Bugun...


Dr. Abdullah Köktürk

facebook-paylas
Aktif Yurttaş, Pasif Yurttaş
Tarih: 25-07-2016 13:05:00 Güncelleme: 25-07-2016 13:34:00


 

 

Dünya onaltıncı yüzyıldan sonra Batı Avrupa’da büyük değişimler yaşadı. Tarıma dayalı üretim tarzı önce ticaret sonra da sanayinin gelişmesi ile yeni bir üretim sürecine evrildi. Bunun sebepleri çeşitlidir ve ayrı bir yazı konusudur. Ancak Immanuel Wallerstein başta olmak üzere bir çok yazar bunun sebeplerini irdelemişlerdir. Wallertein’in dört ciltlik “Modern Dünya Sistemi” seri kitapları www.tarihkritik.com sitesinde tarafımdan özetlenmiş ve incelenmiştir.[i]

 

Tarihte devletlerin ortaya çıkışının tarım, yani mülkiyet ilişkilerinin oluşması ile olduğu bilinmektedir. Faklı devletlerin ortaya çıkışı da üretim sürecinde yaşanan krizler iledir. Tarihteki farklı devletler, toplumların bir önceki krizlerinin üzerine inşa edilmiştir. Antik çağın köleci devletindeki bunalım feodal devleti, feodal devletteki krizler bir geçiş dönemi ile kapitalist devleti, kapitalizmin krizleri ise sosyalist ve liberal devleti yaratmıştır. Bütün bu kriz ve bunalımlar, üretim araçlarındaki gelişimin yeni bir birikim süreci oluşturması, ancak eski üretim ilişkilerinin bu yeni sürece uyum gösterememesi sebebiyledir. Üretim ilişkilerinin ve üretim güçlerinin gelişmesi kendi içinde bir çelişki de barındırmaktadır. Üretim güçleri geliştikçe öyle bir noktaya gelinir ki, eski devletin kurumları artık bu ilişkileri koruyamaz ve daha ileri götüremez. Eski üretim ilişkileri içinde gelişen üretim güçlerine eski üretim ilişkilerinin üst yapı kurumları yetmez olur. Gelişen üretim gücü eski üretim ilişkilerini parçalayarak kendi kurumlarını da yaratarak yeni üretim ilişkilerini kurar. Yeni devlet yeni kurumlar üzerinde yükselir.

 

Feodalizmin geleneksel üretim ilişkileri içinde ticaretin gelişmesi ile gelişen burjuvazi için feodalizmin devlet yapısı yetersiz gelmiştir. 17. Yüzyılın sonunda şanlı devrim ile önce İngiltere’de burjuvazi kralın yetkilerini kısıtlayarak ve parlamentosu ile yönetime ortak olmuştur. 18. Yüzyıl sonunda ise Fransa’da benzer değişiklikler yaşanmıştır.

 

