Bugun...


Ahmet Kale

facebook-paylas
Ekonomik Mücadele Üzerine
Tarih: 15-01-2022 11:16:00 Güncelleme: 15-01-2022 11:16:00


 

Ekonomik Mücadele ve Sendikalar Üzerine kitabı da Kıvılcımlı’nın işçi sınıfının ekonomik-demokratik örgütlenmesi üzerine, çeşitli zamanlarda, çeşitli yayın organlarında yazdığı yazıların toplanmasından oluşuyor. Aynı yazılar 80’li yıllarda Tarih Bilimi Yayınları tarafından, 2011’de de  Sosyal İnsan Yayınları tarafından yayınlanmıştır.

 

Her adımını “başta işçi sınıfımız” diye atan Kıvılcımlı, kısıtlı çevresine karşın, işçi sınıfının sendikal örgütlenmesi için de yoğun çaba sarfetmiştir. Özellikle örgütlenmeni daha zor olduğu yapı-inşaat işkolunda Kıvılcımlı izleyicileri olağanüstü işler başarabilmişlerdir. Yapı işkolundaki sendikalaşmanın efsane ismi İsmet Demir, işkolunda sayıları binleri bulan işçilerle sayısız eylemler yapmış, önemli kazanımlar çıkarmıştır.

 

Yapı işkolu dışında tekstil işkolunda da önemli ilişkileri olmuştur Kıvılcımlı’nın. Bu kitaptaki birçok yazı o zamanki tekstil işçileri sendikalarından İdeal Mensucat İş sendikası için yazılmış, o sendika eliyle yığınlara ulaştırılmıştır.

 

Kitapta işçi sınıfının sendikal örgütlenmesine karşı çıkarılan yasa ve yönetmelikler eleştirilirken, öte yandan sağda ve solda görünen sendika ağalarının de eleştirisi yapılmakta.

 

Baştaki yazılarda, işçi ve işverenleri aynı güçteymiş gibi görerek aynı koşullarda örgütlenmelerini sağlamak için çıkarılmaya çalışılan Sendikalar Kanunu eleştirilir. İlke olarak bu iki kesimin eşit şartlarda örgütlenmesini savunmanın işçileri elsiz, ayaksız bırakmak olacağını açık ifadelerle belirtir Kıvılcımlı:

 

Türkiye’de işçi sınıfının sendika teşkilat­lanması ile hak ve hukuk sahibi vatandaş arasına katılabilmesi ve Anayasanın emret­tiği statü içinde kabul olunabilmesi, tasarı­nın her satırında okunan ürkek, tereddütlü, karmakarışık bir sıra kayıtlamalarla kuşa çevrilmektedir. Buna karşılık işveren sınıfının da -sanki öyle bir şey si varmış gibi-, ayrıca sendikalaşması diye bir efsane ile bu masal, süsleme püsleme tasarıya ve Millet Meclisine kadar sokulmak istenmiştir. Kimin evi soruluyor? Hangi sendikadan konu açılıyor? Tasarının bütün ruhu bu ince soruyu cevapsız bırakmamak için, içinden çıkılmaz karışıklıklar kalabalığı ortasında mahşere çevirmek amacını güdüyor.

 

“İşin doğrusuna bakılacak olursa, Tasarı ancak İşçi sendikaları düzeni için anlamlı olabilir. Çünkü, Türkiye’de yüzyıllardan beri Sendika denilen modern medeniyetin bir numaralı temel ihtiyacı yalnız çalışan yığın­larımız için ismi var cismi yok bir Hümâ kuşudur. Yalnız işçi sendikalarıdır ki, kuyruğu, kanadı, ayakları, gagası iyice budandıktan sonra ortaya atılan bir Nasrettin Hocanın kuşuna çevrilmiştir. İşverenlerin Sendikasına gelince: Bu, hiçbir eksiği kalmamak, her türlü fazlasıyla en aşırıca imtiyazlara gittikçe daha çok kavuşturulmak üzere yüzyıllardan beri vardır; hem de yalnız demir gagası, ipek kanatları, ayrıca gizli, açık sosyal ve siyasi bin bir şebekesi, zehirli veya ateşli milyonluk aygıtları, avadanlıkları, araçları ile vardır

 

Tasarının gerek ruhu, gerek maddeleri bir tek hedef gütmektedir: Türk milletini Sosyal Adalet sloganı altında en basit iktisadi, sos­yal ve kültürel haklarında sınırlandırırken, sosyal adaletin ruhunu şekline kurban etmek; Türkiye halkını sendika adlı teşkilatla güya teşkilatlandırırken, bu teşkilatın hukuki yapısı içine işverenin burnunu fiilen sokup, parası, hüneri, tecrübesi, bilgisi, avukatı, savunucusu çok işverenlere sendika kanunu kontrolünü ve gerekince yaramaz hale getirilmesini sağlamaktır. İşverenin statüsü bir yol sendika kanunu içine girip çöreklendi mi, Ekonomik, Sosyal ve Politik her türlü imkanı elinde, daha doğrusu tekelinde tutan işverenin (söz yerinde ise) “Ruh’u habisi Sendikadan işçi sınıfı yararına çıkabilecek her kaypak ihtimali -şimdiye kadarki mali, idari, ilmi, ahlaki yollardan başka bir de HUKUKİ yoldan hemen ve çarçabuk baltalayacaktır. Hem de bu baltalayışını, şimdi yedek kullanmadığı meşruiyet silahı ile Sosyal Adalet kılıcı ile başaracaktır.” (s. 9-10-11)

 

Sonrasında çeşitli yazılarla, işçi sınıfının ekonomik yaşamı ve örgütlenmesi için tahlil ve öneriler sürdürülür. Tek tek bu yazılara bakmak tanıtım sınırlarımızı aşar. Tarihi metinler olarak değerlenen bu yazılar tekrar tekrar okunarak, işçi sınıfı mücadelesinin gelişme aşamaları da izlenebilir.

 

İlerleyen yazılarda o zamanki Türk-İş yönetimi (Seyfi Demirsoy-Halil Tunç ekibi) 3 ayrı yazı ile Sosyal Adalet, Teşkilat İşleri ve Para İşleri başlıklarıyla uyarılır ve sendika ağalıkları şiddetle eleştirilir. Arkasından gelen yazıda ise, bu sendika ağalığı anlayışının nasıl emperyalist ülkelerden miras alındığını aktarır. Özellikle uzlaşmacı sendikacılıkta uzmanlaşmış İngiliz sendikacılığının etkilerini gösterir.

 

Sonraki yazı Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)’in kuruluşundan kısa bir süre sonra, 4 Mart 1967 tarihli Sosyalist Gazetesi’nde yayınlana yazıdır. Bu yazıda:

 

Türk-İş’e karşı olan ‘vahşi’ sendikalar, çoktan yeni bir Konfederasyon fikrini ve teşebbüsünü ortaya attılardı. TİP kurucuları daha geniş madde imkanlarını kullanarak öne geçtiler. 12/1/1967 Pazar günü, Çemberlitaş sinemasında Maden-İş Sendikasının olağanüstü Kongresi toplandı. İlk teşebbüse geçen fakir sendikaları aralarına katmaksızın[Kıvılcımlı’nın yakın çalışma arkadaşı ve izleyicisi Suat Şükrü Kundakçı’nın başında olduğu, İsmet Demir’in de yöneticisi olduğu Yapı İşçileri Sendikası, DİSK kuruluşu için ilk protokole imza koymuş olmasına rağmen 4 sendika, YİS ve başka sendikaları ekarte ederek kuruluşu yapmışlardı, Kıvılcımlı’nın kastettiği bu olmalı A. K.], eski Türk-iş’çi dört zengin Sendika; “Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu” sözlerinin baş harflerinden toplanmış, DİSK adlı örgütü kurdular. DİSK sözcüğü, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu denilen patron kuruluşunun TİSK adından daha güzel düştü. Türkiye İşçi sınıfımıza uğurlu olmasını dileriz.

 

“Demek, acı da olsa, “Eskilerin” yaptıkları tenkitler, Küçük burjuvaca değil, işçi içgüdüsüyle dinlenildi mi, olumlu sonuçlar vere-biliyormuş.

 

“SOSYALİST’in bütün dileği, DİSK’in, küçük, büyük demeyip, Türk-İş’e karşı direnmiş bütün Sendikaları, işçi eşit kardeşliği havasıyla sarması, “Dinim kinimdir” diyen aydın katır inadına kapılmamasıdır. (s. 92-93)

 

Grev Nedir? Başlıklı eğitim yazısından sonra, 1970-71 Sosyalist gazetesinin 5. Sayısında yazdığı GENEL GREV-SENDİKALİZM-ANARŞİZM yazıya geliyor sıra. Bu yazıda, daha önce Sosyalist gazetesinin teknik ve idari yöneticiliğini yapan bir sosyalistin gazetede yazdığı, Genel Grev-Genel Direniş çağrıları içeren tutumunu eleştirir Kıvılcımlı. Şu satırlarla çizgi çeker arasına Sendikalizm ve Anarşizm’le:

 

Modern işçi Sınıfı ekonomik savaşını Sendikacılık ile mi yürütüyor? Antika sınıflar, hemen daha ön görünüşlü atılışlarla sendikacılığı Allahlaştırdılar. Sosyalizm de ne imiş? İşçi sınıfının devrimciliğine başka bütün öteki sosyal sınıf, tabaka ve zümrelerin hoşnutsuz devrimcilerini de katmak ve toplum ölçüsünde milletin bütününü kaplayan bir kurtuluş hareketi yaratmaktır.

 

“Antika sınıf artıkları, biraz da Kapitalist Sınıfının kışkırtması ile, sosyalizmi doğrudan doğruya sendikalar eliyle kurduracaklardır. Lanet olsun şu siyasi partilere. Yaşasın sendikalizm!

 

“ İşçi Sınıfı, sen sosyalizm mi dedin? Ben, küçük burjuva, öyle bir Anarşizm yaparım ki, feleğin şaşsın. İşçi Sınıfı, sen siyasi parti mi dedin? Ben, küçük burjuva bir sendikalizm tuttururum ki, senin partin o yığın örgütleri yanında halt etmiş. İşçi Sınıfı, sen Grev mi dedin? Dur ben küçük burjuva sana bir genel grev icat edeyim ki, yer yerinden oynasın., ve ilh.. ve ilh...(s. 99-100)

 

Ve en son olarak da ismine BİR-İŞÇİ dediği yeni bir işçi sendikası konfederasyonu için hazırladığı demokratik tüzüğü önerir.



Bu yazı 6867 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI