68 gençlik hareketlenmesinin TİP’e yansıdığı, TİP (Türkiye İşçi Partisi) ile devrimci gençliğin hızla kopuşup ayrıştığı yıllarda Dr. Hikmet Kıvılcımlı bir yandan arka arkaya kitaplar yayınlıyor, her kesimin dergisinde aydınlatıcı yazılar yayınlıyor, bir yandan da ilerlemiş hastalığına bakmadan her yere koşup konferanslar, seminerler yapıyordu. Bu toplantılarda o dönemin en çok tartışılan konularına değinilmekle birlikte, Bilimsel Sosyalizmin en temel konuları da konuşulup tartışılıyordu.
1970 yılının Ocak ve Şubat aylarında artarda ve çok yoğun bir seminerler dizisi örgütlenir. Ocak ayında Dev-Genç’in Aksaray’daki merkezinde bir dizi seminerler verilir. Şubat ve Mart aylarında ise o zamanki Dev-Genç İstanbul Yürütme Kurulu ile TİP merkezine muhalif olan Beşiktaş ve Gaziosmanpaşa ilçe yönetimleri Kıvılcımlı’yı davet ederek çeşitli konularda seminer vermesini isterler. İstanbul Dev-Genç merkezinde 1970 Ocak ayı boyunca toplam 6, TİP Gaziosmanpaşa ilçesinde 1 (15 Şubat 1970), Beşiktaş ilçesinde ise 2 (ilki 25 Şubat 1970, İkincisi 6 Mart 1970 günleri) 3 seminer verir Kıvılcımlı. Seminer sonrası soru cevaplarla epey canlı geçen toplantıların banda alınması daha sonra “Dev-Genç Seminerleri” ve “TİP Seminerleri” adlarıyla kitaplaştırıldı.
Konularının benzerliği, tartışmaların paralelliği dolayısıyla bu iki kitabın tanıtılmasını birlikte yapmayı uygun gördük. TİP Gaziosmanpaşa İlçesi seminerine başlarken şöyle diyor: “40-50 yıl önce Türkiye’de İşçi Sınıfının kavgasına girmiştik. O zaman doğrudan doğruya atölyelerde, fabrikalarda çalışan kardeşlerimizle dirsek dirseğe, omuz omuza savaş veriyorduk. O günün anıları elbet bir gün sizlere de ulaştırılır.
“Yalnız o uzun, 40-50 yıllık savaştan sonra, bugün yeni biçim bir savaşa giriyoruz. Bu yeni biçimde, son günlerin havası birçok tartışmalar ortaya çıkardı. Ve bu tartışmalar çok defa, benim görebildiğim kadarıyla ve anlatmaya çalıştığım kadarıyla, kitap formülleri, kitapta yazılan sözcüklerin yahut sözlerin çarpıştırılması biçiminde oldu.
“Bu da kaçınılmazdı. Çünkü Aydın Gençliğimiz dünyaya yeni bir pencereden bakmaya başladı. O zamana kadar bütün pencereler kapalı... Hatta işte Musevi’nin söylediği gibi: Kapılar kapalı, bacalar tıkalı... Böyle dört duvar içinde oturuyorduk. Özellikle Aydın Gençliğimiz tamamen yapma camekânlar içinde, uydurma gübrelerle yetiştirilen bitkiler gibi, dünyadan habersiz kalıyordu.
“Bu kalış, birdenbire bir pencerenin açılması üzerine, bu Aydın Genç arkadaşlar içinde dünyayı görme hevesi yarattı. Ve tabiî onlar için dünya gene kitaptı. Kitapları açtılar. Kitapta, herkes okuduğu kitabın en parlak yeri ne ise onu belledi. Karşısındaki daha parlağını bulduğunu umdu. O da onu, ona karşı çıkardı. Ve böylece bir tartışmadır aldı yürüdü.” (s. 113) Yani 1970’lerde devrimci hareket eskiye oranla daha kitleselleşmiş. Eskiden çok sınırlı olan kitlesellik artmış. Buna karşılık eskiden olan somut, hayatın içinde olan tartışmalar ve örgütlenmeler daha bir soyutlanıp, kitabi olmaya, kitaplardaki formüllerin ezberlenip tekrarlanmasına dönüşmüş. İşte bu durumda Kıvılcımlı sağlığını da zorlayarak, özellikle devrimci gençliği somut bir hedefe, işçi sınıfı yörüngesinde ve partisinde örgütlenme bilincine ulaştırmaya çalışıyordu.
Dev-Genç’te verilen seminerlerin programını verirsek, nelerin tartışıldığı kolayca görülecektir:
“Konuşmacı: Hikmet Kıvılcımlı Ocak ayı Programı:
“12 Ocak, Pazartesi saat 16-21: ‘Somut Şartların Somut Tahlili’
“15 Ocak, Perşembe saat 16-21: ‘Somut Şartların Somut Tahlili’
“19 Ocak, Pazartesi saat 16-21: ‘Strateji ve Taktik: Stratejik Örgüt ve Taktik örgütler’
“22 Ocak, Perşembe saat 16-21: ‘İdeolojik, Politik ve örgütsel Açıdan Proletarya Sosyalizm Küçük-burjuva Sosyalizmi ve Sapmalar’
“26 Ocak, Pazartesi saat 16-21: ‘Milli Demokratik Devrim ve Sosyalist Devrimin Bağlılığı’
“29 Ocak, Perşembe saat 16-21: ‘Milli Cephe Politikası ve önümüzdeki Görevler” (Dev-Genç Seminerleri s. 7)
Konular görüldüğü gibi o zamanlar 68 gençliğinin ve sosyalist ortamın heyecanla tartıştığı konular. Kıvılcımlı da tam o zamanlarda Oportünizm Nedir-Halk Savaşının Planları-Devrim Zorlaması, Demokratik Zortlama kitaplarını yayınlamış. Strateji, taktik, demokratik devrim, sosyalist devrim, silahlı propaganda, gerilla mücadelesi vb. konularının toz duman ortamında tartışıldığı bir ortamda konuları berraklaştırmak, gençliğin şahlanan mücadelesini işçi sınıfı yörüngesine çekmek için yoğun bir teorik savaş içinde. İşte o ortamda direk gençlikle ve TİP üyeleriyle yüz yüze gelmek, sorunları soru cevaplarla açmak, onun için de bulunmaz bir imkan olmuştur.
Dev-Genç Seminerleri programında da gördüğünüz gibi 6 bölüm halinde verilmiş. Bunlardan ilk iki oturumun bant kaydı yapılmamış. 3. Oturumdan sonra kayıt başlamış. İlk iki oturumun metnini daha sonra Kıvılcımlı seminer vermek için hazırladığı notlara bakarak, hafızasının yardımıyla yeniden yazmış. Bant kayıtlarında da yer yer okunamayan, anlaşılamayan cümleler olmuş. Ancak o zaman gerek Dev-Gençlilerin, gerekse TİP üyelerinin yoğun ilgisi sorulan sorular ve yapılan tartışmalardan anlaşılıyor.
Konuların, soruların ve cevapların çok detaylı ve çeşitli olmalarından dolayı içeriğe pek girmeden, daha çok konu başlıklarından hareketle tanıyalım bu seminer kitaplarını. Okuyucular, özellikle gençler, güncel konuları tartışırken, nasıl evrensel doğrular ve sonuçlara değindiğini metinleri okuduklarında göreceklerdir.
Gerek Dev-Genç, gerekse TİP ilçeleri seminerleri Kıvılcımlı’nın uzunca sunuşlarıyla açılmış. Bu sunuşlarda Kıvılcımlı kendi birikimini ustaca özetleyerek, tarihselden güncele bütün konulara değinmiş, canlı bir tartışmanın yolunu açmış.
Mesela Dev-Genç Seminerlerinde “Somut şartların somut tahlili: Dünya” başlığında sınıfsız toplumlardan başlayan insanlık gelişimini özetleyerek, kendi Tarih Tezi’nin ana konusu olan Tarihsel Devrimleri, günümüz sosyal devrimlerine bağlayarak Türkiye’ye geçmiş, günün en önemli konularında açıklamalar yapmıştır. İkinci seminerin konusu Somut şartların somut tahlili: Türkiye. Yukarda değindiğimiz gibi bu oturumun konuşmaları da banda alınamamış. Kıvılcımlı kendi notlarından çok kısa bir özet yapmış ancak.
Sonraki dört oturumun konuları, o günlerin en çok konuşulan strateji, taktik, örgüt biçimleri, Proletarya sosyalizmi-Burjuva sosyalizmi Milli Demokratik Devrim (MDD), Sosyalist Devrim ve MDD ile SD’nin ilişki-çelişkileri üzerine yoğunlaşmış. Nihayet en son oturumda “Önümüzdeki Görevler” başlığında, somut olarak o günlerde neler yapılması gerektiği, örgütün önemi, TİP baz alınarak, proletarya partisinin nasıl olacağı ve olamayacağı gibi konular canlı tartışmalarla sürdürülmüş. Gençliğe düşen görevlerin özellikle altı çizilmiş.
Şubat ve Mart aylarında da Genel merkeze muhalif iki TİP ilçesinde benzer konularda 3 seminer verilmiş. İlk seminer 15 Şubat 1970 günü TİP Gaziosmanpaşa ilçesinde. Diğer ikisi TİP Beşiktaş ilçesinde ve 25 Şubat ile 6 Mart 1970 günleri.
Bu ikinci kısım seminerler TİP ilçe örgütlerinde veriliyor. İlçeler genel merkeze muhalif, ağırlıklı olarak MDD çizgisi hakim. Hal böyle olunca doğal olarak tartışmalar da TİP yönetiminin tutumu, MDD sosyalist devrim karşıtlığı vb. konularında sürüyor. Katılımcıları tartışma heyecanı bu yönde. Ancak yine de Kıvılcımlı Bilimsel Sosyalizmin doğrularını, ciddi bir dünya özellikle emperyalist sistem tahlilini, antika tarih özetini aktarıyor dinleyicilere. Ancak yine de asıl amaç, devrimci bir Proletarya Partisi’nin nasıl olması gerektiği ve o partiye nasıl kavuşulacağı ile ilgili bilinç oluşturmaktır. Özellikle sorulara verdiği cevaplarda bu konuyu ayrıntılandırır. Özet bir iki alıntı yaparak bitirelim tanıtımımızı:
“Şimdi biçimi, yığınların harekete ilgisi ve hazırlanmasıyla sağlanır. Bu hazırlığı yapacak olan da örgüttür. Demin de söylediğim gibi, her şeyden önce bugün devrimci kanadın en büyük eksiği örgütsüz oluşudur…
“Finans-Kapital Türkiye’de bütün partileri eline geçirmiş. Yani İşçi Partisi bir yana –İşçi Partisi’nin tabanı diyelim hiç değilse, onu bir yana bırakırsak- geri kalan bütün partileri eline geçirmiş bir durumdadır. Hepsi onun emrindedir. Bununla yetinmiyor. Bir de perde arkasında, hiç kimsenin duymadığı Kulüp adı altında bir birlik yapıyor ve orada yalnız başarı kazanmış iş adamlarını topluyor. Böylece bir seçim yapıyor.
“Bizim TİP’i ele alalım, TİP’in Tüzüğü’nü. Bakıyoruz, tüzükte üyeler arasında bir ikilik beliriyor. “Bir kısım üyeler Organlar içinde çalışan üyelerdir. Bunlar sorumlu ve yetkili insanlar sayılıyor. Geri kalan, Organ dışında kalmış büyük üye kalabalığı, kitle; hiçbir sorumluluğu ve yetkisi olmayan, adeta seçimlerde oy veren vatandaşların durumunda bırakılıyor. Böyle bir Proletarya Partisi çok zayıf bir kuruluş sayılır. Yani burada, sadece rakama önem veriliyor demektir o zaman.”…
“Benim anladığım manada hakiki proletarya örgütü, devrimci örgüt, böyle etiket gibi, rozet gibi göğsünde bir üyelik sıfatı taşımaktan ibaret bir gösteri değildir. Proletarya örgütü devrimci bir savaş örgütüdür. Devrimci savaş örgütünün içinde her üye o örgütün faal ve bir organda faal üyesidir. Toplantılara mutlak surette muntazam gelir. Toplantılar günde içinde, organ içinde mutlak yapılır. Ve orada bütün meseleler en kesin biçimiyle tartışılır. Sonra karara varılır. Karar çoğunlukla alınır. Alınan karar bütün üyeler için kanun olur. Gelecek toplantıya kadar o karar herkes tarafından elifi elifine uygulanır.” (abç)(s 91)