Bugun...


Özden İlhan

facebook-paylas
Direk Kaplumbağası
Tarih: 16-04-2021 20:23:00 Güncelleme: 16-04-2021 20:23:00


Bir süredir sosyal medyada ara sıra rastladığım “Direk Kaplumbağası” hikâyesi okuyorum.  Nereden ve kimden alıntı yapıldığını araştırdım fakat bulamadım.  O nedenle hikâyeyi size kısaca özetlemek isterim.

 

Direk üstüne konulmuş bir kaplumbağa vardır. Kaplumbağanın kendi kabiliyetiyle oraya ulaşması mümkün değildir. Biz bu ahmak kaplumbağayı,  bu konuma kimin getirdiğini düşünür dururuz. Bazen de onu hangi iş bilenin tepeye çıkardığını merak ederiz.  Tabii bu hikâyenin sonunu da politikacılara bağlamışlar.

 

Ülkemizde ‘Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir’ imajı zayıflıyor. Lider sultası hız kazanıyor. Bunun sonucu olarak ta siyaset kirleniyor. Halk, sadece seçim zamanı önemseniyor, seçim sonrasında unutuluyor. Vekillere ulaşılmaz oluyor.

 

Liderler, koşulsuz şartsız, sorgusuz sualsiz, körü körüne itaat eden kapıkulu insanlardan bürokratlarını seçiyorlar. En kusursuz itaat etme potansiyeli hangi memurda daha yüksekse, o memuru görevde yükseltiyorlar.

 

Bence bizim ülkemiz de “Direk Kaplumbağası” her alanda geçerlidir.  Gerçekten laik ve demokrasinin olduğu bir ülkenin insanları mıyız? Yönetenler ne kadar erdemli, ahlaklı, işinin ehli ve üstün özelliklere sahip olursa, devlet de o kadar sağlıklı çalışır. Öyle değil mi?

 

Peki, biz bu ahlaka sahip miyiz?

 

Meritokrasi, Türkçe karşılığı liyakattir. Tüm dünyanın peşinden gittiği, ideal biçim, zeka, çaba ve yeteneği bir arada değerlendirerek, alacağı işleri ve bulunacağı kademeleri belirleyen bir yönetim sistemidir. Meritokratik ilkelere dayanan Türk kamu personel sisteminde bu ilkelerin pratiğe yansıyamamasının patolojik sebeplerinden biri nepotizmdir.

 

Nepotizmin “iltimas, torpil, dayıcılık “yönetsel yozlaşma türü’’ olarak meritokrasinin önünde engel olarak duruyor.

 

Siyasileri eleştirirken, hak ettikleriyle yetinmeyip siyasiler tanıdıklarını bir yerlere yerleştirirken, aynı sistemin işleyişinde bizim hiç mi suçumuz yok? Sonuç olarak hepimiz bu sistemin içindeyiz. Çoğumuz bir yandan torpili eleştirirken, öte yandan torpil aramak zorunda kalıyoruz. Bulmak için çırpınıyor, bulamadığımızda üzülüyoruz.

 

Bizim ülkede insanın kendi hakkıyla bir yere gelebilmesi çok zordur.  Hele kimseye yalakalık yapmıyorsanız ağzınızla kuş tutsanız sizi bir yere getirmezler. Çalışma hayatında herkes etrafında hak etmediği halde torpille işe giren insanlar tanımıştır. Veya hak etmediği halde terfi alan birilerine mutlaka şahit olmuştur.

 

Mesela benim çalıştığım üniversite hastanesinde, yönetici pozisyonunda olmamıza rağmen üniversite mezunu olarak alamadığımız uzman kadrosunu,  EKG çalışan bir ilkokul mezunu arkadaşımız almıştı. Üstelik emekli olurken tahsili tutmadığı için uzman kadrosuyla emekli olamamıştı. Bir süre sonra da tekrar uzman kadrosuyla aynı konumda çalışmaya başlamıştı. Ben bir kişiyi örnek verdim. Bu arkadaşımız gibi bildiğim birçok kişi var.

 

Bölüm başkanım ve ben birini işe alırken, laboratuvarda başarı göstermiş, birbirinden değerli öğrencilerimizi işe alırdık. Bir gün bana ve bölüm başkanımıza sormadan, yukarından zembille inerek, işe başlayan bir arkadaşımız oldu.  Şaşırdık mı? Evet, şaşırdık. Çünkü başımıza ilk kez geliyordu. Bölüm başkanımız sinirlendi mi? Evet, sinirlendi.

 

Efendim, ben birinci Kovid-19 aşımı oldum.  Aşımı yapan hemşireye “28 gün sonra 2. Aşı randevumu siz mi vereceksiniz?  Diye sordum. “Siz telefonla arayıp alacaksınız “ dedi. Tam çıkıyorum tesadüfen Aile Sağlığı Merkezi’ndeki Aile Hekim’imi gördüm. Ona sordum. O da aynı cevabı verdi.

 

Eve geldik. Oğlum ve ben telefonun başında iki saat sonra bir özel hastaneden, aşı randevusu alabildik.

 

Daha sonra arkadaşlarımla konuşurken, kendi bulundukları yerdeki Aile Sağlığı Merkezi’nde bir arkadaşıma doktorunun,  diğer arkadaşıma ise hemşiresinin bir tuşla, anında aşı randevusu verdiğini öğrendim.  Bizim Aile Sağlığı Merkezi’nde benim torpilim olmadığı için, evime yakın bir yerde aşı yaptırma şansına sahip olamadım.

 

Eminim ki, bağlı bulunduğum Aile Sağlığı Merkezi’nde de aynı yöntemle, bazı kişilere, çalışan personeller tarafından randevu ayarlanmıştır.

 

Bu ülkede asayiş düzelecek diye ‘üç ayda mezun olma’ kararnamesi çıkarıldı. Sağ-sol diye birbirlerini vuran adamlar, kardeş kardeş üç ay notlara çalışıp imtihanı geçip, diploma aldı. Bizim sağlık meslek okulu mezunu arkadaşlarımız, ellerinde sorular, iki yıllık okul mezunu oldular. Efendim bir ara ilk, orta ve lise diploması dağıtıldı. Bir yığın insan sözde imtihanlarla diploma aldı.

 

En son olarak pandemi döneminde, evden imtihana girerek, kitap defter eşliğinde tüm dersleri bir seferde vererek diploma sahibi olanlar azımsanmayacak sayıdadır.

 

Kendi emeğiyle, çabalarıyla, başarısıyla bir yerlere sahip olanlara kimsenin söyleyecek sözü yoktur. Onlar bizim gözbebeğimizdir.

 

Eğitim kalitesinin düştüğü bir yerde, diplomalı ama bilgisiz insanların, torpille bir yerlere geldiği bir ülkede yaşıyoruz. Torpilli insanlar,  halkın üstün zekâlı çocuklarının hakkını yemeye devam ederlerse, beyin göçü daha da fazla yaşanacaktır. Türkiye maalesef en fazla beyin göçü veren 34 ülke içinde 24. sırada yer alıyor.

 

Kendine Torpil Yapan Altan Erbulak

 

Bu yazıyı yazarken Altan Erbulak’ın kendine yaptığı torpil aklıma geldi. Okuduğum ve dinlediğim zaman, bir taraftan gülerken, bir taraftan ülkemizin haline üzülmüştüm.

 

Fenerbahçe-Galatasaray maçına giden Altan Erbulak, gazeteci kimliğiyle Basın ve Şeref Tribünü'nün kapısından içeri girerken, görevli tarafından durdurulur. Ünlü sanatçı "Ben, Altan Erbulak" dese de görevli,1.64 boyundaki Erbulak’a bakarak şunu söyler: "Sahtekâr, koskoca Altan Erbulak böyle mi olur?

 

Bir sonraki Fenerbahçe-Galatasaray maçına giden Altan Erbulak, aynı görevliye kartvizit uzatır. Kartvizitte klasik istek yazısı vardır. Görevli kartı çevirir.  "Beyefendi sizi Altan Erbulak mı gönderdi?" der. Bu arada elinde kartvizit olup, içeriye giremeyenler söylenmeye başlar. Görevli sert bir tavırla : "Duymadınız mı yahu, adam Altan Erbulak'ın yakını" der.  Görevli, "Siz lütfen içeri buyurun" diyerek ünlü sanatçının arkadaşı sandığı Altan Erbulak’ı,  Basın ve Şeref Tribünü'nün kapısından içeri alır. Altan Erbulak, belki de ülkemizde kendi kartvizitiyle kendine torpil yapan tek insandır!



Bu yazı 4772 defa okunmuştur.

Dinçer Bayer / 19-04-2021 11:04

Çok güzel



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI