Artık yayınevinde işlerim daha da zorlaşmıştı. Kira vermiyordum ama günlük geçimimi de sağlamam lazımdı. Bunun için bildiğim şey olan yayına hazırlama işleri almak için uğraşıyordum bir yandan. Öte yandan da asıl işim olan 24 adet Kıvılcımlı kitabını hızla yayınlamam gerekiyordu. H. Atahan kesin bir dille yayınevini benimle sürdürmeyeceğini söylemekle kalmamış, yayınevi hesabına yatıp, benim geçimime ayırdığımız parayı da kesmişti. Bu zamanlarda benimle dayanışma gösteren arkadaşlarıma minnet borçluyum. Kızım üniversite sınavlarında çok başarılı olmuş ve yüksek burs alarak Ankara’ya üniversite okumaya gitmişti. En azından onun geçimi üzerimden kalkmıştı. Yine o günlerde bana ufak tefek yazma işleri çıkaran merhum Vedat Türkali’yi de bir kez daha saygıyla anıyorum.
Artık sohbetlerimiz de azalmıştı. Aynı binada oturmamıza rağmen daha seyrek görüşmeye başlamıştık H. Atahan ile. Yine o seyrek sohbetlerimizden birinde kitapların hazırlanmasının nasıl gittiğini sorduktan sonra masraflardan şikâyet etmeye başladı. Benim artık taviz verecek, alttan alacak bir durumum yoktu. Hiç tereddüt etmeden, “Abi tamam, sen artık kitaplara da para verme. Ama bana biraz zaman tanı, ben eski arkadaşlarımı ve yeni edindiğim çevreyi de dolaşır, kitaplar için gereken finansmanı toplarım” dedim. Bana “yine hayal kuruyorsun, kimse bir şey vermez” deyince de “ tamam ağabey, başaramazsam gelir senden ister, zaman kaybı için de özür dilerim ama denemek istiyorum” dedim. “Sen bilirsin” deyip gitti.
Ondan sonraki birkaç ayım hem çok zor ve yoğun, hem de çok hareketli geçti. İstanbul’da olduğum zamanlar kitapları hazırlamaya çalışıyor, diğer zamanlarda da Türkiye’nin her yerindeki eski ve yeni arkadaşlarımı ziyaret edip, çıkarmayı planladığım kitapların finansmanını sağlamaya çalışıyordum. Bu süreçte Antalya’ya da gittim, Samsun’a da. Adana’ya, Bursa’ya, Gaziantep’e, Ankara’ya, Mersin’e gittiğim her yerdeki görüştüğüm her arkadaşıma söylediğim şuydu: “… arkadaşım, biliyorsun şimdiye kadar 31 kitap yayınladık. Bunların finansmanını H. Atahan karşıladı. Ne yazık ki yayınevi kendini döndürecek mali yapıya ulaşamadı. Bu yüzden H. Atahan artık pek gönüllü davranmıyor finansman konusunda. Haklı olabilir ama bu kitapların da çıkması lazım. Ben yayınlayacağım bu 24 kitabı size önden satmak istiyorum. Belirlediğim fiyat da 300.-(üç yüz) TL. Bu parayı bana şimdi vermenizi istiyorum. Güvenirseniz tabi. Kitaplar basılınca da ilk olarak abone dediğim sizlerin kitaplarını yollayacağım”. Hemen hemen görüştüğüm tüm arkadaşlar samimiyetle katkılarda bulundular. 500 veren de oldu, 1000-2000 veren de. Çoğunluğu talep ettiğim 300 lirayı vermişlerdi ama gereken finansman bu arkadaşlarca sağlandı ve kitaplar basıldı. Üstelik gittiğim her arkadaşım, bir sonraki gideceğim yerin otobüs biletini de alarak beni yol masrafından da kurtarıyorlardı.
Bu gezme ve arkadaşlarımı kaydetme sürecinde sanırım 60 kişiyi abone yapmış oldum. Yayınevinden ayrılırken H. Atahan benden abone listesini istedi, doğal olarak vermedim. Onlar benim arkadaşlarımdı ve çoğu “ya kitapları bize ulaştırman önemli değil, senin şu gayretine ve heyecanına destek olmak isteriz” diye vermişlerdi bu paraları. Daha sonra tamamını değerlendireceğim bir mailinde H. Atahan arkadaşlarıma “Ahmet sizlerin önünde fuar hesaplarını ve abone listesini vermedi ve vermeyeceğini söyledi” diyor. Peşin olarak şunu yazayım: Cümlenin “fuar hesaplarını…” bölümü yalandır. Ben öyle bir şey demedim, demem, diyemem. 5 yıl boyunca da hiç hesap vermediğim olmamıştır. O yalanın nedenini de açıklayacağım tabi. Ancak abone listesini vermem dedim. Sadece sayılar verdim. Yani şu kadar kişi üçer yüz, şu kadarı beşer yüz, şu kadar kişi biner verdi vs. gibi bir açıklama yaptım.
Bu abone ve bağışçı gibi olan arkadaşlarımın hepsi tanıdığım, bildiğim, halen görüştüğüm, hukukumun sürdüğü arkadaşlardır. Şimdi de bunların kim oldukları onu ilgilendirmez. Ama bugün yaşamadıkları için birkaç isim vereyim bu yazıda. O günlerde yayınevini ziyarete gelen Yalçın Yusufoğlu ağabeyime konuyu açtığımda dinledi, çabalarımı takdir ettiğini söyledi ve sohbetimizin sonunda “hadi ya çıkalım, sen de biraz hava al” dedi ve birlikte çıkıp biraz yürüdük. İstiklal caddesi üzerindeki bir ATM’den 500.- TL çekip verdi bana. “Kitap istemiyorum sadece çorbaya bir tuz say” dedi. Ziyaretine gidip konuyu açtığım Vedat Türkali beni dinledikten sonra yardımcısına “Ahmet’e 1000 lira ver, basılmışları ve basılacakların tamamını getirsin” demişti o da. Son olarak Suat Şükrü Kundakçı ağabeyi de yazayım. Zaten hemen her gün birlikteydik ve yayınevinde olanları biliyordu. Önce bir 300 lira verdi, sonra iki defa da 200’er lira ekledi. Buradan tekrar yazayım, o zaman katkı yapan her arkadaşıma bir kez daha teşekkür ederim.
Burada açık açık şunu yazmam gerekiyor. Benim ortak ve yönetici olduğum dönemde 57 adet Kıvılcımlı eseri, 8 adet broşür, 6 adet de Kıvılcımlı’nın olmayan kitap basılmıştı. Herkes bu kitapların tamamının H. Atahan tarafından finanse edildiğini sanıyor ya da öyle biliniyor. Burada belirteyim ki 2011 yılında basılan 24 adet kitabın kağıt, kapak ve baskı masrafları H. Atahan tarafından değil, bana güvenen gönüllü arkadaşlar tarafından sağlanmıştır.
2011 KİTAPLARI
Çok özet geçtiğim bu gelişmelerden sonra 2011 Mart ayından itibaren topluca yayınladığımız kitapları sıralayarak devam edeyim. Zaten o yılın Ağustos ayında yayınevi ile ilişkim sonlandı.
Bu yıla gelene kadar 31 tane Kıvılcımlı kitabı yayınlamıştık. Bunlar ve başka bastığımız kitap ve broşürlerden daha önceki yazılarımda söz etmiştim. Burada sıralayacağım kitaplar 2010 yılı boyunca hazırlayıp, 2011 yılının Mart, Nisan ve Temmuz aylarında yayınladığımız ustamızın 24 adet kitaptır. Bütün Eserler dizisinin 32-57 arasında sıralanan 24 kitabı sıra numarasına göre anıp, gerekenlere kısa açıklamalar yapayım. Hemen belirteyim 49 sıra numaralı Komün Gücü ve 50 sıra numaralı Tarih Devrim Sosyalizm eserlerini de yayına ben hazırlamıştım. Hatta Tarih Devrim Sosyalizm kitabının Kültür Bakanlığı başvurusunu da yapmış, ISBN numarasını da almıştım. Ancak aşağıda açıklayacağım nedenlerle bu iki kitabın basımı benim ayrılmamdan 1,5 ve 2 yıl sonra yapıldı.
