Bugun...


Prof.Dr.Behçet Kemal Yeşilbursa

facebook-paylas
Irak’tan Ders Almak: Irak Hükümetleri ve Kürtler
Tarih: 04-08-2025 18:44:00 Güncelleme: 04-08-2025 18:44:00


 

Bu yazı “Kürt sorununu” daha iyi anlamayı amaçlamaktadır. Zira yüz yıl sonra “Kürt sorunu” çözüm bekleyen bir “sorun” haline geldi. Bu konuyu Irak üzerinden tahlil edeceğim.

 

Kürt isyanları 19. yüzyıla kadar uzansa da bir dizi büyük ve küçük isyanın ortaya çıktığı dönem, I. Dünya Savaşı'nı takip eden dönemdir. I. Dünya Savaşı'ndan sonra İngiltere, Irak üzerindeki nüfuzunu yoğunlaştırdı. Osmanlı Devleti yenilmiş ve İran çöküş halindeydi. İngiliz Dışişleri mensupları Fransız mevkidaşlarıyla birlikte bölgeyi yeniden şekillendirdiler. Eski Osmanlı topraklarında bir Kürt yurdu kurma fikri bazıları tarafından desteklense de, sonunda İngiltere ve Fransa, Kürtlerin protestolarına, dilekçelerine ve direnişine rağmen Kürtlerin yaşadığı yerleri yeni kurulan Irak, Suriye ve Türkiye devletleri arasında bölmeyi tercih ettiler.

 

Kürtlerin bu üç ülke arasında bölünmesi ağır bir bedele yol açtı. Örneğin, Türkiye yaklaşık otuz Kürt isyanına tanık oldu; bunların en sonuncusu PKK'nin faaliyetleriydi. Irak devleti de kurulduğu günden bugüne Barzani ailesinin önderlik ettiği bir çok isyanla karşı karşıya geldi. Suriye Kürtleri ise, uzun yıllar boyunca, kendilerini vatandaşlık haklarından mahrum bırakan bir sistem içinde yaşadılar. Fakat 2011'de patlak veren Suriye iç savaşı Suriye Kürtlerinin satatüsünü ve durumunu güçlendirdi. İran'daki Kürt nüfusunun da istikrarlı bir tarihi olduğu söylenemez; hem 19. hem de 20. yüzyıllarda İran Kürtleri de bir çok kez isyan etmişti.

 

1920-1932 yılları arasındaki İngiliz yönetimi sırasında, Irak'taki Kürtlerin koşullarını iyileştirmek için önlemler alındı, ancak Irak'ın kuzeyinde Kürtler için özel bir yönetim kurma çabaları bir dizi aşiret ayaklanması nedeniyle engellendi. Irak 1932'de tam bağımsızlığını kazandığında, hükümet Milletler Cemiyeti'ne Kürtlerin ve diğer azınlıkların haklarını garanti altına alacağını resmen ilan etti. Bu garanti, diğer Irak vatandaşlarıyla kanun önünde eşitliği de içeriyordu ve diğer hususların yanı sıra, Kürtçenin Arapça ile birlikte resmi dil olacağı ve mümkünse yetkililerin Kürt olması gereken bölgeleri şart koşuyordu. Ayrıca Kürtçe ilköğretim sağlanması için resmi fon tahsis edileceği sözü de verildi. Ancak Irak Hükümeti bu beyannameye pek uymadı ve bunun yerine Irak'ın kuzeyinde otoritesini güçlendirdi. Kürtlerin hoşnutsuzluğu bir dizi isyana yol açtı; bunların en ciddisi, aşiret lideri Molla Mustafa Barzani'nin 1943-1945 yılları arasında önderlik ettiği ayaklanmaydı. Irak ordusu tarafından yenilgiye uğratıldı ve İran'a kaçtı. Orada kısa ömürlü Kürt Mahabad Cumhuriyeti'ne katıldı. Bu cumhuriyet çökünce bir grup taraftarıyla birlikte Sovyetler Birliği'ne gitti.

 

General Kasım 1958'de monarşiyi devirdiğinde, Kürtlere Irak'taki Arap nüfusuyla eşitlik sözü verdi ve Barzani'nin sürgünden dönmesine izin verdi. Ancak başlangıçtaki işbirliği döneminden sonra, Kürt kamuoyu, hükümetin verdiği sözleri tutmaması ve Barzanilere rakip aşiretleri silahlandırması nedeniyle hükümete karşı sertleşti.

 

Temmuz 1961'de Barzaniler silahlandı ve hükümetten destek alan rakip aşiretleri yendi ve kuzeydeki hükümet mevkilerini de ele geçirdiler. Molla Mustafa Barzani daha sonra General Kasım'a Kürtler için özerklik de dahil olmak üzere bir dizi talepte bulundu. Talepleri arasında hem ülkenin kuzeyinde özerklik hem de Irak vatandaşı olarak Kürtler için siyasi, kültürel ve sosyo-ekonomik haklar yer alıyordu. General Kasım'ın cevabı, Eylül 1961'de Kürtlere karşı tam kapsamlı bir askeri saldırı başlatmak oldu. Çatışmalar, General Kasım'ın Şubat 1963'teki düşüşüne kadar aralıklarla devam etti ve iki taraf da kesin bir üstünlük elde edemedi.

 

Baas Partisi Şubat 1963'te iktidara geldikten hemen sonra ateşkes sağlandı. Hükümet, Kürtlere “ademi merkeziyetçilik temelinde ulusal haklar” vermeye hazır olduğunu açıkladı. Ancak Kürtler petrol gelirlerinden pay ve Irak ordusunun kuzey Irak’tan çekilmesini talep etti. Hükümet karşı önerilerde bulunsa da müzakereler sonuçsuz kaldı. Ve Haziran 1963'te çatışmalar tekrar başladı. Ancak ordu Kuzey Irak'ın dağlık bölgelerinde tam anlamıyla kontrol sağlayamadı. Sonunda Şubat 1964'te Kürtler ile hükümet arasında ateşkes ilan edildi. Cumhurbaşkanı Abdüsselam Arif'in resmi açıklamasında Kürtlere “kardeşçe bir ulusal birlik” içinde ulusal haklar vaat edildi, genel af ilan edildi ve kuzeyin rehabilitasyonunu için söz erildi.

 

Fakat müzakerelerin uzun sürmesi ve somut bir sonuç alınamaması üzerine Nisan 1965'te çatışmalar yeniden başladı. Fakat 1965 harekâtı öncekilerden daha iyi gitmedi ve yıl sonunda bir kez daha çıkmaza girildi.