1789 devriminin iki önemli sonucundan biri yurttaşlık kavramının ortaya çıkışı, diğeri ise “egemenlik ulusundur” kavramıdır. Fransız ihtilalının büyük sembolik hareketi ünvanların, hatta Mösyö ve Madam’ın bile artık kullanılamayacağı konusundaki ısrardı. Herkes “yurttaş” olarak adlandırılacaktı. Yurttaşlık kavramının kapsamlı olması amaçlandı. Bundan herkesin devletin dağıtabileceği sosyal imkanlardan yararlanma hakkının olması gerektiği sonucu çıkıyordu. Fakat burada bir problem ortaya çıktı. Çok fazla kişi yurttaştı. Bu gerçekten tehlikeli olabilirdi. Bunu çözmenin yolu prensibi korurken uygulamada dar biçimde tanımlama ile iki yurttaşlık kategorisi oluşturmaktır. Abbé Siéyès 20-21 Temmuz 1789’da Ulusal Meclis’de okuduğu bir raporda pasif ve aktif haklar ve pasif ve aktif yurttaşlık arasında bir ayrım önerdi. Tabii ve sivil hakların toplumun devamı ve gelişimi için oluşturulmuş haklar olduğunu ve bunların pasif haklar olduğunu söyledi. Siyasi hakların ise aktif haklar olduğunu söyledi. Buradan şu sonuç çıkıyordu; “Bir ülkenin tüm sakinleri pasif yurttaşların haklarına sahip olmalıdır. Herkes kişiliklerinin, mülkiyetlerinin, özgürlüklerinin vb. korunması hakkına sahiptir. Fakat herkes devlet otoritelerinin oluşumunda aktif bir rol oynama hakkına sahip değildir”. 29 Kasım 1789’da Ulusal meclis bu teorik kavramı, aktif yurttaşların doğrudan vergi olarak en az üç günlük ödeyen kişiler olarak tanımlayan yasal bir karara dönüştürdü. Mülkiyet aktif yurttaşlığın ön koşulu oldu. Sonuçta evrensel haklar bir tezata dönüştü. Erdemli eşitlerden oluşan bir cumhuriyet oluşturmanın, bu nedenle erdemsiz olmaya mahkum başkalarının reddini gerektirdiği ortaya çıktı. Modern dünyanın egemen ideolojisi olacak olan liberalizm, erdemin öğretilebileceğini vaaz ediyordu ve dolayısıyla hakların gözetim altında geliştirilmesini, pasif yurttaşların gözetim altında aktif yurttaşlara terfisini –barbarların uygar insanlara dönüşümünün yolunu- öneriyordu. Siéyès, aynı muhtırada şöyle söylüyordu: “ Devlet otoriteleri, ayrımsız, halkın iradesinden doğar, tamamı halktan –yani ulustan- gelir. Bu görüşün uygulaması basit ve hızlıydı. Krala ait olarak nitelendirilen her şey ulusal olarak yeniden isimlendirildi. Artık egemenlik ulusundu ve bu egemenlik ulusun aktif yurttaşları tarafından kullanılabilirdi.

 

Bugün de Türkiye’de yaşanan budur. 25 Temmuz 2016’da Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı tarafından Kürtler pasif yurttaş konumuna düşürülmüştür. Cumhurbaşkanı Erdoğan CHP ve MHP’yi çağırdığı halde 6 milyon oy almış ve 3. Büyük parti konumunda olmuş ve MHP den fazla oy almış HDP başkanlık sarayındaki toplantıya çağırılmamıştır. Bundan sonraki durum Fransız devriminde olduğu gibi önce işçilerin sonra da kadınların pasif yurttaş durumuna düşürülmeleridir.[ii]

 

 

 

 

[i] Abdullah Köktürk, Kitap İncelemesi, Immanuel Wallerstein, Modern Dünya Sistemi, 1. Cilt, Kapitalist Tarım ve 16. Yüzyıl’da Avrupa Dünya Ekonomisinin Kökenleri, (çevrimiçi) http://www.tarihkritik.com/modern-dunya-sistemi-kapitalist-tarim-ve-16-yuzyilda-avrupa-dunya-ekonomisinin-kokenleri-1-cilt/  08.07.2016.

I. Wallerstein, Modern Dünya Sistemi, 2. Cilt, Avrupa-Dünya Sisteminin Pekiştirilmesi ve Merkantilizm, 1600-1750, (çevrimiçi) http://www.tarihkritik.com/wp-content/uploads/2016/05/sayi02_02_modern.pdf 08.07.2016.

I. Wallerstein, Modern Dünya Sistemi, 3. Cilt, Kapitalist Dünya Ekonomisinin Büyük Yayılımının İkinci Evresi, 1730-1840, (çevrimiçi) http://www.tarihkritik.com/wp-content/uploads/2016/05/sayi03_04_modern.pdf 09.07.2016.

I. Wallerstein, Modern Dünya Sistemi, 4. Cilt, Merkezci Liberalizmin Zaferi, 1789-1914, (çevrimiçi)  http://www.tarihkritik.com/wp-content/uploads/2016/07/sayi04__04Moder.pdf  

[ii] Önce 22 Aralık 1789’da Ulusal Meclis resmi olarak kadınların oy kullanma haklarını ellerinden aldı. Temmuz 1793’de ise kadınların tüm siyasi hakları ellerinden alındı. Oysaki devrim öncesi en azından aristokrat kadınların bu hakları vardı. İşçiler zaten mülkiyet temelli yurttaşlık tanımı yüzünden pasif yurttaş statüsündeydiler. 14 Temmuz 1791’de işçilerin birleşmesi yasa dışı ilan edildi. 20 Temmuzda bu yasak tüm işçi derneklerini kapsayacak şekilde genişletildi



Bu yazı 20296 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI