Paranın ne olduğu hakkındaki bilgisizlik olanca hızıyla devam ediyor. Değerin ve rantın doğası adlı kitabımın basılmasının ardından bir yıla yakın zaman geçti. Açık istihbarat gizli servisler dünyayı yöneten yüksek akıllar ya da güçler uyumaya devam ediyorlar. Varlıkları şüpheli gibi görünüyor.
Hatırlayalım. İnsanlık başka bir mekanizma olmadığında para olarak altın gibi değerli metalleri kullanma eğiliminde oluyordu. Altın bu bakımdan en gözde metal oldu. Olayı İngiltere'den başlatalım.
Sanayinin kurulup dev adımlarla dünyayı fethetmesini sağlayan ülkenin bir merkez bankası vardı. Karmaşık bir dönemin ardından altın karşılığında kağıt para basma yetkisi bu bankada merkezi hale gelmişti.. Yöntem basitçe şöyle. 1000 altın karşılığında 1000 sterlin basıyorsunuz. Kağıtlar piyasada dolaşmaya başlıyor. Ama bir süre sonra görülüyor ki kimse bu paraları geri getirip altınını almaya kalkışmıyor. Bir noktadan sonra diyorsunuz.
ki biz bunun on katı kağıt para basabiliriz. Piyasa kağıt para talep ettikçe artık eldeki altın deposunu büyütmüyorsunuz. Bir de kanun çıkarılıyor. Merkez bankası elindeki altın rezervinin on katı kadar para basma yetkisine sahiptir. Böylece eskiden. 10 bin altınla dönen piyasa artık 1000 altınla dönmeye başlıyor. Dahası bu bin altın da hiç depolardan çıkıp aşınmak zorunda kalmıyor. Güzel iş. Pratik akıl ve pratik çözüm.
Bazı kriz anlarında piyasanın emdiği para deponun on katını aşıyor ve yasa gereği piyasadan altın çekilmek durumunda kalınıyor ve yeterli altın bulunamadığında kritik para ihtiyacının karşılanamaması durumuyla yüzleşiliyor. Benzer durumlar yetmişli yıllarda dolar için de yaşanıyor. Bunların ardından basılan para ile saklanan altın miktarı arasında herhangi bir orantı gözetilmesinden vazgeçiliyor. Bu büyük günah Amerikan Merkez Bankası’nın üzerinde kalıyor. Ancak kimse günahı bilerek isteyerek işlemedi. Günah işlenmek zorunda kalındı. Öyle olduğu için de insanlık bu büyük günahın ağırlığını hep üzerinde hissetti. Şimdi genel olarak günahın garantörü ve elebaşısı olarak ABD güven vermemeye başladı galiba.
Bir süredir tüm ülkelerin merkez bankaları hem ABD hem de başka ülke kasalarındaki altınlarını kendi evlerine alıyorlar. Bir yandan da altın stoklarını artırmaya çalışıyorlar. Muhtemelen eski günahın bir bedelinin olacağı kaygısı her yeri sarmış durumda ve herkes kendi adına tövbe edip cezadan kurtulmaya çalışıyor.
İnsanlık tarihi saçma inanışlar adına yapılmış milyonlarca aptallıkla dolu. İşte bu durum aptallıkların en büyüklerinden birisi. Bir zamanlar arabaların atlarla çekildiğini biliyoruz. Motor icat olduktan sonra hala bir arabanın önünden en az bir atın yürümesinin gerektiğine inanıyor olsaydık ne olurdu. Olay buna benziyor. Para birimlerinin merkez bankalarında tutulan altın rezervine bağlı olduğu düşüncesi hayat tarafından yerle bir edilmiş bir hurafeden ibarettir.
Bir merkez bankası kasasında duran 1000 altına güvenerek her biri bir altın değerinde 10 bin sterlin bastığında ve bunları piyasaya sürdüğünde kendi hesabını 11 bin sterline yükseltmiş olur. Hesabındaki bu değerlerle ister hisse senedi satın alsın isterse bunları çeşitli bono ve tahviller edinmek için kullansın hiç bir önemi yoktur. Dünya sistemi içerisinde merkez bankalarına altın yerine dolar rezervi tutma yoluyla günahtan korunulabileceği de empoze edilmişti. Gerçekte bu durum da aynı aptallığın başka bir tezahürüdür.
Gerçekte hiç bir merkez bankası altın ya da herhangi bir başka dövizi rezerv olarak bulundurmak zorunda değildir. Çünkü zaten piyasaya sürdüğü para kadar değeri kendi sermayesi haline getirmiştir. Yapması gereken tek şey bu biricik sermayesini koruyup büyütebilecek yatırımlar yapmaktır.
Para biriminin kur değişimi yoluyla değersizleşmesi merkez bankasının problemi değildir. Aynı şekilde piyasa aktörlerinin enflasyon yaratıcı alışkanlıkları nedeniyle oluşan değersizleşme de yine merkez bankasının problemi değildir. Merkez bankası sadece piyasada kendiliğinden oluşmuş olan faiz oranıyla uyumlu hareketler içerisinde olabilir. Piyasaya göre biraz açı yapmaya kalkıştığında ise kendi sermayesini koruyor ya da güçlendiriyor olmalıdır. Ötesi hükumetlerin ve piyasa aktörlerinin işidir.
Zaten enflasyon yaratan her gelişme merkez bankasının karlarını mutlaka yükseltir. Bir merkez bankasından kendi ayağına sıkması beklenemeyeceğine göre bu konularda ilerleme kaydetmek ekonominin diğer aktörlerinin ve hükümetlerin görevidir. İşlerini düzgün yapamadıklarında ülkede üretilen toplam değerin yani hasılanın eskisine göre daha büyük bir parçasını merkez bankasına kaptırmış olurlar. Böyle bir olay gerçekleştiğinde kimsenin merkez bankalarını suçlaması doğru değildir. Herkes görevini gerektiği biçimde yapıyorsa yani herkes kendi kazancını optimize etmeye çalışıyorsa enflasyon oranı sıfıra doğru yakınsamak zorundadır. Merkez bankası bakın yaptıklarınızla benim karlarımı artırıyorsunuz dikkatli olun biçiminde kimseyi uyarmak zorunda değildir. Kendi paylarını azaltıcı işlemlere imza atanların yapmaları gereken tek şey kendilerine çeki düzen vermeleridir. Hatta bu bakımdan merkez bankalarının birer anonim şirket olarak borsalarda yerlerini almaları gayet uygun olacaktır.
Bir merkez bankası olağan faaliyeti çerçevesinde enflasyon yaratabilme yeteneğinden yoksundur. Zaten yoksun da olmalıdır. Kur yönetimi gümrükler teşvik prim vergi sübvansiyon hükumetlerin araçları ve görevleridir. Bu görevler merkez bankasının göreviyle karşıtlık teşkil eder ve bu nedenle merkez bankalarının hükumetlerden bağımsız olmaları gerekir.
Böyle olmadığında bir hükümet bir taraftan yaptığı saçmalıkların eseri olan kayıplarını merkez bankasının karlarından karşılamaya kalkışabilir. Bu işin sonu yoktur. Görevler yapılmayıp savsaklanmış olur.
Gelelim altın standardına geri dönüş adımcıklarına. Bu ahmaklığın eseri olarak ya da şöyle diyelim bir yerlerde bütün dünya adına alınmış ahmakça karar yüzünden altın fiyatı her geçen gün ya da yıl yükseliyor. Altın fiyatlarının geçmiş seyrine hiç uymayan olağan dışı bir fiyat hareketi yaşanıyor.
Bu hareketin ekonomik bir hareket olmadığını saptayalım. Yani sanayide altın ihtiyacı artmadı. Altın üretiminde zengin madenler tükenmedi. Olmakta olan şey merkez bankalarının şu ahmakça inanç uğruna altın depoluyor olmasından ibarettir. Bilindiği gibi ahmaklığa bir sınır koyamayız. Belki altın fiyatlarında devasa bir balon oluşacak ve muhtemelen balona en son katılan kitlelerin elinde olay patlayacaktır. Bugün olayın sonuna mı yaklaştık yoksa daha on katlık bir yolumuz mu var bilinmez. Belki şöyle bir hesap yapılabilir. Dünyadaki tüm merkez bankalarının emisyon hacmi toplanabilir. Bu stoklanmaya kalkışılacak altın için son sınırdır. Muhtemelen eski alışkanlık gereğince bunun onda biri üst sınır olarak düşünülebilir. Şimdi bir de mevcut altın rezervinin toplamına bakılabilir. Aradaki farkın kapandığı rakam yani toplam emisyonun onda birini mevcut altın depolarının güncel fiyatına bölüp çıkan katsayıyı güncel altın fiyatı ile çarparak elde edeceğimiz rakam altın için güncel üst fiyat sınırıdır.
Olay beş yıla yayılacaksa beş yılda mevcut altın üretiminin sağlayacağı rezerv şu anki rezerve eklenerek aynı işlem yapılabilir. Bu da doğal olarak daha düşük bir fiyat seviyesidir. Sonrasında altın fiyatları piyasa ihtiyacına denk düşen gerçek değerine doğru yıllar sürecek bir düşüşe geçecektir. Elbette ahmakça bir iradenin ürünü olan bu süreç yine aynı iradenin yaptığından bilinmez bir nedenle vazgeçmesiyle hızlı bir biçimde de sona erebilir. Her şey pamuk ipliğine bağlı. Piyasada değerin ve rantın doğası adıyla bir kitap dolaşıyor. İçeriğinin idrak edilmesi kolay değil ama bir yandan da an meselesi Altında hangi seviyede başlayacağı bilinmeyen ayı piyasası önümüzdeki yıllarda bana büyük paralar kazandırabilir. Böyle bir durumda kazanacağım para değil artık adımın bir yunan filozofuyla birlikte anılacak olması daha önemli olacaktır.