Bugun...


Saffet Karadeniz

facebook-paylas
GÜÇLÜ OLMAK
Tarih: 24-10-2014 16:28:00 Güncelleme: 24-10-2014 16:28:00


Dünya üzerinde 200’ün üzerinde devlet mevcuttur. Bunların bazıları güçlüler, bazıları zayıflar  grubundadır. Ya Türkiye? Ülkemizi hangi grupta değerlendirmek gerekir?

Dünyada yaşanan olaylara, gelişmelere baktığımızda; bu gelişmelerin önemli bir kısmının güçlü dediğimiz gelişmiş ülkelerin kontrol ve inisiyatifinde cerayan ettiğini görmekteyiz. Bazıları açık bazıları da örtülü bir şekilde yönlendirilmektedir. İşte bu olay veya gelişmeleri kontrol edebilen, bu olayların başlaması, gelişmesi ve gerektiğinde sona erdirilmesinde söz sahibi olan ülkeler, olaylar üzerinde etkinlikleri oranında güçlüdürler.

Bu açıdan değerlendirildiğinde, ABD’nin en güçlü olduğu ifade edilebilir, arkasından; Rusya, Çin ve Batı Avrupa ülkeleri’nden bahsedilebilir. Bu ülkelerin her biri farklı özellikleri sayesinde bu konumda bulunmaktadır. ABD askeri, teknolojik ve ekonomik üstünlüğü ile ön plana çıkarken, diğerleri farklı yapı ve özellikleriyle mevcut konuma gelmişlerdir. Mesela Çin nüfus gücü ve nükleer silahlara sahip olarak; Rusya yine nükleer gücü ve stratejik doğal kaynakları sayesinde; diğer Batı Avrupa Ülkeleri de özellikle teknolojik ve ekonomik güçleriyle olaylara müdahale ve yönlendirme yeteneklerini sürdürmektedirler. Bütün bu özelliklere sahip olunsa da, eğer o ülke yöneticileri devlet adamlığı vasıflarından yoksun ise bunun bir işe yaramayacağı, günümüzde olduğu gibi tarihte de  çok yaşanmıştır.  

Türkiye, dünya üzerinde işgal ettiği coğrafya açısından, diğer ülkelerden çok daha fazla jeo-stratejik  öneme sahiptir. Bu da önemli bir milli güç unsurudur. Dünyada söz sahibi olabilmek için bu güç unsurunu kullanabilecek milliyetçi-vatanperver devlet adamlarına ihtiyaç vardır. Ülkemiz, sadece jeo-stratejik açıdan değil, diğer özellikler (nüfus, tarih, doğal kaynaklar, askeri, vs) yönünden de önemli bir potansiyele sahiptir. Yani; helva yapacak her türlü malzeme mevcut, ancak uygun şekilde hazırlanması, pişirilmesi sağlanamıyor.

Dünya olaylarını etkileme açısından Türkiye’ye baktığımızda, güçlüler grubunda yer alması bence söz konusu değil, olsa olsa çok zayıfların üstünde orta bir sınıfta yer alabilir. Yıllardır yakın bölgemizde meydana gelen ve ülkemizi yakından ilgilendiren olaylara etkimiz hiç de iç açıcı durumda değildir. Çoğu olay karşısında devlet büyüklerimiz, “Türkiye’nin olmazsa olmazı” dedikleri, “ kırmızı çizgiler” belirlemişler, ancak bu çizilen pek çok “kırmızı çizgi”, güçlü devletlerin bastırmasıyla her seferinde silinmiş ve bu çizgiler her seferinde daha geriye çekilmiştir. Böyle bir devlet anlayışı hem içte (çeşitli taktiklerle halkın gözünden saklanmamışsa), hem de dışarıda o devletin itibar ve güvenirliğinin ciddi şekilde sorgulanmasına ve zamanla da o devletin hepten dikkate alınmamasına neden olur. Türkiye maalesef böyle bir gidişat üzerindedir.

Körfez Harbinde, bir koyup üç alacaktık. Irak petrolleri Türkiye üzerinden taşınacaktı. Halbuki bu harp nedeniyle (Irak’a uygulanan ambargo, mülteciler) Türkiye’nin ekonomik zararları milyar dolarlar seviyesindedir. Verilen sözler lafta kalmıştır.

2003 Irak Harekatı öncesi üç tezkere gündeme geldi, bunlardan sadece biri mecliste reddedildi. Yani Türkiye, sağladığı desteklerle, büyük oranda harekata dahil oldu. Türkiye’nin, harekat öncesi ileri sürülen kırmızı çizgileri vardı. Bunlar; Irak’ın toprak bütünlüğü, Irak’taki Türkmenlerin haklarının korunması ve PKK’nın ortadan kaldırılması.

O günlerde, bu konularda Türkiye adına olumlu bir gelişme olmadığını, aksine durumun giderek daha kötüleştiğini üzülerek izledik.

Bugün yine aynı şeylere şahit olmaktayız. IŞİD’e müdahalede koalisyon güçlerine yardım ve destek sağlamak için; Esad’ın iktidardan düşürülmesi, Suriye sınırları dahilinde güvenli bölge oluşturulması, terör örgütlerine yardım edilmemesi gibi devlet büyüklerimizin saydığı şartlar vardı. Bunlar kısa bir süre önce ifade edilmişti. Bugün bakıyoruz, Koalisyon Güçleri terörist gruplara silah-cephane ve diğer yardımları yapıyor, sınırımızda geçiş koridoru açılmış, ancak bunun yanında Türkiye’nin ileri sürdüğü şartlardan hiç bahsedilmiyor. Devlet büyüklerimizin şartları hiç dikkate alınmıyor.

Öte yandan; Tunceli, Diyarbakır gibi illerde PKK devlet icraatları uyguluyor, bunlar devlet tarafından bilindiği halde müdahale edilmiyor veya edilemiyor. Bir yandan çözüm süreci denilen bir süreç yürüyor ve halktan kimse bunun kapsamını bilmiyor. 

Yeni bir “akil adamlar” hazırlığı olduğunu duyuyoruz. Bunun anlamı nedir?

Birinci Dünya Harbi sonunda Türkiye işgal edilmeye başladığında, işgal edilen bölge halkını yatıştırmak, işgal güçlerine karşı koyulmasını önlemek için İstanbul Hükümeti tarafından “Heyet-i Nasiha” lar (nasihat heyeti) oluşturulup o bölgelere gönderilmişti. O günkü sonuçları hepimiz biliyoruz. Bugünkü “akil adamlar” heyetlerinin o zamankinden farkı var mı acaba...???

Türkiye ne kadar güçlü ....?



Bu yazı 14468 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI