Askeriden emekli olunca, biraz da vakit geçirmek amacıyla İstanbul Mahmutpaşa tekstil bölgesinde üç yıl kadar mali müşavirlik yaptım. Esnafların hepsi yıllık bin lira vergi ödüyorlardı. Her dükkânda iki üç kişi çalışıyordu. Ayrıca atölyelerinde on kadar işçi çalışıyordu. Her esnaf işi gereği iki üç araba sahibiydi. Çoğunun en az üç adet dairesi vardı. Onlar yine yıllık bin lira vergi ödüyorlardı. İşçilerin sigortası yatırılmıyordu. Bu koskoca işletmeler, asgari ücretliden az vergi ödüyorlardı. Bazıları üç beş yıl sürekli zarar gösteriyorlardı. Hiçbir devlet vergi denetmeni gelip sormuyor; ”sen beş yıldır zarar ediyorsun, ne diye bu dükkanın başını bekliyorsun” diye.
Anadolu'ya gönderdikleri malı, fatura kesmemek için irsaliyesiz gönderiyorlardı. Gönderilen mal yolda vergi denetçileri tarafından yakalanırsa, düşük ihtimal, tebligat gelirdi. Pişmanlık yasasıyla az para öderlerdi.
Esnaflardan birisi on dairelik bina yapıyordu. Daire satışlarından dolayı vergiciler para transferlerini görmüşler. Araştırıp inceleme sonucu üç milyon ceza tebliğ etmişlerdi. Duyduğuma göre, esnaf, avukat, torpil ve adam arama sonucu vergicilere ulaşmış ve avanta karşılığı anlaşmışlar. Bir milyon lira vergicilere vermiş. Cezadan kurtulmuş. Ceza evrakları yok edilmiş. Bu durumda. Vergiciler, avanta ve komisyon almak için vergi kaçakçılığını kendi çıkarları için takip ediyorlardı.
Yukarıda bahsettiğim esnafların hepsi dindar. Yarıya yakını Gülen hareketine mensuptu. Hiç birisi 15 temmuz sonrası soruşturma görmedi. Namazlarını hiç kaçırmazlardı.
Tanığım esnafların çoğu bizim kasabalıydı. Akrabam olan bir mükellef, “vergi borçlarımı yapılandıralım” dedi. Vergi dairesine gittik. İki yıl önce yapılandırmış. Hiçbir taksitini ödememiş. Tekrar yeniden yapılandırdık. Memurlar taksit çizelgesini verdiler. “Ödemezseniz faiz indirimi hakkını kaybedersiniz” dediler. İlk taksiti ben ödedim. Sonradan öğrendim. Kendisi taksitlerin hiç birisini ödememiş. Daha sonra beş kez daha borcunu ödemeyen esnafa yeniden yapılandırma kanunu çıktı. O esnafın daha sonra da borç ödediğini sanmıyorum. Tiyatroda aynı oyun devam ediyordu.
Atölyesi olan birisinin imalathane açılışını yaptım. Sekiz işçisi vardı. Ben “en azından bir kişi sigortalı gösterelim” dedim. Atölyeci esnaf “Gerek yok, kimse elemanlarını sigortalı göstermiyor, merak etme, ben hal ederim” dedi.
Vergi yoklama memuru gelmiş. Hiç sigortalı yok şeklinde anlaşmışlar. “Kendisi ve eşi atölyede imalat yapıyorlar” şeklinde tutanak tutmuş.
Yoklama memuru, esnafa “iki gün sonra vergi dairesinin karşısında kahveye gel. Yanına gelir, yoklama fişini veririm” demiş. Anlaştıkları gibi buluşmuşlar. Memur para istemiş. Benim esnaf yüz lira vermiş. Memur kızmış parayı almamış. ”Muhasebeci sana söylemedi mi “demiş. Esnaf da, “yok bir şey söylemedi “demiş. Ben özel sektörden geliyordum, bilmediğim ve yabancı olduğum işlerdi.
Memur bana telefon etti. ”Ben vergiciyim, sen muhasebecisin aynı meslekteniz, birbirimize sahip çıkmamız kollamamız lazım, ben sekiz sigortasız işçiye görmemezlikten geliyorum, esnaf bana yüz lira teklif ediyor. Sen söylemedin mi” dedi. Bana çok kızdı.
Sekiz işçi sigortasız olacak, yoklama memuru kendi avantasını alacak. Memur kendisine çalışıyor. Sisteme bakar mısınız?
Dincisi devlete düşman, ülkücüsü devlete düşman, solcusu devlete düşman. Hepsi diyor ki, bu devlet bizim değil veya düşüncelerimiz iktidarda değil. Hepsi de, "bu devlete mi vergi vereceğim" diyorlardı.
Fakat, evlerine hırsız girdiğinde polisi ararlar. Çocuklarını devlet okullarına gönderirler. Hastalanınca devlet hastanelerine giderler. Acaba, ahlaksızlığa siyasi kılıf mı buluyorlardı.
Memleketlim iki hesap uzmanı tanıdım. Birisi Ankara'da, diğeri İstanbul'da ülkenin tanınmış holdinglerinde çalışıyorlardı. Maliye bakanlığında hesap uzmanlığı belgesini kapan hemen özel sektöre geçiyor. Holdinglerdeki görevleri, holding bünyesindeki şirketlere nasıl az vergi çıkarırız. Devlet yetiştiriyor mecburi hizmet diye bir şey yok. Sonra karşıya geçip devlet millet aleyhine şirket patronlarına çalışıyorlar. Çalıştığım büyük şirket, ODTÜ mezunu bilgisayar mühendisi çalışanını Amerika'ya kursa göndermişti. On yıllık mecburi çalışma ve aksi halde tazminat ödeme sözleşmesi imzalatmıştı. Devletin böyle bir mecburiyet ve tazminat durumu yok. Devletin görevi halkın varını yoğunu zenginlere peşkeş çekmek.
Bizim devletin hassas olduğu konular; Kürtlük ve Alevilik ile ilgili taleplerin olmayacak. Sol görüşlü olmayacaksın. Aksi takdirde hayatın kararır. İşkence ve hapis ile tanışırsın.
Devlet bankalarının içini boşaltmak, milleti soymak, bütün kurumlarının içini boşaltmak serbest.
Halkımız cahil mi desem, dürüst değil mi desem, ne diyeceğimi bilemiyorum. Biz bu halk ile ne yapacağız. Hangi sistemi getirirsek getirelim malzeme bozuk. Dincilere göre, iyi bir din eğitimi olursa ahlaklı nesiller yetişir. On sekiz yıldır iktidardalar, ben ahlaklı nesiller görmedim, sizi bilmem.