Bugun...


Saffet Karadeniz

facebook-paylas
BİLGELİK VE HOŞGÖRÜ
Tarih: 11-04-2015 19:00:00 Güncelleme: 11-04-2015 19:00:00


Bir toplumda, saygı, sevgi ve hoşgörü olmadan huzur ve mutluluğu yakalamak mümkün değildir. Bizim Türk toplumunda uzun zamandan beri ciddi ve derin bir huzursuzluk sürüp gitmektedir. Bunun başlıca sebebi, bireylerin birbirlerine özellikle saygı ve sevgisinin olmamasıdır. Bu duyguların oluşmasını sağlayan en önemli unsur da hoşgörüdür.

Yakınlarda sonuçları yayınlanan bir araştırmaya göre, dünyada mutluluk sıralamasında Türkiye 65 ülke arasında 56. sırada yer almaktadır. Günlük hayatta etrafımıza baktığımızda, iş yerinde, trafikte veya sokakta insanların genellikle somurtkan-asabi olduğu görülmektedir. Daha da önemlisi, her türlü tartışma ortamında insanlarımız birbirlerine tahammül edememekte, hoşgörü göstermemektedir. Bu yüzden önemli sosyal meselelerde insanlarımız kitleler halinde guruplara bölünmekte, bir gurup diğerine nefret eder derecede bakmaktadır. Toplumumuz pek çok açıdan (laik-antilaik, alevi-sünni, Kürt-Türk, sağcı-solcu, iktidar- muhalefet vs.), aralarında karşılıklı konuşma, uzlaşma, birbirlerini dinleyip anlama ortamı sağlanamayacak büyük kitlelere bölünmüş durumdadır. Bu durum çok önemli sosyal bir problemdir.

Hoşgörülü olmak bilgiye dayanmaktadır. (Tabi ki, ruhsal rahatsızlıkları bunun dışında değerlendirmek gerekir.) Öncelikle bir birey; hiç kimsenin hatasız olamayacağını ve yine herşeyi bilen bir kimsenin olmadığını kabul etmelidir. Bu, hayatın önemli bir gerçeğidir. Bu gerçek insanlar tarafından ne kadar idrak edilirse, toplumdaki hoşgörü de o derecede artacaktır. İnsanların bilgisi arttıkça, idrak seviyesi ve hoşgörüsü de artar.

Çeşitli tanımları olmasına rağmen bana göre “bilgi; öğrenildiğinde fayda sağlayan her şey” olarak tarif edilebilir. Dolayısıyla bilgi sonsuzdur. Bu sonsuzluk içinde tüm insanlığın sahip olduğu bilgi seviyesi bile bir hiç mertebesindedir. Özellikle bilim-insanları yeni şeyler bulup öğrendikçe çok daha fazla bilinmeyen olduğunun farkına varırlar. Yani insanın bilgi seviyesi arttıça, bilmediklerinin çokluğunun daha fazla farkına varır.

Bilgi kümesini bir balon gibi düşünebiliriz. İçinde bilgi az olan balonun dış yüzey alanı küçüktür. Bu alan bilinmeyenler dünyası ile olan temas yüzeyidir.  Bu yüzey, bilinmezliklerle olan sınırı ifade eder. Yani bilgi balonu küçük olan kimse, sahip olduğu balonun dış yüzeyi kadar, küçük bir bilinmezliğin farkındadır. Oysa çok bilgili kimseler, balonlarının yüzey alanı büyük olduğu için, çok daha fazla bilinmezliklerle karşı karşıyadır ve bilgisizliğinin çok daha fazla farkındadır. Bu da bilgili kimselerin daha fazla hoşgörü sahibi olması gerektiği esasını ortaya çıkarır.

Toplum içindeki tartışmalar, bir fikir mücadelesi şeklinde cereyan etmektedir. Genellikle kendi fikrini karşısındakine kabul ettirme amacı vardır. Halbuki, tartışmaların amacı yeni ve doğru şeyler öğrenmek, doğru bildiği sanılan yanlışlardan kurtulmak veya onları düzeltmek şeklinde olmalıdır. Bilgisi az olan bir kişinin bile, çok bilgili birinin bilmediği bazı şeyleri bilebileceği unutulmamalıdır. Onun için tartışmalarda/bilgi alış-verişlerinde, kendi fikrini kabul ettirmek yerine, karşıdaki insandan neler öğrenilebileceği üzerinde durulmalı, süreç karşılıklı fayda sağlama anlayışına dönüştürülmelidir. Bunun için insan kendini, öncelikle yanlış olan ön yargılarından kurtarmalıdır. Ön yargıların yanlış olup olmadığı ise karşıdaki kişiyi dinleyip anlamadan anlaşılamaz.

Toplumda; bilgili, ağırbaşlı, anlayış ve hoşgörü sahibi olan ve saygı duyulan gerçek bilge kişilere ihtiyaç vardır. Bunların sayısı artmalı ve toplum içinde hak ettikleri mevkilere gelmelidirler. Ancak o zaman bir toplum gerçek ve kalıcı huzuru bulabilir.  



Bu yazı 13829 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI