cinsellik, keyifli bir yaşamın vatanı olarak ünlüdür. Tüm çekiciliğini de işte bu ününden alır. Geçmişi, geleceği ortadan kaldırır, şimdiye odaklanır. Onu ele geçirme eylemi tüm öteki etkinliklerin yerini alır. Keza ona sahip olmak, diğer tüm duyguları gölgede bırakır. İnsan tüm gücünü, söz konusu potansiyelin emrine verir. O an için, ondan öte başka bir doyum ve zevk türü yoktur.

 

O kutsal ayinin, dünyayı yorumlama dili kendine özgüdür. Durumunu anlatan dili ve davranışı, karşısındakine tüm ruhunu vermeye, onun da tüm ruhunu kabule hazır bir dil ve davranıştır. Söz konusu dille anlaşmak dünyanın en kolay işidir. Bu dil insanı ele geçirmenin en uygun zeminini oluşturur. Gelenekseldir. Tahtından indiğinde, tüm inandırıcılığını yitirir. Ama bu onun çağlar ötesi bir dil olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.

 

Hep aynı önermeyi yapan, her tende aynı lisanla konuşan, evrensel ve mekanik geliş gidişlerdir. Hep bilinendir ama aynı zamanda hep geleceğe seslenendir….

 

Yaşamın yoğunluğunun, maddenin ağırlığının, duygunun derinliğinin, hareketin sınırlarının çok faklı olduğu gezegenden, dünyada ayağın suya ermesi "bitti" anlamına gelir. Artık "birbirlerini tanımasalar da olurmuş" gibi bir duyguya sürüklenir insan bir süre. Ve dünyadaki gerçek yerine varış… Öbür kıtanın zenginliğinden bu kıtanın yoksunluğuna… Tüm o, "toprak"lardaki ayrıcalıklardan sıradanlığa...

 

Şimdi bir Nursen Yıldırım şiiriyle bitirme vakti: Ağlayamıyorsun ama/ içini sel basmış. / İçin deprem / için katliam / için kıyamet.



Bu yazı 329 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI