Sabahları erken uyanıyorum. Bu sabah da erken kalktım. Elimi yüzümü yıkadım. Aynaya baktım yüzümü inceledim. Gayriihtiyari gülümsedim, iyi geldi. Bir daha gülümsedim. Hoşuma gitti. Birkaç kez daha yaptım. Çok iyi geldi.
Bu günü, gülümseme günü yapmaya karar verdim. Ne olursa olsun, "Herkese, her şeye gülümseyeceğim" dedim.
Sonra rutin tartılma işini yaptım. Kilo da bir anormallik yok, içimden gülümsemek geldi, gülümsedim. Giyindim. Kahvaltıyı hazırlayım dedim. Erken kalkınca iç karartıcı TV haberlerine bakmaktansa kahvaltı hazırlamak daha çok hoşuma gidiyor. Eşim de uyanıp kahvaltıyı görünce gülümsüyor. Bu da benim hoşuma gidiyor. Bazen, ”keşke geçmişte, gençliğin güzel uykularından kırpsaydım da kahvaltı hazırlasaydım, kadıncağıza yardım etseydim” diyorum içimden.
Kahvaltıda biber kavurma yapayım dedim. On tane sivri biberi yıkayıp tezgâhın üstüne koydum. Biberlere gülümsedim. Bir daha gülümsedim. Biberler sanki kıpırdıyormuş gibi geldi, bana bir şey söylemek ister bir halleri vardı. Hoşuma gitti, bu değişik duruma yine gülümsedim. Biberleri doğrayıp tencereye koydum. Biraz da yağ ekleyince ocağı kısık ateşte açtım. İki yumurta haşladım. Yumurta ve peynir biberle iyi gidiyor. Arkasından dolaptan üç tane orta boy domates aldım, onları da yıkayıp tezgâhın üstüne koydum. Onlara da gülümsedim. Sanki ilk kez domates görüyorum gibi oldum. Renkleri biçimleri parlaklıkları farklı geldi. Yine gülümsedim. Önce domateslerin kabuklarını soydum. Sonra küçük doğrayıp suyu ile birlikte tencerede sararan biberlerin üstüne döktüm. Domatesler eriyinceye kadar kaynamaya bıraktım.
Masaya bardak, tabak, peynir, zeytin, bal ve yağ koydum. Ara sıra tencereye bakıyordum. Gülümsüyordum. Tenceredeki biber ve domateslerin rengi çok güzel duruyordu, bir galaksi rengini anımsattı. Tabaklara, bardaklara bakıp gülümsedim. Onlarda bana gülümsediler gibi geldi. Biberlerin kaynaması bitince ocağı söndürdüm ve tencereyi de masaya koydum. Masa düzenine baktım bir daha gülümsedim.
Eşim uyandı. Masa da kahvaltıyı görünce o da gülümsedi “vay kahvaltıyı hazırlamışsın” dedi. Bende gülümsedim. Kahvaltıda, her hareketimde gülümsedim. Hiç böyle zevk aldığım bir kahvaltı olmamıştı.
Bugün "cep telefonunu elime almayacağım" dedim. Ben facebook watsapp ve twitter kullanıyorum.
Nerede bir can sıkıcı vaka varsa, sağ olsun arkadaşlar arayıp buluyorlar ve paylaşıyorlar. Kendi kendime diyorum. "Bir hasta manyak çocuğuna işkence ediyor, başka birisinin eşini öldürüyor üniversite öğrencileri dayak yiyor, İstanbul sözleşmesi iptal ediliyor" gibi bir sürü iç karatıcı haber. Bugün şu şu insanların ölüm yıldönümü. Her paylaşım insanın içini karartıyor, kötü geçmişe götürüyor.
Tamam, duyarlı olalım. İyi de evde oturup klavyede her olayda, haberde biraz daha duyarlı olunca ne oluyor. Canımız sıkılıyor, kin nefret bizi sık sık ziyaret etmeye başlıyor. Mutsuz oluyoruz. Kalbimiz sıkışıyor. Kan akışı hızlanıyor. Olduğumuz yerde hop oturup hop kalkıyoruz. Klavye neredeyse çatlayacak, koltuk dağılacak, onlar bile halimize katlanamıyorlar.
Gülümseme duruyor. Asık surat ile akşama kadar evin içinde dolaş dur. O yüzden bugün cep telefonuna elimi sürmeyeceğim.
Gülümsemeye devam edeceğim. Gülümsemenin bulaşıcı olduğunu duymuştum.