 

Nisan 1966'da Irak'ın ilk sivil başbakanı olarak atanan Dr. Abdurrahman Bazzaz, yeni bir askeri harekât düzenlemek yerine Kürtlerle barış müzakerelerinden yana olduğunu açıkladı. Ancak tavsiyesi dikkate alınmadı ve Mayıs ayında yeni bir harekât başladı. Hükümet güçleri, Rowanduz yakınlarında ciddi bir gerileme yaşadı ve Haziran ayı başlarında harekât durduruldu. Bunun üzerine 29 Haziran 1966'da Dr. Bazzaz, Irak'ın kuzeyinde barış için 12 maddelik bir plan açıkladı.

 

Plan bazı kısımlarında belirsiz olsa ve birçok şeyi dile getirmese de bir çözüm için yeterli bir temel oluşturuyor gibi görünüyordu ve Bazzaz görevde kaldığı sürece makul bir ilerleme şansı olduğu düşünülüyordu. Plan, Barzani tarafından memnuniyetle karşılandı. Ancak Temmuz ayına gelindiğinde herhangi bir olumlu gelişme olmaması nedeniyle Kürtler hayal kırıklığına uğramaya başlamıştı ve Ağustos ayında Bazzaz’ın görevden alınmasıyla çözüm umutları hepten yok olmuştu.

 

Bazzaz'ın 6 Ağustos'ta görevden alınmasıyla bir çözüm umutları neredeyse yok olmuştu. Kürtler, hükümeti Bazzaz'ın önerilerini geri çekmekle suçladı, hükümet ise Barzani'nin Irak ordusundan ele geçirilen silahların teslimi konusunda dürüst olmadığını ileri sürerek Kürt yerel yönetimi konusunda isteksiz davrandı. 1966 Ekim ayına gelindiğinde müzakereler çıkmaza girmişti. Taraflardan hiçbiri diğerine güvenmiyordu ve her ikisi de birbirinin hile yaptığı dile getiriyordu. Sonuçta durum giderek kötüleşti ve çatışmaların kademeli olarak yeniden alevlenmesine yol açtı.

 

Temmuz 1968'de iktidara gelen Baas Hükümeti sorunun çözümü için seleflerinden daha daha iyi bir konımda değildi. Dolayısıyla önceki hükümetlerden devraldıkları kuzey Irak’ı kontrol altına alma ve Talabani kanadına mali ve askeri yardım sağlama politikasını sürdürdüler. Ancak bir süre sonra Bazzaz'ın 1966'da ortaya koyduğu bazı önerileri uygulamaya koymaya başladılar. Bunun sonucunda, Kürt bölgelerindeki okullarda eğitim dili Kürtçe oldu; Süleymaniye'de bir üniversite kuruldu; bir Kürt Edebiyat Akademisi kuruldu; savaşa katılanlar için af ilan edildi ve yetkilerin bir ölçüde valiliklere devredilmesi sağlandı. Bu yatıştırıcı adımlara rağmen çatışmalar 1969’da tekrar başladı.

 

Fakat Ocak 1970'e gelindiğinde Baas Partisi ile Barzani temsilcileri arasında fiili bir ateşkes bahanesiyle ciddi müzakerelerin yürütüldüğü ortaya çıktı. Bu müzakerelerin içeriği 11 Mart 1970'te Irak Devrim Komuta Konseyi tarafından ilan edildi.

 

Fakat anlaşmanın uygulanması kolay olamadı. Genel af  ilan edildi, beş Kürt bakan atandı, Kürt bölgelerinde kalkınma faaliyetleri başladı ve kültür ve eğitim alanlarında bir dizi adımlar atıldı. Hükümet, Barza’ninin rakipleri Talabani ve İbrahim Ahmed'e verdiği desteği geri çekti. Peşmergelerin bir kısmı sivil görevlerine geri döndü ve bir kısmı da İçişleri Bakanlığı'na bağlı bir Kürt sınır gücü olarak kuruldu. Ancak Barzani yaklaşık 20.000 silahlı adamını, ağır silahlarını ve yayın istasyonunu elinde tuttu. Fakat öte yandan bir Kürt Cumhurbaşkanı Yardımcısı atanması ve Ulusal Meclis kurulması konusundaki zorluklar çözülemedi.

 

Anlaşmada yeterince açıklanmayan konulardan biri de Kürt bölgesinin gelecekteki idari yapısı idi. Bağdat'taki İngiliz Büyükelçisi'nin de belirttiği gibi, hükümetin özerklik'ten kastettiği şeyin mütevazı bir bölgesel özyönetimden ibaret olduğu, Kürtlerin ise bundan çok daha fazlasını kastettiği konusunda pek şüphe yoktu. Nüfus sayımıyla belirlenecek olan Kürt özerk bölgesinin fiziksel kapsamına ilişkin önemli bir konu da çözümsüz kalmıştı. Sınırın belirlenmesi temel sorundu, Irak'ın ana petrol üretim bölgesini barındıran ve Türkmenler, Kürtler ve Araplar da dahil olmak üzere kozmopolit bir nüfusa sahip olan Kerkük vilayetinin statüsüyle ilgiliydi. Mart 1970'te, petrol sahalarının işletilmesinin merkezi hükümetin yetki alanında kalmasını kabul etmelerine rağmen, Kürtler Kerkük'ün başkentleri olması gerektiğinde ısrar etti. İngiliz Büyükelçisi, toprak sorunu çözülmediği sürece hiçbir çözümün kalıcı olmayacağı görüşündeydi.

 

1971'de ilişkiler bozulmaya başladı. Hükümet anlaşmayı hızlandırmak için Mayıs 1971'de yeni bir Kürt İşleri Yüksek Komitesi kurdu. Ancak üyelerinden hiçbiri Kürt olmadığı için bu komite Kürtlere pek güven vermedi. Bir nevi bizdeki komisyon gibi.

 

Bu arada Barzani Kürt bölgeleri için yılda 150 milyon Irak dinarı ayrılmasını ve üçte birinin Kürt üyelerden oluşan Ulusal bir Meclis kurulması gibi taleplerde bulundu. Ancak Eylül 1971'de Barzani'ye yönelik suikast girişimi, Barzani'nin Bağdat Hükümeti'ne yönelik şüphelerini artırmış ve uzlaşma sürecini kesintiye uğratmıştı. Barzani, 18 Kasım 1971’de Beyrut'ta yayınlanan bir Fransız gazetesine verdiği röportajda Irak hükümetine güvenmediğini ve Irak ordusunun sürpriz bir saldırısından korktuğunu söylemişti.

 

1961'de Barzani kendini baskın aşiret lideri olarak kabul ettirdiğinde ve KDP onunla güçlerini birleştirdiğinde, Irak Kürtleri önceki isyanlarda olduğundan daha birleşik bir cephe oluşturmuşdu. Çözüm tamamlanmadığı ve Barzani makul bir sağlık durumunu koruduğu sürece (ki o zaman neredeyse 70 yaşındaydı) Irak Kürtlerinin genel lideri olarak konumu sarsılmaz görülüyordu. Ancak kalıcı bir barış sağlanırsa Kürt saflarında ciddi bölünmelerin yeniden ortaya çıkacağı bekleniyordu. Kendi aralarında birlik içinde kalamayacak olan aşiret liderleri, kendi bölgelerindeki otoritelerini korumak isterken, daha radikal unsurlar KDP'nin bölge yönetiminde baskın bir rol oynamasını isteyecekti.

 

KDP, Irak'taki tek Kürt siyasi örgütü olduğundan, Kürt hareketinin kontrolü için gelecekte verilecek herhangi bir mücadelenin KDP içinde yaşanması muhtemeldi. Özünde tutarlı bir ideolojisi olmayan milliyetçi bir partiydi. General Kasım iktidarının ilk günlerinde taktiksel nedenlerle Komünistlerle işbirliği yaptı, ancak 1960'tan sonra etkisi yok denecek kadar azdı. Barzani'nin Talabani ve Politbüro'nun diğer sol görüşlü üyelerine karşı harekete geçtiği 1964 yılından sonra parti büyük ölçüde onun kontrolüne girdi.

 

Kürt isyanının örgütsel çerçevesi karmaşıktı, çünkü geniş ve çeşitli bir coğrafi alanı ve birçok farklı nüfus unsurunu kapsıyordu. 1966-1970 döneminde Kürt otoritesinin başlıca organları Devrim Konseyi, Yürütme Bürosu ve KDP Politbürosu'ydu. Devrim Konseyi, en yüksek yetkiyi kullanan ve dört ayda bir üyelerinin veya Yürütme Bürosu'nun talebi üzerine toplanan 62 üyeli bir tür seçilmiş parlamento olarak tanımlanıyordu (KCK gibi). Yürütme Bürosu ise ordu da dahil olmak üzere Kürt isyanının tüm organlarını kontrol etmekten sorumlu bir Bakanlar Kurulu olarak tanımlanıyordu. Barzani, her üç organın da Başkanı ve aynı zamanda ordunun Başkomutanıydı ve dolayısıyla tüm mekanizmaya hakimdi.

 

1960'ların sonlarında Peşmergelerin yerel bazda toplanan ve büyük ölçüde bağımsız olan on tugaydan oluştuğu bilinmektedir. Faaliyetleri tam olarak koordine edilmemişti, ancak Barzani Başkomutan olarak bir dereceye kadar merkezi kontrol sağlıyordu. Etkileri, kendi bölgeleri dışında faaliyet gösterme konusundaki isteksizlikleri nedeniyle bir ölçüde sınırlıydı. Ancak Kürtlerin gerilla faaliyetleri için kullandığı küçük gruplar, arazinin yapısı göz önüne alındığında son derece hareketliydi. Yaklaşık 200 kişilik bir aşiret muhafızı tarafından korunan Barzani'nin kendisi, tespit edilmemek için çatışmalar sırasında sürekli hareket halindeydi. Ailesi genellikle ona eşlik ediyordu. Üçüncü oğlu İdris yaverliğini yapıyordu.

 

Kürt askeri örgütlenmesi, kısmen İran ve İsrail'in talimatları ve kısmen de Irak ordusundan kaçan Kürt kökenli askerlerinin çalışması sonucunda 1963-1966 yılları arasında önemli ölçüde gelişmişti. Çatışmalar sırasında Kürtler, kasabaları ele geçirmeye çalışmak yerine Irak ordusunu dağlara çekip orada gerilla taktikleri uyguladılar. Yaz aylarında kaybedilen mevziler genellikle kış aylarında geri kazanılıyordu. Kürtler için çatışmalar büyük ölçüde savunma amaçlıydı ve kısmen İran'dan gelen ikmal yollarını açık tutmayı amaçlıyordu. Çatışmaların dağlarla sınırlı kalması ve büyük kasabaları kontrol etme çabası olmaması, Barzani'nin işine geliyordu çünkü bu sayede yönetimde ve aşiret yapısı üzerinde kontrol sağlayabiliyordu.

 

Türkiye anlaşmazlığa açıkça dahil olmasa da Irak'ta kalıcı bir çözümü memnuniyetle karşıladı; ancak Irak'taki Kürtler için özerkliğin, Türkiye’deki Kürt nüfusunun isteklerini teşvik edeceğinden de endişeliydi.

 

Kürtlerin Kasım döneminde İran Hükümeti'nden mali ve askeri yardım aldığı ve bazı Kürtlerin İran ordusunun ağır silah eğitimi aldığı biliniyordu. İran'ın Baas Hükümeti'ne ve Nasır'la ilişkilerine duyduğu güvensizlik, 1963'te Kürtlere yaptığı yardımlarda önemli bir artışa yol açtı; ancak Şah, Kürtlerin davalarına açık destek vermekten çekindi. 1963'ten sonra İran, Kürtlerin en önemli müttefiki olmuş ve onlara silah, teçhizat, erzak, para, eğitim ve haberleşme araçları sağlamıştı. İran yardımı, Orta Doğu'nun “açık sırlarından” biriydi ve Şah, Irak Hükümeti ile ilişkileri açısından özel görüşmelerinde sık sık “Kürt kartı” olarak bahsedilirdi. Şah, Barzani'yi destekleyerek İran'daki Kürt nüfusunun emellerini harekete geçirme ve Irak'ı Şattülarap ve Huzistan'da misilleme yapmaya kışkırtma riskini göze almış olsa da Irak rejimini zor durumda bırakıp zayıflatmak için böyle bir fırsatı kaçıramayacağını düşünüyordu. Ayrıca bu eyleminin Sovyetlerin Kürtlerle ilişkilerini önceden engellemek anlamına geldiğini düşünüyordu. General Kasım döneminde Sovyetlerin Kürtlere verdiği destek neredeyse tamamen sözlü destekle sınırlıydı; ancak Sovyetler Birliği'nin 1963 Baas rejimine karşı duyduğu aşırı antipati göz önüne alındığında, bu desteğin daha ciddi bir boyuta ulaşarak bölgedeki diğer ülkelerin ve Irak'ın güvenliğini tehdit edebileceğinden yaygın olarak endişe ediliyordu.

 

Irak Hükümeti, Kürtlere verdiği destek nedeniyle İran'a defalarca şikayette bulunmuştu; özellikle Ocak 1966'da bir Irak garnizonu Kürtler tarafından kuşatılıp topçu bombardımanına maruz bırakıldığında, Irak, buna cevaben İran'ı hem Kürtlere silah sağlamakla hem de topraklarının bombardıman için kullanılmasına izin vermekle suçladı. Fakat İran Hükümeti bu suçlamaları reddetti. İran, kendi yardımlarının yanı sıra, İsrail'in Irak Kürtlerine kendi toprakları üzerinden yardım göndermesine de izin verdi. Kızılhaç yardımı da dahil olmak üzere diğer yardımların çoğu da İran üzerinden ulaştırıldı.