32 sıra numaralı kitabımız Kıvılcımlı’nın sağlığında da 2 defa basılmış olan Uyarmak İçin Uyarmalı, Uyanmak İçin Uyarmalı (TİP’e Teklifler), 33 numara, ustanın bir sendika kongresini hicvettiği tek şiir kitabı olan Soğan Ekmek Kongresi, 34’te Fransız aydın ve komünisti Henri Barbusse üzerinden devrimci aydını tanımladığı Devrimci Aydın (İnkılapçı Münevver) Nedir? kitabı vardı. 35 nolu kitap, değeri hiç bilinmemiş, hiç tartışılmamış olan Türkçe’nin Üreme Yolları idi. 36, Kıvılcımlı’nın İstanbul’un fethinin 500. Yılı nedeniyle yazdığı, Tarih Tezi’ni işlediği Fetih ve Medeniyet kitapçığı, 37, 1936 yılında yazıp Emekçi Kütüphanesi yayınlarından bastığı Demokrasi, Türkiye Ekonomi Politikası, 38, Ünlü Eyüp Konuşması idi. 39 numarada Şubat 1970’te yazıp, o zamanki Proleter Devrimci Aydınlık dergisinde seri yazı olarak yayınladığı, İsmet İnönü’nün gençliğe karşı tavrını eleştirdiği Sayın İ.İ. Paşa’ya Açık Mektup’un kitaplaştırdığım hali vardı. 40-41-42 nolu 3 kitap ise 1970 sonunda Kıvılcımlı’nın aslında tek kitap olarak planladığı ama daha sonra 3 ayrı kitap olarak yayınladığı ünlü polemik kitapları Oportünizm Nedir?, Halk Savaşının Planları ve Devrim Zorlaması, Demokratik Zortlama eserleriydi. 43 numaralı kitap, Kıvılcımlı’nın Vatan Partisi Genel Başkanı sıfatıyla, Demokrat Parti’nin 1957 yılı bütçesini eleştirdiği Siyasetimiz kitapçığı idi. 44. kitap olarak Vatan Partisi Tüzük ve Programı’nı, dava dosyasını da ekleyerek hazırlamıştım. 45 numarada çeşitli sendika kongreleri için yazılmış bildirilerin derlendiği, ayrıca bir işçi sendikası konfederasyonu için örnek tüzüğün yazıldığı Ekonomik Mücadele Üzerine vardı. 46 numaralı kitap, iki uzun yazıdan oluşan Hürriyetimiz ve Birinci Cihan Savaşı Faciası kitabıydı. 47 nolu kitap benim Kıvılcımlı’nın az yayılmış, az bilinen ve hiç yayınlanmamış yazılarından derlediğim Tarih Yazıları idi. Kitapla ilgili geniş tanıtım yazısını Kıvılcımlı Külliyatı (Ayrıntılı Bibliyografya) kitabımda yapmış, aynı yazıyı daha sonra Ayna haber’de paylaşmıştım. Kitapta 20 sayfa yer tutan Tarihin Bilimsel Kaynakları (Toynbee) yazısı ilk defa Fransızca’dan çevirtilerek alındı. 48 nolu kitap daha sonraları üzerinde çok tartışmalar yaptığımız Allah Peygamber Kitap idi. 49 ve 50 nolu iki kitap, metinlerini benim hazırladığım, “Komün Gücü” ve Tarih Devrim Sosyalizm benim ayrılmamdan epey sonra basıldılar. Bu iki kitap ile ilgili yazacaklarımı gelecek yazıya bırakıyorum. Devam edeyim. 51 nolu eser, Tarih Tezi ışığında İlkel Sosyalizmden Kapitalizme İlk Geçiş: İngiltere, 52, Son Geçiş: Japonya kitaplarıydı. Bu 2 kitaptan sonra Kıvılcımlı’nın hayatını adayarak geliştirdiği Tarih Tezi’ni Marks’ın tarih metinleriyle karşılaştırdığı Toplum Biçimlerinin Gelişimi kitabı vardı 53 numarada. 54 numaralı kitap, Kıvılcımlı’nın Diyalektik Materyalizmle ilgili bütün görüşlerini topladığı Diyalektik Materyalizm Nedir, Ne Değildir? eseriydi. 55. kitap, Türkiye Köyü ve Sosyalizm kitabıydı. 60’lı yıllarda Sivas’ın Kayseri sınırına yakın Karaöz köyünde gazeteci Fikret Otyam’ın köylülerle röportajı Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanır. Bu röportaj üzerine Kıvılcımlı da 1970’te Sosyalist gazetesinde bir seri yazı yayınlayarak Alevi geleneklerinin köy yaşamında ne kadar önemli olduğunu inceler. Türkiye Köyü ve Sosyalizm o seri yazıların derlenmesidir. Sondan ikinci kitabımız yani 56 numara Kıvılcımlı’nın yazıp, uzun süre yayınlamadığı, devrim şartlarını, devrim anlarını, kızıl terörü, beyaz terörü, sokak yığınaklarını ve çatışmalarını incelediği Devrim Nedir? eseriydi. Nihayet en son hazırlayıp bastırdığım kitap da 57 sıra nolu TİP Seminerleri kitabıydı. 1970 yılında Kıvılcımlı’nın Türkiye İşçi Partisi’nin Beşiktaş ve Gaziosmanpaşa ilçelerinde verdiği seminer notlarından oluşturulan kitaptı bu da. Böylece yayınevindeki görevim sona ermiş oldu.
Bu kitapların yayınlanması arkadaşlarımın gönüllü katkılarıyla oldu. Çok sınırlı bir bütçenin olmasından dolayı, kapakları Hüray Kılıç’a yaptıramadık. Bu 24 kitabın kapağını Alaattin Öztürk yaptı. Ayrıca kitapların basımı sırasında, kağıt ve kapak kartonlarının alınmasında, matbaalar arası taşımalarda ciddi katkıları oldu. Ancak kitap metinlerinin düzenlenmesine, okunmalarına falan hiçbir dahli yoktur. Gece gündüz çalışarak ben hazırladım metinleri. Aksini kim söylerse doğru söylememiş olur.
Sonuç olarak şöyle bir bilanço çıkarabilirim: İlk kitabımızın yayınlandığı Şubat 2007’den, yayınevinden ayrıldığım Ağustos 2011 tarihine kadar toplam olarak (benden sonra basılan iki kitabın metnini de benim hazırladığım göz önüne alınırsa) 57 adet Kıvılcımlı eseri hazırlayıp basmışız. Ek olarak, 8 broşür ve Kıvılcımlı’nın olmayan 6 kitabı da katarsak toplam daha da artacaktır. Ayrıca 4 yıl bütün kitap fuarlarına katılınarak şehir şehir gezilmiş (Bu fuarlarda bütün konaklamalarımı dostlarımın evlerinde yapmışım her şehirde. Yayınevine hiç konaklama masrafı çıkarmamışım), defalarca paneller düzenlenerek Yayınevi ve Kıvılcımlı elden geldiğince tanıtılmış. Üstelik, bu çabalar içinde aylar süren temaslarla 2009 yılında Sosyalistlerin Ortak Kıvılcımlı Anması gerçekleştirilmiş. Buraya daha önceki yazılarımdan birinden bir alıntı yapayım: H. Atahan’ın kızıma yazdığı mailden birkaç cümleyi tekrar alayım.
“Baban da son haftalarda olağanüstü bir çalışma temposu içindeydi. Doğrusu bir ekibin yapabileceği işleri tek başına üstlenip başardı. Elbet yardım eden, teknik destek veren arkadaşlarımız vardı ama asıl işin üstesinden gelinmesi, babanın eseri… Sen ne kadar gururlanıyorsun bilmem ama ben baban gibi bir dostum, arkadaşım, projedaşım olduğu için çok gururlanıyorum.
“Babanın, Senin üzerine ne kadar çok titrediğini sanırım biliyorsun. Ve buna rağmen seni belki de ilk kez ‘ihmal’ etme pahasına, Kıvılcımlı’nın -9 kitaplık- YOL eserini yayına hazır hale getirdi ve yayınladı. 11 Ekimde güzel bir anma etkinliğini başardı… “
Bu mailin üzerinden 1,5 yıl geçmiş ve daha yapacağımız çok şeyler varken ayrılma noktasına gelmişiz. Ayrılığın biçimi ve sonrası ile ilgili gelecek yazılarda değerlendirmelerim olacak.
GELECEK YAZI: 2011 Yazı, Ayrılık Süreci