Bugun...


Ahmet Kale

facebook-paylas
Kadın Sosyal Sınıfımız
Tarih: 18-12-2021 13:08:00 Güncelleme: 18-12-2021 13:08:00


Kadın Sosyal Sınıfımız yazısı ilk olarak aylık Kıvılcım dergisinin Temmuz-Ağustos 1978 tarihli ilk sayısında yayınlanmış.  İlk defa yayınlanıyor olmasına rağmen dergide yazıyla ilgili tanıtıcı bir bilgilendirme yok. Ancak 2001 yılında Kıvılcımlı’nın ölümünün 30. Yılında Almanya’da yapılan bir toplantıda Latife Fegan’ın yaptığı sunuştan alabiliyoruz kimi önemli bilgileri.

 

Önce yazının tarihçesiyle ilgili kısa bir hatırlatma: Kıvılcımlı bu yazıyı 1968'lerde yazmış. F. Fegan notlarına bakılırsa: "Elyazmalarından ilki ince uzun kağıtlar üzerindedir." Yayınlanmış olan bölüm kendisi tarafından daha sonra yeni Türkçeye aktarılmış. "Öte yandan, 25-42 sayfa numaralarını taşıyan eski yazı elyazmaları var. Bu elyazmalarındaki belli olaylardan (örneğin Vedat Demircioğlu'nun öldürülüşü (Temmuz 1968), Çekoslovakya Olayları (Ağustos 1968) incelemenin 1968 yılı ikinci yarısında kaleme alındığı anlaşılıyor." (Latife Fegan’ın sunumu. Yayınlanışı 13.08.2005 tarihli Bianet bülteni)

 

Yalnız, Kıvılcımlı eski notlarını 1971 yılında yeniden yazarken, bazı ilaveler yapmış ve muhtemelen taktik nedenlerle bazı bölümleri de çıkarmış.” (agy)

 

Öncelikle hemen söyleyelim: Kıvılcımlı tarafından yazıdan çıkarılan bölümler daha sonra Fuat Fegan tarafından yeni yazıya aktarılmış. Bu satırları yazdığımız günlerde, o bölümlerin de aslıyla karşılaştırılarak yeniden çevirileri yapılıyordu. Çevirileri ve kontrolleri bitince bütün halinde yeniden basımının yapılması için gayret edeceğiz. Henüz kontrolleri bitmediği için de o bölümlerden bu tanıtımda yararlanmayı düşünmedik. İlerde bütünlüklü bir baskı yapılabilirse, yeniden değerlendiririz.

 

Kadın Sosyal Sınıfımız yazısı Kıvılcım dergisinde yayınlandıktan sonra, 2001 yılında Derleniş yayınlarının kadınların Kurtuluşu konulu bir kitabında yer almış.  Nihayet Mart 2009’da Sosyal İnsan Yayınları tarafından “Kıvılcımlı Bütün Eserleri” dizisinde kitap olarak yayınladı. Yalnız bu son baskıda, Kıvılcımlı’nın başka başka eserlerindeki Anahanlık’la ilgili yazılarla hiç yayınlanmamış Bir Anahan: Tomris adlı bir yazısı da eklendi.

 

Kadın Sosyal Sınıfımız yazısının ilk bölüm başlığı, sanki kitabın da alt başlığı gibi yorumlanagelmiş olan “Türkiye’nin Üç Katlı Sosyal Ehramı” dır. Bu tabakalaşmanın en altında köylülük tabanı vardır:

 

Köylülük katının ekonomi temeli. Barbarlık çağını bir türlü aşamamış toprak ekonomisidir. Bu ekonomi yapısı içinde, hiç şaşmaksızın gerçekliği kendi adıyla çağırmaktan çekinmeyelim. Köyün ilkel ön tarih ekonomisinde egemen üst sınıf: Babahanlığın bütün olumlu yanlarını yitirmiş Köylü erkekleridir. Alt sınıfı: Ne denli yumuşatılırsa yumuşatılsın, bir sosyal kast kadar donmuş ve sertleşmiş olduğu için ‘sınıf’ adını alabilecek ayrılıkta Köy Kadınları Sınıfı'dır.

 

“Bu bakımdan, köylülüğün, söz yerinde ise Sömürge halkı, bütünüyle Köy Kadını'dır.” (s. 11)

 

Ortadaki tabaka, antika tarihten, ta Babil çağından kalma Tefeci Bezirganlıktır.

 

EN ÜSTTE: Modern merkezleşmeli Şehirlilik katında ekonomi temeli, genellikle ‘Modern’ adı verilebilecek olan Kapitalizmdir. Ancak bu kapitalizm, Meşrutiyet çağında Komprador Kapitalizm, Cumhuriyet çağında Finans - kapitalizm biçimiyle ağır basar.”(s. 12)

 

Ancak her iki dönemde de ezilen alt sınıf Modern İşçi Sınıfıdır.

 

Bütün bu gerçeklerin üstünde ve içinde bir gerçeğimiz daha vardır:

 

Türkiye'nin öteki Sosyal ilişki ve çelişkilerine girebilmek için ve girmeden önce, başlı başına bir alt mahkûm Sosyal Sınıf durumunda olan en büyük mazlum sınıfımız, en büyük sömürülen sınıfımız: Kadın yığınımız üzerinde çok durulmalıdır.

 

“Sosyal Stratejimizin hem en sonuncu, hem en birinci gelen katı: Kadın - Erkek sınıflaşmasıdır. Bu sınıflaşmanın en açık ve keskin olanı Köy katında görünür. Ama gerçekte Kadının ezilen - soyulan bir mahkûm alt sınıf oluşu, Türkiye toplumunun Köy - Kasaba - Şehir bütün katlarında en yaygın bir sosyal ve orijinal trajedimizdir.” (s. 15)

 

Bu kadar önemli bir konu olan kadın erkek sınıflaşması özellikle gericiliğin en büyük demagoji alanlarından biri olmuştur. Kıvılcımlı veciz bir biçimde şöyle der:

 

Gerici demagoji, Abdülhamit istibdadı zamanı Meşrutiyet için, Meşrutiyet zamanı Hürriyet için. Cumhuriyet zamanı Demokrasi için, en sonra Sosyalizm için bıkmadan, usanmadan yalnız bu temayı işlemiştir. Geniş halk yığınları içine hep o "Avrat elden gidiyor!" fobisini umacılaştırmıştır.” (s. 19)

 

Bundan sonra özellikle Derviş Vahdeti kimliğinde gericiliğin bu konudaki  durumunu ve saldırılarını sergiler. Gericiliğin iki önemli demagoji malzemesi; din ve kadın elden gidiyor propagandası cahil halk yığınlarını kandırıp, her ileri hamlenin üzerine salmada en etkili silahlardır. Niçin?

 

Bizde gerici yobazlık, niçin Kadın'dan daha elverişli geri tepen silah bulamaz?

 

“Esnaf - Köylü halk, Dükkanın - Pazarın, Tarlanın - Toprağın Kölesi'dir.  Ama, evde ailede Kadının ‘Efendisi’dir. Alt sınıf ve tabakaların erkeği, dışarıda: Pazardan, ağadan, beyden yediği dayağın acısını, aile yuvasına dönünce karısına attığı dayakla çıkarır. Başka çıkar yol bulamamış bilinçsiz yaratığın yaşa-maya dayanması bu çelişkiyle dengelenir. Bir lokma ekmek pahasına ezilip soyulan, özellikle her köylü ve her esnaf, genellikle her züğürt çalışkan halk, evde, kırda, mahallede çoluk çocuğunu, hele ‘avratı’ soyup ezmekle, en sancılı iç kompleksine ilaç arar.” (s. 33)

 

Bunun bir de nasıl olduğuna bakarsak:

 

Gerici yobazlığın, Ekonomi - Politiği Marks'tan, derinlikler psikolojisini Freud'dan öğrenmeye ihtiyacı yoktur. 7 bin yıllık egemen sosyal sınıflar denemesi, anadan doğma kadın düşmanlığı eğilimini beslemeye yetmiş artmıştır. Modern derebeyliğin en azgın gericiliğine yaslanan Finans - Kapital, o eğilimi son kertede itçil (sinik : kelbî) metotlarla sömürür. Bütün beden ve ruh kültürü alanlarına (Sinema, Spor başta gelmek üzere, Edebiyata, Güzel sanata, Romana, Şiire) her gün tonlarla pornografi (açık saçık uçkur öyküsü) yağdırır.

 

“Şu en koyu ‘mutaassıp’ Müslüman geçinen bizim Babıâli sağcı gazetelerine göz atıla. Muhammed'in Ayetleriyle Amerikalı ve yerli kancıkların asma yapraksız kalçaları yan yana, yarış haline sokulmuştur. Sapıkların şehvet cinayetleriyle ayıcıların çıplak güreş serüvenleri, evliyaların kerametlerinden daha önemle kabartılandırılır. Çünkü Pornografi ve baldır bacak gösterisi, Antika gericiliğin de, Modern gericiliğin de Kadın düşmanlığını tersine çevirip daha ince yollardan sergilemesi ve aşılamasıdır.” (s. 34)

 

Gericiliğin bugün olduğu gibi dün de kadınları aşağılamak için nasıl her yolu denediğini görürüz Kıvılcımlı’nın satırlarında:

 

Bütün cinayetler, baldırıçıplak bilinçsiz cahil yığınları, şehir açık yüzlü kadını bahanesiyle geriye doğru teptirip Tefeci - Bezirgan Hacıağalarının kucağına düşürtmek. Çarşaf zindanına sokulamayan kadınların namuslarına kuşku kondurarak erkeği kadına karşı kışkırtmak. Gericiliği ilericiliğe karşı daha saldırgan ve utanmaz kılmakta şehvet azgınlığına itelemek...

 

Nereden kalksak, düz veya ters yanıyla "Dişi" elemandan daha yararlı gericilik silahı bulunamıyor. Kara yığınları her zaman kolayca kışkırtıp, kör körüne coşturan en sosyal patlayı¬cı madde Kadın oluyor.” (s. 35)

 

Bu tespitlerden sonra geliriz Kadın düşmanlığının ekonomi temeline. Bu temel bize hem sömürünün vardığı boyutu hem de çözüm yollarını gösterir:

 

Kadına karşı şartsız kayıtsız bütün erkeklerimiz: Maddeleri yazılmamış, ama herkesçe ezbere bilinen ve her gün saksağan gevezeliği ile tekerlenen bir ‘Anayasa’nın adsız fedaileri olarak sözbirliği ve işbirliği etmişlerdir. Kadın düşmanlığı, kimi sosyal sınıf ve zümrelerimizde canavarca ağır, kimisinde daha yeğnikçe veya cilalıca görünebilir. Toplumumuzun her sosyal sınıf, tabaka, zümre, grup ve kişilerinde Kadın: İlk fırsatta gözünden vurulup, uçtuğu göklerden çamurlu er avcı ayaklarının altına yaralı düşürülmekle öğünülen bir avdır... Niçin?

 

“Çünkü o azgın erkek sadizmini besleyen kök, ekonomi geriliğimizin tabulaştırılmış derinliklerinden benliğimize fışkırıp dal budak salmıştır. Bırakalım Tefeci - Bezirgan Hacıağanın kadın gettosu dilsiz cehennem harem dairesini. Bırakalım kozmopolit burjuva züppeliğinin boynuz tokuşturan salon flörtlü metres ticaretiyle kadını süslü kir paçavrası durumuna sokuşunu. En aşağı kul kölenin, evinde, tarlasında tepe tepe sömürüp ezdiği, etini ve ruhunu cımbızla didiklediği bir dişi kulu, ev kölesi, cariyesi vardır. Geri üretim toprağında başka türlüsü de olamaz.

 

“Sözde en ‘modern’ burjuva üretiminin zina çocuğu olan gecekondu varoşları nedir? Ekonomi bakımından: Resmen kanunlarla emlak sahipliğine her imtiyazı bağışlayan sermayenin, el altından, gizli gizli, illegal yollarla toprak iradını tır-tıklama, çalışanları bir de o yoldan hırsızlığa ortak edip haraca bağlama oyunudur. Bu oyunda erkek işçi, sahte belgelerle ‘Mülk sahibi’ olmak sevdasından bunalır. Arada, emeğiyle, sağlığıyla, insanlığıyla, haysiyetiyle kurban edilen varlık: İşçi Kadın'dır. Çalışan şehir kadınının kaç türlü soyguna, ezgiye, bunalıma uğratıldığını burada saymaya kalkışmayalım. Bitiremeyiz.” (s. 42)

 

Çözüm olarak önce kölelik döneminde bile “hiç” durumuna düşürülen kölelerin sosyal devrim yapamayacak durumda olsalar bile, tarihsel devrimlere yol açarak nasıl “hep” olabildiklerini hatırlatır. Kadının modern toplumdaki hiçliğinin antika toplumlardaki kölelerin durumuna benzediğini, bu durumun diyalektik zıddına dönüşebileceğini yazar:

 

Kadın, madem sosyal çelişkinin ‘Hiç’e indirdiği gerçekliktir, bu ‘Hiç’liğin diyalektik tepkisi, önüne geçilmez bir güç olmaktan geri kalamaz. Kadını, erkekler tahakkümü ve saltanatı istediği denli ‘Hiç’e saysın, onun kritik ‘Hepliğe’ varan momentleri toplumda kaçınılmaz olabilir.” (s. 46)



Bu yazı 7387 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI