Ülkemiz ve Dünyanın içinde bulunduğu duruma üzerinde durduğumuz noktanın dışına çıkarak küresel ortamın en dışından bakıp kişisel bir analiz yapmayı ve buradan hareketle bazı tahminlerde bulunmayı düşündüm.
Karşımızda duran tablo, tamamı boyanmamış, bazı parçaları belirsizlikler içeren ve son kat boyasının ne zaman çekileceği henüz tam olarak bilinmeyen bir tuval görüntüsü taşımaktadır.
Yaşadığımız küresel salgın krizi, muhtemelen insanoğlunun var oluşundan beri yeryüzü tarihindeki en benzersiz ve etkileri nedeniyle birçok şeyi tersyüz eden bir yapıya sahip. Salt sayısal insan kayıpları bakımından karşılaştırıldığında, önceden yaşanmış ünlü salgınlara göre (şimdilik) daha az sayıda insanın kaybedildiği bir salgın olarak görünmekte. Konu, tüm nitelikleriyle dikkate alındığında ise diğerleriyle COVID-19 salgını arasında bariz farklar göze çarpmaktadır. Bu teknolojik farlılıklar arasında önde gelenleri, tıpta ulaşılan düzey, insanların hastalıklardan korunma, hijyen yöntem ve uygulamaları, bağışıklıklarını geliştirmek için harcadıkları çaba ve bu olgunun en önemli göstergesi olan ortalama insan ömründeki uzamadır.
Sayılan bu farklılıklar hesaba katıldığında, geçmişteki kayıplara göre daha az sayıda kayıp meydana gelmesi, aslında erişilmemesi gereken yüksek bir kayıp düzeyine ulaşılmış olduğu gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.
Önümüzdeki en kötü senaryolardan biri de, “evde kal” ifadesiyle tanımlanan mevcut zorunlu sosyal izolasyon ortamında, yıkıcı bir deprem felaketinin meydana gelmesidir. Bu ihtimalin çözümsüzlüğü düşünüldüğünde, aklımızın almayacağı bir felaket ortamıyla karşılaşılabilir.
Yakın geleceğin neler getireceği değerlendirildiğinde ise önümüzde duran, günümüzün teknolojik ortamının geçmiş dönemlerle kıyas kabul etmeyecek değişiklikler içerdiği gerçeğidir.
Günümüzde sahip olduğumuz yer değiştirme olanak ve yetenekleri, iletişimde ulaşılan “küresel köy” tanımına uydurulabilecek bilgi alışveriş yoğunluğu ve hızı, özgürlük ve bir merkezden kontrol edilebilirlik karşıt niteliklerinin sürekli devinim ve çatışma ortamı, ekonomik gücün gittikçe daha fazla oranda belirli merkezlerin kontrolüne geçmesi gibi çok sayıda bileşen, günümüzle geçmiş arasındaki uçurumların akla ilk gelenleridir.
Kayıplar ve yayılma hızı bakımından insanlığı şaşkınlık, izolasyon ve çaresizlik sarmalına iten bu manzara sonunda, gelecekle ilgili kaygıların artmasına bağlı olarak “hiçbir şeyin salgından önceki gibi olmayacağı” değerlendirmesi güç kazanmaktadır. İnsanoğlu, bu topyekûn saldırı karşısında acze düşmüş, ülkeler, salgınla mücadele güçlerini iç ortamlarına yöneltirken başka ülkelerle anlaşmazlık ve çatışma olgularını ikinci plana itmek, ertelemek veya dondurmak durumunda kalmışlardır. Yer değiştirme sınırlamaları nedeniyle ulaşım araçlarının kullanım yoğunluğundaki düşüş, enerji tüketimini azaltmış, yanı sıra ekonomik veriler karmaşık bir belirsizliğe doğru yönelmiştir. Ekonomik sistemler yeniden sorgulanmaya başlamış, sosyal devlet ya da yönetim biçimi az ya da çok ön plana alınmak zorunda kalınmıştır.
Yakın gelecekten itibaren canlılık kazanacak ve gözden düşecek sektörlerle ilgili şimdiden bazı belirtiler ortaya çıkmaktadır. Yapay Zeka çalışmalarının emekleme döneminde bulunması çerçevesinde ortaya çıkacak işsizlik ve insan-makine ilişkilerinin geleceği henüz yeni yeni analiz edilmeye başlanmışken gelinen durum, bu gerçeklerle çok kısa sürede yüz yüze kalınacağını ortaya koymuştur. Etki ve tepki gerçekliği, yapay zeka ve bilişim teknolojilerinde atılım yapmayı zorunlu kılacaktır. Sanal ortamın çeşitli biçimleri, robotik ve android sistemlerde sıçramalara neden olacak, artırılmış sanal gerçeklik (augmented virtuality) tüm sektörlerin önemli bir bileşeni haline gelecektir.
Yerel ve küresel düzeyde mikrobiyolojik güvenlik ön plana çıkacaktır. Terörizmin yeni olanaklara yönelimi gibi nedenlerle alınacak temel ve ek önlemler, kişilerin çoğunlukla zorunlu olarak rıza göstereceği özgürlük kısıtlamalarını ve merkezi kontrol mekanizmalarının güçlenmesini gündeme getirecektir. Kitle sporları ve konser gibi sosyal birliktelikler uzun süre askıya alınacak, şu andaki sporun yıldızları muhtemelen erken emeklilikle karşı karşıya kalacaklardır. Toplu gösteriler ve spor, yeni biçimsel değişikliklere uğrayacaktır.
Eğitim biçimi, başlangıcından beri tüm teknolojik ve bilimsel gelişim ve değişimlere rağmen biçimsel anlamda “kara tahta” ve “sınıf” atmosferinden çıkamamıştı. Şimdi zorunlu bir değişim süreci kaçınılmaz görünmektedir. Uygulamalı eğitimler ve simülasyonlu eğitimlerde holografik uygulamalar uzaktan eğitimlerle bütünleşik özellik kazanacaktır.
Geleceğin en canlı sektörünün gıda ve tarım sektörü olacağı gerçeği şimdiden karşımızda durmaktadır. Bu gerçek, coğrafya, doğal kaynaklar ve meteorolojik ortamla bütünleşik olarak ön plana çıkacak. Elde etme ve güç üstünlüğü mücadelelerinde enerji sektörüyle başa baş gidecektir.
Hava taşımacılığının turizm bacağı, turizm sektörünün yaşayacağı büyük sıkıntıdan payını alacaktır. Bu kapsamda, denizyolu taşımacılığı için de benzer bir durum söz konusu olacaktır. Denizcilik sektöründe insansız gemilerle ulaştırma ve bununla ilgili düzenlemelerin büyük ivme kazanacağı, orta düzeyde eğitimli gemici personele ihtiyacın azalmasına bağlı olarak bu mesleğin kümülatif ölçekte çekiciliğini büyük ölçüde yitirebileceği, savaş denizciliğinin ise şimdilik stabil bir nitelik taşıyacağı öngörülebilir.
Mikrobiyolojik tehdit olasılıklarına bağlı olarak uzay çalışmalarındaki bazı yaklaşımların ivme kaybedeceği düşünülebilir. Zira uzay ortamında izole durumdaki insanların benzer bir tehdit karşısında topyekûn imhalarının bir olasılık olarak hesaba katılması gerekecektir.
Her zaman olduğu gibi, bilimi, gelişmiş aklı temel alan, planlama alışkanlıkları ve çağdaş yönetim işlevselliğine sahip insan topluluklarının, önümüzdeki belirsiz geleceği en az hasarla, hatta önemli ivmeler kazanarak göğüsleyebilecekleri gerçeği önümüzde net olarak durmaktadır.