 

Fakat Mart 1970 anlaşması, İran'ı Irak'a karşı bir silahtan mahrum bıraktı. İran'ın çıkarlarına bir darbe vuran anlaşmaya karşı çıkacağı bekliyordu. Ancak Barzani üzerindeki önemli mali baskıya rağmen İran'ın bunu en başından engelleyememesi ülkenin sınırlı bir etkiye sahip olduğunu ve Iraklı Kürtleri tekrar silahlanmaya zorlayamayacağını gösteriyordu. Ancak Barzani hâlâ İranlılarla temas halindeydi ve daha fazla düşmanlığın kaçınılmaz olduğuna karar verirse, daha önce olduğu gibi para, silah ve malzeme için İran'a yönelecekti. İran-Irak ilişkilerinin gergin kalması durumunda, İran'ın Barzani'nin taleplerini karşılaması muhtemeldi.

 

1960'larda İran'daki Kürtler nispeten sessizdi. İran Hükümeti, “havuç (toprak reformu, TV kanalı, radyo programları vb.) ve sopa (kargaşaların bastırılması, sorun çıkaranların sürgüne gönderilmesi vb.) karışımıyla” Kürtler üzerinde oldukça sıkı bir kontrole sahipti. Ancak 1946'da İran'da bağımsız bir Kürt Cumhuriyeti kurma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasından kaynaklanan hoşnutsuzluk mirası hâlâ mevcuttu. Bu hoşnutsuzluk, özellikle Irak Kürtlerinin tam özerkliğe ulaşması veya Irak Hükümeti ile kalıcı bir anlaşmaya varması durumunda, İran Hükümeti'ne karşı kullanılma potansiyeli taşıyordu. Dolayısıyla, Irak Kürtlerinin istekleri doğrultusunda Irak Hükümeti'yle savaşmaya teşvik edilmesi İran'ın çıkarına olsa da, bu başarı İran'ın çıkarına olmayabilirdi. İran'ın amacı, sorunu sınırın Irak tarafında kalıcı olarak tutmaktı.

 

Kürt anlaşmazlığı, Irak Petrol Şirketi'nin (IPC) tesislerinin Kürt saldırılarına karşı son derece savunmasız olması nedeniyle İngiltere için özel bir endişe kaynağıydı. General Kasım döneminde Kürtler, küçük çaplı durumlar dışında sabotaj yapmaktan kaçınmıştı. Fakat 1963, 1965 ve 1966'daki çatışmalar sırasında birkaç sabotaj olayı yaşanmıştı. Ancak büyük bir sabotaj, görünüşe göre Kürtlerin genel olarak Irak veya Batı kamuoyunu ve özellikle de IPC'yi dışlamak istememeleri nedeniyle yaşanmamıştı. Çünkü petrolün bir gün kendi gelirlerinin ana kaynağı olacağını umuyorlardı.

 

Kürt isyanının İngiliz Hükümeti'nin çıkarlarını etkilediği bir diğer nokta da, Irak ordusunun kuzeyde konuşlandırılmasının Irak'ın Kuveyt'e saldırma veya Körfez'in başka yerlerinde faaliyet gösterme kabiliyetini azaltmış olmasıydı. Ancak Mart 1970 anlaşmasından sonra Irak Ordusu'nun yeniden Kuveyt sınırında konuşlandırılması Kuveyt'te endişeye yol açmıştı. Ancak İngiliz Hükümeti Irak’ın silah taleplerini hiçbir zaman reddetmemiştir. Çünkü Irak’ın başka kaynaklara özellikle de Sovyetlere yönelmesini istememiştir.

 

Irak Hükümetinin 12 Mart'ta yayınladığı öneriler, 1966'dakilerle oldukça benzerdi. Bir kez daha bir barış taslağı hazırlanmıştı ve 1970 önerilerinin 1966 önerilerine göre uygulanma olasılığının daha yüksek olup olmadığı görülecekti.

 

1970 tarihli tekliflerdeki on beş maddeden on biri, 1966’daki önerilerin biraz farklı bir vurguyla tekrarıydı. Ancak Kürtler, 1966'ya göre 1970 tekliflerinin daha iyi olduğunu düşünüyorlardı ve memnundular. Barzani kendi bayrakları, petrol gelirlerinden sabit bir pay ve Devrim Komuta Konseyi'nde (DKK) temsil dışında tüm taleplerini güvence altına aldıklarını düşünüyordu. Yeniden kurulan bir hükümette en az dört bakanlık olmasını umuyorlardı. Ayrıca kamuoyuna açıklanmamış önlemler, Irak birliklerinin büyük kısmının geri çekilmesi, Peşmergelerin Kürt bölgelerinde Ulusal Muhafız olarak kalması ve hükümetin Talabani ve yandaşlarına verdiği desteği bırakması konusunda da anlaşma sağlanmış olması mümkündü.

 

1970 önerileri, 1966'dakilere kıyasla daha az belirsiz ve daha net görünüyordu, ancak yine de çok fazla belirsizlik vardı. Ayrıca Bazzaz'ın On İki Maddesi'nde olmayan dört madde içeriyordu. Bunlardan ulusal servetin paylaşımıyla ilgili olanı, Kürtlerin Kürt bölgelerindeki petrol gelirlerinden yalnızca Kürtlerin yararlanamayacağını açıklığa kavuşturuyordu; ekonomik plan, tarım reformu ve bir Kürt Cumhurbaşkanı Yardımcısı atanmasıyla ilgili olanlar ise 1970'te Kürt perspektifinden herhangi bir ilerleme sağlamadı. Bağdat'taki İngiliz Büyükelçisi, kazanımların gerçek olmaktan çok daha prestijli olacağı, tarım reformunun Kuzey Irak'ta hiçbir zaman önemli bir konu olmadığı ve ekonomik planın tamamen fon ve yönetici kadro tahsisine bağlı olacağı görüşündeydi.

 

En önemli madde ise Kürtlere Irak Cumhuriyeti sınırları içinde özerklik verilmesini öngören 12. Madde'ydi. Bu madde, Irak'ın kuzeyinde Kürt yerel yönetimi altında özerk bölgelerin kurulmasını mümkün kılacak ve böylece Kürtlerin ayrı bir Kürt vilayeti talebini karşılayacak gibi görünüyordu.

 

Ancak anlaşmanın uygulanıp uygulanamayacağı veya 1966'da olduğu gibi, güvensizlik ve farklı yorumlanmasının 1970 anlaşmasının kademeli olarak başarısızlığa uğramasına yol açıp açmayacağı henüz belli değildi. Bağdat'taki İngiliz Büyükelçisi, büyük ölçüde her iki tarafın da kalıcı bir çözüme ulaşma konusundaki gerçek eğilimlerine, İran'ın buna ne kadar izin vereceğine ve iki tarafın birbirlerinin iyi niyetine ne kadar güvendiğine bağlı olduğuna inanıyordu. Ancak Baas iktidarı herhangi bir şekilde paylaşmaya yanaşmayan bir örgüttü ve bu nedenle Kürtlerin anlaşmanın kendilerine vaat ettiği tam özerklik ve eşitlik derecesini elde edip edemeyecekleri tartışmaya açıktı.

 

Nitekim anlaşmanın uygulanmasında çok az ilerleme kaydedildi ve Kürtler ile Hükümet arasındaki ilişkiler giderek kötüleşti. Anlaşmanın imzalanmasından dört yıl sonra, Hükümet 1970 tarihli anlaşmayı uygulama iddiasında bulunan ancak gerçekte uygulamaya geçemeyen bir özerklik yasası çıkardı. Ekim 1974'te Erbil'de bir Kürt Yasama Meclisi açıldı, ancak bu ve diğer tavizler Kürtler tarafından, özellikle hükümette temsil konusunda taleplerini karşılamadığı gerekçesiyle reddedildi. Cumhurbaşkanı yardımcılığına bir Kürt atandı, ancak yetkisi sınırlıydı ve Kürtler tarafından gerçek bir temsilci olarak görülmüyordu.

 

Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgeleri gösteren nüfus sayımında herhangi bir ilerleme kaydedilemedi. Yeni bir çatışma çıktı ve Irak rejimini istikrarsızlaştırma fırsatını değerlendiren İran, Kürtlere askeri ve maddi destek sağladı. Irak Hükümeti, Kürt köylülerini sınır dışı etti ve geri dönmesini engelledi. Rejim, Kürt Peşmergelerinin güç tabanını zayıflatmayı ve Kürt ulusal kimliğine dair tüm duyguları yok ederek Irak milliyetçiliğinin gelişmesine olanak sağladı. Nitekim Şah, 1975'te Cezayir Anlaşması kapsamında, Irak'ın İran sınır iddialarını kabul etmesi karşılığında Irak Kürtlerine verdiği desteği geri çekince isyan bastırıldı.

 

Irak'ta Kürtler arasında kalıcı bir çözüm sağlanması durumunda, İran ve Türkiye'deki Kürt nüfusunun umutlarının uyanacağını öngörmüştü. İran'da Kürtler 1971'de nispeten sessizdi, ancak Türkiye'de olası bir Kürt ayaklanması tehdidi Nisan 1971'de sıkıyönetim ilan edilmesinin gerekçelerinden biriydi. Türk ve İran hükümetleri bu gelişmeleri yakından ve belki de endişeyle takip ediyordu.

 

Türk ve İran hükümetleri için diğer yol Irak'ın benimsediği yaklaşımı takip etmekti, özellikle de bir Kürt kimliğinin varlığını kabul etmekti. Önce Manda Yönetimi, sonra da Milletler Cemiyeti tarafından dayatılan bu politika, Arap yöneticiler tarafından ilk başta onaylanmadı; ancak daha sonra sadece onaylanmakla kalmadı, hatta genişletildi. Böyle bir politikanın üç devletin Kürtleri arasında daha güçlü bir dayanışma duygusu yaratacağı ve bunun kaçınılmaz olarak ve hızla ayrılma taleplerine yol açacağı yönünde olası itirazlar vardı.

 

Bu itirazları çürüten bir dizi argüman da vardı. Birincisi, Kürt milliyetçiliğinin ivmesi söndürülemezdi; ikincisi, en büyük Kürt nüfusuna sahip ülke olan Türkiye, Kürt desteğini kazanmada öncülük ederse, üçü arasında en az Kürt nüfusuna sahip olan Irak'ın çekim merkezi olduğu anormal durum tersine dönecekti; Son olarak üç ülkedeki Kürt nüfusunun tatmin olması ve ayrı bir Kürt devletinin kurulması için elverişsiz bir coğrafyanın varlığı göz önüne alındığında, üç hükümetin liberal hoşgörüye dayalı bir anlaşmaya varmasının mümkün olabileceği belirtiliyordu. Ancak Türk ve İranlı diplomatlar bu alternatifi bugüne kadar tercih etmişti. Türkiye’nin bugün geldiği nokta bu.

 

Kürtler, Irak Hükümet'nin kendilerine askeri bir çözüm dayatmasını engelleyecek kadar birleşik bir cephe oluşturdular. Bununla birlikte, kalıcı bir barış sağlanırsa, aralarındaki mevcut ayrışmaların ciddileşmesi muhtemeldi. Aşiret çekişmelerinin yanı sıra, asıl ayrışma, Molla Mustafa Barzani liderliğindeki aşiret unsurları ile Celal Talabani ve İbrahim Ahmed tarafından temsil edilen “radikal görüşlü şehirli aydınlar” arasındaydı.

 

Başbakan Nuri Said'in ihtiyatlı politikalarını tersine çeviren yeni Irak hükümeti, aslında "anti-emperyalist" kardeşlik kisvesi altında Arap-Kürt ortak cephesini ilan ediyordu. Molla Mustafa Barzani ve Barzan ailesi gibi Sovyetlerden etkilenen Kürtlerin de bu olaylarda figüran olarak kullanıldığı doğruydu.

 

Irak Kürtleri, Arap birliğine yönelik her türlü eğilimden her zaman çekinmişti. Başarısız Irak-Ürdün Federasyonu'na duydukları hoşnutsuzluk buna bir örnektir. Tüm nüfuzlarının, Irak'ın Birleşik Arap Cumhuriyetine (BAC) katılmasına karşı kullanılması muhtemeldi. Böyle bu davayı izleyen herhangi bir Irak hükümeti, onların desteğini kaybedecekti. Irak devrimini izleyen olayların gerçekliği, Iraklı Arap liderlerin bu destek için yüksek bir bedel ödemeye hazır olduklarını gösterdi. Nitekim Kürtlerin emelleri, o dönemde Bağdat'taki olayların önemli ölçüde anahtarıydı.

 

Şimdi bütün bunları uzun uzun niye mi yazdım. Tabii ki, gelecekte bir Irak, bir Suriye, bir Lübnan, bir Ortadoğu ülkesi olmasın diye. Türkiye etnik ve dini (cemaatlere) bir takım yerel yapılara bölünmesin diye. Siyaset dinden, din siyasetten elini çeksin diye. Irak’ta yaşananlardan ders alınsın diye. Milli ve kültürel üst bir kimlikte var olsun diye. Hülasa kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla diye.

 

1966 Bazzaz Önerileri

 

Özetle on iki madde şöyleydi:

 

  1. Irak'ta Kürtler ve Araplar için eşit ulusal haklar.

2. Yerel yönetimlerin yerinden yönetimi; seçilmiş yerel meclislerin geniş yetkilere sahip olması.

3. Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelerde Arapça ile birlikte Kürtçenin de resmi dil olarak tanınması.

4. Kürtlerin Ulusal Meclis'te orantılı temsili.

5. Kamu görevleri ve atamaları Kürtlere açık olacak.

6. Eğitimde fırsat eşitliği.

7. Yeterli sayıda yerel yöneticinin Kürt olması.

8. Kürtler için siyasal özgürlük ve ifade özgürlüğünün bir ölçüsü.

9. Genel af ve Kürt memur ve çalışanların görevlerine iade edilmesi.

10. Silahlı kuvvetler ve polis teşkilatındaki Kürt mensuplarının birliklerine bildirilmesi. Silahlı diğerlerinin ise silahlarını teslim etmesi.

11. Kuzeyin Rehabilitasyonu.

12. Yerinden edilmiş bireylerin ve grupların yeniden yerleştirilmesi.

 

1970 duyurusunun şartları, Dr. Bazzaz'ın 1966'da sunduğu tekliflerle yakından uyumluydu ve şu temel noktaları içeriyordu:

 

1. Kürtler, Irak Cumhuriyeti sınırları içinde siyasi haklara ve özerkliğe sahip olacaklardı. Kürt özerklik alanları resmi bir nüfus sayımıyla belirlenecekti.

2. Anayasada Arap ve Kürt olmak üzere iki temel milliyetin varlığı tanınacaktı.

3. Cumhurbaşkan Yardımcılığı görevine bir Kürt atanacaktı.

4. Kürtler yasama yetkisini orantılı olarak paylaşacaklardı.

5. Kürtler, ayrım gözetmeksizin hükümette ve kamu kurumlarında görev alacaklardı.

6. Kürt bölgelerindeki memurların Kürt veya Kürtçeyi iyi bilen kişiler olması gerekiyordu .

7. Kürt bölgelerinde hem Kürtçe hem de Arapça resmi dil olacaktı; bu bölgelerde eğitim dili Kürtçe olacaktı.

8. Tüm eski Kürt asker ve sivil yetkilileri, öğrencileri ve işçileri görevlerine iade edilecekti.

9. Kürtlere yönelik eğitim ve kültür imkânları genişletilecekti.

10. Kürtlerin, ilgili Irak ulusal örgütlerine bağlı, öğrenciler, gençler, kadınlar ve öğretmenler için kendi örgütleri olacaktı.

11. Arap ve Kürt köylerindeki halkın eski evlerine iade edilmesi.

12. Çatışmalardan etkilenen Kürtlere yönelik yardım tedbirleri alınacaktı.

13. Yeterli bütçeye sahip bir Kürt kalkınma komisyonu kurulacak ve Kürt bölgesine özel bir ekonomik plan hazırlanacaktı.

14. Kürt bölgelerinde tarım reformu hızlandırılacaktı.

15. Özerk bölgedeki doğal kaynakların işletilmesi Cumhuriyet yetkililerinin sorumluluğunda olacaktı.

16. Anlaşmanın uygulanmasının son aşamasında Kürtçe yayın yapan radyo istasyonu ve tüm ağır silahların teslim edilmesi gerekiyordu.

 

Yayımlanan anlaşmaya, aşağıdaki hükümleri içerdiği bildirilen gizli bir protokol eşlik ediyordu:

 

1. Anlaşmanın uygulanmasını denetlemek üzere ortak bir komite kurulacaktı.

2. Bu komitenin görevlerinden biri, kuvvette kalacak yaklaşık 6.000 kişi hariç, Peşmergeleri (Kürt isyancı güçleri) yeniden yerleştirmek olacaktır. Beş aşamadan oluşacak olan yeniden yerleştirme süresince, Hükümet, kuvvetin genel bakım masraflarını karşılayacaktır.

3. Hükümet, Barzani'ye muhalif tüm Kürt güçlerini silahsızlandıracak ve dağıtacak, Irak silahlı kuvvetleri ise 'normal mevzilerine' çekilecek.

4. KDP'nin Kürt bölgesinde serbestçe faaliyet göstermesine ve kendi gazetesini çıkarmasına izin verilecekti.

5. Kürt isyanına katılan ve daha önce devlet hizmetinde bulunan tüm kişilerin kıdem kaybı olmaksızın görevlerine geri dönmelerine izin verilecektir. Kürt silahlı kuvvetlerinde görev yapmış olanların, bu görevlerini Irak silahlı kuvvetlerinde görev yapmış gibi saymalarına izin verilecektir.

6. Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgeyi belirlemek için bir yıl içinde ülke çapında nüfus sayımı yapılacak.

7. Irak ulusal bayrağında hemen değişiklik yapılamasa da, bir sonraki bayrak değişikliğinde Kürt sembolü eklenecek.

 

Irak Devrim Komuta Konseyi'nin 11 Mart 1970 tarihli bildirisi

 

(Bildiri, Kürt sorununun tarihine ilişkin uzun ve taraflı bir değerlendirmeyle başlıyor ve Baas rejiminin son 18 ayda aldığı ve Kürtlerle varılan mevcut anlaşmanın temelini oluşturduğunu iddia ettiği tedbirleri sıralıyor. Aşağıda bildirinin geri kalanının birebir çevirisi yer alıyor.)

 

Devrim Komuta Konseyi, Kürdistan Demokrat Partisi lideri Mustafa el Barzani ile görüş alışverişinde bulunarak, bu bildirgenin içeriğini kabul edip hayata geçirmenin gerekliliğine ikna oldu.

 

Devrim Komuta Konseyi, Kürt bölgesinde kültürel ve ekonomik kalkınmayı sağlamak için tüm etkili önlemleri derinleştirme ve genişletme kararlılığını yineler. Bu amaçla, öncelikle Kürt halkının meşru haklarını kullanabilmesini ve vatan inşası ve büyük ulusal hedeflerine ulaşma mücadelesine etkin bir şekilde katılımını sağlamayı hedefler. Devrim Komuta Konseyi bu nedenle aşağıdaki kararları almıştır:

 

1. Kürt dili, Kürt çoğunluklu bölgelerde resmi dil olan Arapça ile birlikte olacaktır. Bu bölgelerde eğitim dili Kürtçe olacaktır. Kürtçenin eğitim dili olduğu tüm okullarda Arapça, Irak'ın geri kalanında ise yasanın öngördüğü sınırlar dahilinde ikinci dil olarak Kürtçe öğretilecektir.

 

2. Kürt kardeşlerimizin hükümette yer alması ve Kabine Portföyleri, Ordu Komutanlığı vb. gibi devletteki hassas ve önemli görevler de dahil olmak üzere kamu görevlerinin doldurulmasında Kürtler ve diğerleri arasında ayrım yapılmaması. Bunlar, devrimci hükümetin ulaşmaya çalıştığı önemli hedefler arasında yer almıştır ve almaya devam edecektir. Bunu kabul eden devrimci hükümet, bu tür atamalarda verimlilik , Kürt nüfusunun orantılı dağılımı ve Kürt kardeşlerimizin geçmişte yaşadığı eşitsizlikler göz önünde bulundurularak adil bir oran sağlanmasının gerekliliğini vurgulamaktadır.

 

3. Kürt halkının kültürel ve eğitimsel geri kalmışlığı göz önüne alınarak, bu geri kalmışlığın giderilmesi için aşağıdaki şekilde bir plan yapılacaktır:

 

(a) Devrim Komuta Konseyi'nin Kürt halkının dil ve kültürel haklarına ilişkin kararlarının uygulanmasının hızlandırılması ve Kürt Kültür ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'ne Kürt ulusal sorunları hakkında radyo ve televizyon programları hazırlama ve yönetme görevinin verilmesi.

(b) Bölgedeki çatışma nedeniyle okuldan atılan veya okuldan ayrılmak zorunda kalan tüm öğrencilerin yaşlarına bakılmaksızın okula iade edilmesi; iade edilememesi durumunda, bireysel vakalara uygun çözümler bulunması.

(c) Kürt bölgesinde daha fazla okul inşa etmek. Eğitim standardını yükseltmek ve Kürt nüfusuna orantılı sayıda öğrenciyi üniversitelere, askeri kolejlere, eğitim misyonlarına ve burslara kabul etmek.

 

4. Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelerdeki idari birimlerde, gerekli sayıda olması koşuluyla, görevliler Kürt veya Kürtçe dilini bilen kişilerden oluşacaktır. Başlıca görevliler (Vali, Kaymakam, Emniyet Müdürü, Güvenlik Müdürü vb.) atanacak ve bu bildirinin uygulanmasını denetlemek üzere kurulan Yüksek Komite ile istişare edilerek, bölgede hükümet mekanizmasının kurulması için derhal harekete geçilecektir. Bu, ulusal birliği ve bölgenin istikrarını güçlendirecek şekilde yürütülecektir.

 

5. Hükümet, Kürt halkının, ilgili Irak ulusal örgütlerine bağlı öğrenciler, gençler, kadınlar ve öğretmenler için kendi örgütlerini kurma hakkını tanır.

 

6. (a) 5 Ağustos 1968 tarihli ve 39 sayılı RCC kararının 1. ve 2. paragraflarının yürürlük süresi (bu kararla o tarihe kadar Kürt çatışmalarına katılan herkese af tanınmıştır) bu bildirinin yayınlandığı tarihe kadar uzatılacak ve Kürt bölgesindeki çatışmaya katılan herkese uygulanacaktır.

 

(b) Sivil ve askeri tüm işçiler, memurlar ve çalışanlar, kuruluşa bakılmaksızın hizmete geri dönecektir. Siviller, ihtiyaçlara göre Kürt bölgesinde istihdam edilebilir.

 

7. (a) Kürt bölgesinin genel kalkınmasını denetlemek ve son yıllardaki aksaklıkların telafisini sağlamak üzere bir uzman komitesi kurulacaktır. Bu amaçla yeterli bir bütçe ayrılacaktır. Söz konusu komite, Kuzey İşleri Bakanlığı'nın yetki alanında olacaktır.

(b) Ekonomik plan, Kürt bölgesine gereken özen gösterilerek Irak genelinde dengeli kalkınmayı sağlayacak şekilde hazırlanacaktır.

 

(c) Kürt silahlı hareketinin ve geçmişteki menfur çatışmalar sırasında şehit düşen diğer kişilerin ailelerine emeklilik ödenecek; çatışmalar sonucu sakat kalan veya sakat kalanlara da emeklilik ödenecektir. Bu konuda yürürlükteki yasalara uygun olarak özel mevzuat çıkarılacaktır.

 

(d) Konut projelerinin hayata geçirilmesi, uygun nakdi ve ayni yardımların sağlanması ve yukarıdaki fıkraların hükümleri kapsamına girmeyen ihtiyaç sahiplerine Yüksek Komite aracılığıyla uygun tazminat ödenmesinin sağlanması yoluyla sıkıntıların giderilmesi için derhal harekete geçilecektir.

 

8. Arap ve Kürt köylerinin sakinleri eski evlerine iade edilecektir. Yerleşim yeri olarak belirlenmemiş ve kanun gereği kamu yararına kullanılmak üzere Hükümet tarafından devralınan bölgelerdeki köylerin sakinleri, komşu bölgelere yerleştirilecek ve uygun şekilde tazmin edilecektir.

 

9. Toprak Reformu Kanunu, Kürt bölgesinde hızla yürürlüğe konacak ve feodal sistemin sona ermesini ve köylülerin uygun toprak parçaları edinmelerini sağlayacak şekilde değiştirilecektir. Çatışma döneminde biriken bu topraklar üzerindeki vergiler kaldırılacaktır.

 

10. Geçici Anayasanın aşağıdaki şekilde değiştirilmesi kararlaştırılmıştır:

 

(a) Irak halkı, Arap milliyeti ve Kürt milliyeti olmak üzere iki ana milletten oluşmaktadır. Bu Anayasa, Kürt halkının ulusal haklarını ve Irak birliği çerçevesindeki tüm azınlıkların haklarını teyit etmektedir.

 

(b) Anayasanın 4 üncü maddesine aşağıdaki fıkralar eklenir; 'Kürtçe, Kürt bölgesinde Arapça ile birlikte resmî dildir.'

 

(c) Yukarıdakiler kalıcı Anayasaya dahil edilecektir.

 

11. (Kürtçe) yayın istasyonu ve ağır silahlar Hükümete devredilecektir. Bu, anlaşmanın son aşamaları hayata geçirildiğinde yapılacaktır.

 

12. Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı yardımcılarından biri bir Kürt olacaktır.

 

13. Valilikler Kanunu, bu bildirinin esasına uygun olarak değiştirilecektir.

 

14. Bu bildirinin yayınlanmasının ardından, uygulanmasını denetleyen Yüksek Komite ile istişare edilerek, Kürt nüfusun çoğunlukta olduğu bölgelerdeki valilik ve idari birimlerin birleştirilmesi için gerekli önlemler alınacaktır; bu bölgeler henüz yapılmamış resmi bir nüfus sayımıyla belirlenecektir. Devlet, bu idari birliği geliştirmeye ve Kürt halkının daha geniş ulusal birlik içinde özerklik (el-hükm-ez-zati) hakkının bir garantisi olarak tüm ulusal haklarını kullanmasını derinleştirmeye ve genişletmeye çalışacaktır. Bu idari birlik sağlanana kadar, Kürt ulusal meseleleri Yüksek Komite ile kuzey bölgesi valileri arasında periyodik toplantılarla koordine edilecektir. Özerklik Irak Cumhuriyeti sınırları içinde sağlanacağından, bölgedeki doğal kaynakların işletilmesi doğal olarak Cumhuriyet makamlarının yetki alanına girecektir.

 

15. Kürt halkı, Irak nüfusundaki oranına uygun oranda yasama yetkisine sahip olacaktır.

 

1970 Tekliflerinin Analizi

 

1. Dil: Hiçbir değişiklik yok, 1966 ile hemen hemen aynı.

2. Hükümete Katılım: Hemen hemen aynı. Mevcut öneriler biraz daha kesin.

3. Eğitim ve Kültür: Hemen hemen aynı: 1966 versiyonu daha kapsamlı ve daha az belirsiz.

4. Halk Örgütleri: Değişiklik yok.

5. Memurların Göreve İadesi, vb.: Hemen hemen aynı.

6. Kalkınma Komisyonu: Çok büyük farklar yok. 1970 komisyonuna, 1966'da önerilenden çok daha fazla yetki verilmiş gibi görünüyor.

7. Ekonomik Plan: 1966 önerilerinde yer almıyor.

8. Rehabilitasyon: Arap ve Kürt yerinden edilmelerinin özel olarak belirtilmesi dışında hiçbir değişiklik yok.

9. Tarım Reformları: 1966 önerileri arasında yok.

10. Kürt vatandaşlığının tanınması: Değişiklik yok.

11. Başkanlık Atama: 1966 önerilerinde yer almıyor.

12. Kürt Özerkliği: 1970 söylemi, 1966 söylemine göre daha kesin ve açıktır. Özerklik daha geniş ve tam bir anlamda tanınmaktadır.

13. Ulusal servetin sömürülmesi: 1966 önerilerinde yer almıyor. Petrol zenginliğine açıkça atıfta bulunuyor ve Hükümet bu konuda haklı.

14. Temsil: Değişiklik yok.

15. Ağır silahların teslim olması vb.: 1966'daki 10. maddeye benzer.

 

1966 ve 1970 Teklifleri Arasındaki Karşılaştırmalar

Teklifler

1970 Yayımlanan Şartlar

1966 Dr. Bazzaz'ın On İki Noktası

1

Kürtçe dili, Arapça ile resmen eşit olarak tanındı Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgeler.

Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelerde Arapçanın yanı sıra Kürtçenin de resmi dil olarak tanınması ve bu bölgelerde Arapçanın eğitim dili olarak kullanılması. (Bezzaz 3)

2

Kürtlerin hükümette ve tüm kamu kurumlarında ayrımcılık yapılmaksızın katılımının kabul edilmesi. Kürt bölgelerindeki yetkililer Kürt olmak veya Kürtçe konuşmak.

Bakanlık, adliye, askeri ve diplomatik görevler de dahil olmak üzere tüm kamu görevleri ve atamalar orantılı olarak Kürtlere açık olmalıdır. (Bazzaz 5). Yeterli sayıda yerel yöneticinin Kürt olması gerekmektedir. (Bazzaz 7).

3

Kürtlere yönelik eğitim ve kültür hizmetleri uygulanmış ve genişletilmiştir.

Kürtlere eğitim bursları vb. konularda adil bir pay verilmesi. Bağdat Üniversitesi'nin Kürt edebiyatı, dili vb. konularda eğitim olanakları sağlaması (Bazzaz 6). Kürtleri etkileyen idari, dilsel ve kültürel işlerin kontrolü ile rehabilitasyonun denetlenmesi için bir bakan atanması (Bazzaz 11).

4

Kürtlerin kendi 'halk örgütlerine' sahip olma hakkı.

Parlamenter hayata geri dönüldüğünde, kanun çerçevesinde bir ölçüde ifade ve siyasi örgütlenme özgürlüğüne izin verilecektir. (Bazzaz 8).

5

Tüm eski Kürt askeri ve sivil personelinin yeniden göreve getirilmesi yetkililer, öğrenciler ve işçiler.

Düşmanlıkların ve şiddet eylemlerinin sona ermesiyle birlikte, işten çıkarılanlar da dahil olmak üzere tüm Kürt yetkililer ve çalışanlar eski görevlerine iade edilecektir. (Bazzaz 9).

6

Yeterli bütçeye sahip bir Kürt kalkınma komisyonunun kurulması.

Turizm, tütün yetiştiriciliği ve ağaçlandırma da dahil olmak üzere rehabilitasyon ve kalkınmayı yürütmek üzere bir Bakana karşı sorumlu özel bir organ (Bazzaz 11).

7

Kürt bölgesine özel ekonomik plan hazırlanması.

-

8

Sürgün edilen veya çatışmalardan etkilenen Kürt ve Arapların rehabilitasyonu. Barınma ve istihdam için yardım tedbirleri alınacak.

Savaşa harcanan fonlar, Kürtlerin rehabilitasyonuna ayrılacak. (Bazzaz 11). Hükümet, mümkün olduğunca önceki statüye dönerek, tüm birey ve grupları eski yerleşim yerlerinde rehabilite etmeye çalışacaktır. (Bazzaz 12).

9

Kürt bölgelerinde tarım reformu yasası hızlandırılacak.

-

10

Geçici anayasanın Arap ve Kürt olmak üzere iki temel milliyetin varlığını teyit edecek şekilde değiştirilmesi.

Kürt milliyeti geçici anayasada tanınmıştır, ancak önümüzdeki kalıcı anayasada yeniden vurgulanacaktır. Eşit hak ve yükümlülüklere sahip iki ana milliyeti tanımaktadır. (Bazzaz 1).

11

Bir Kürt'ün V/Cumhurbaşkanı olarak atanması.

-

12

Miktar Irak Cumhuriyeti sınırları içerisinde ulusal hakların ve özerkliğin güvence altına alınması için adımlar atılacak.

Kürt haklarının, yerel ve belediye işlerinde seçilmiş meclisler aracılığıyla geniş yetkilere sahip idari birimlere dağıtılması yoluyla tanınması. (Bazzaz 2).

13

Özerk bölgedeki milli servetin sömürülmesi Cumhuriyetçi yetkililerin sorumluluğunda olacak.

-

14

Kürtlerin nüfus oranlarına göre mecliste temsil edilmeleri .

Kürtlerin yeni seçim yasasında tanımlandığı gibi orantılı bir şekilde Ulusal Meclis'te temsil edilmesi. (Bazzaz 4).

15

Kürtçe yayın yapan istasyon ve tüm ağır silahlar teslim edilecek.

Silahlı kuvvetler ve polisin tüm mensupları birliklerine teslim olacak. Diğer silahlı birimler ise hükümet yetkisi altında sayılacak ve rehabilitasyon sürecinde silahlarını teslim edecekler. (Bazzaz 10).

 

 

 



Bu yazı 2712 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI