Bugun...


Dr. Abdullah Köktürk

facebook-paylas
Doğu Akdeniz Yanıyor, Bazıları Saçını Tarıyor
Tarih: 01-04-2021 11:18:00 Güncelleme: 01-04-2021 11:18:00


 

 

Geçen hafta Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi Başkanı. Emekli Tümamiral Doç Dr. Cihat Yaycı, Brezilya’nın hurdaya çıkmış uçak gemisi NAe São Paulo’nun Türkiye tarafından satın alınıp uçak gemisi olarak kullanılmasını önerdi.

 

Gemi 2 milyon ABD Doları karşılığında Türk tersanesi SÖK Denizcilik ve Tic. A.Ş.'yi temsilen açık artırmaya katılan Rio de Janeiro şirketi Cormack Marítima tarafından satın alınmıştı. Gemi söküm için Aliağa'ya getirilecek, ardından hurdaya çıkacak. Yaycı, uçak gemisinin hurdaya çıkmadan Türkiye tarafından SÖK Denizcilik'ten satın alınmasını ve eğitim için kullanılmasını istedi. Yaycı, "Gemiyi sökmek yerine, mutlaka, bizdeki kullanımı geçerli olan farklı sistemlerle tekrar donatıp, bugünden, ileriye dönük uçak gemisi personeli eğitimlerine başlanmalı" dedi.

 

Fransa’nın Clemenceau sınıfı uçak gemisi olarak Foch adıyla 1960’dan 2000’e kadar hizmet ettikten sonra Brezilya’ya satılan gemi yaklaşık 60 yaşında. Tekrar faal hale gelmesi ise 7 ile 10 yıl arasında.

 

Uçak gemisinin donatım, personel ve kullanım masraflarını bir yana bırakarak “Türkiye’nin uçak gemisine ihtiyacı var mı?” sorusunu sormak daha doğru olacak.

 

Uçak Gemisi Küresel Güçlerin İhtiyacıdır

 

Uçak gemileri dünyanın çeşitli bölgelerinde deniz harekâtı yapan küresel güçler için bir ihtiyaçtır. Küresel güç olmak için de bazı kriterler vardır. Bunlardan başlıcaları; dünyadaki uyuşmazlık ve çatışmalara doğrudan müdahil olabilmek, okyanus aşırı başta olmak üzere dünyanın çok farklı yerlerinde menfaatleri olmak, enerji piyasalarını düzenleyebilecek güce sahip olmak, BM başta olmak üzere uluslararası örgütler ve devlet dışı sivil toplum örgütlerinde etkin olmak, nükleer silahlara sahip olmak başta olmak üzere, belirli kıstaslara göre hazırlanmış askeri güç sıralamalarında en yüksek kapasiteye sahip ülkelerin içinde olmak vb. dir.

 

Türkiye bu kriterlere sahip değildir. Bunun yanında Türkiye daha bölgesel güç bile değildir. Bölgesel güç olmaya çalışan bir ülke görünümündedir. Bölgesel güç olmak için kriterleri merak edenler için bazılarını yazayım;  küresel talebi olan bir metanın arzını sağlayabilmek, bölgesindeki çatışmalarda taraf olup problem çözme kapasitesine sahip olmak, doğa bilimlerinde paradigma belirleyebilme kudretini sahip bir akademisyen kadrosuna sahip olmak, bölgesinde kurmayı hedeflediği etki alanındaki devletlerle etnik, kültürel ve tarihi bağlara sahip olması ve bu sayede ideolojik etki alanı oluşturabilme kabiliyetine sahip olmak, gerektiğinde bölgesinde yapacağı askeri harekatlarda bağımsız hareket edebilecek kapasitede uluslararası siyasi güce sahip olmak. Bu özelliklere göre İran’ın bölgesel güç kapasitesi bile Türkiye’den üstündür.

 

Küresel güç olma amacında olan Çin bile 1998’de Ukrayna’dan aldığı Varyag uçak gemisini (Çin’de verilen isim Liaoning) 23 sene geçmesine rağmen tam faal olarak hizmete sokamamıştır. Çin bunun yanında kendi ürettiği Shandong isimli uçak gemisini de halen eğitim maksatlı kullanmakta olup, donanma hizmetine vermemiştir.

 

Küresel güç değilseniz uçak gemisi gereksiz bir gösteriş olur. Uçak gemisi tek başına denizlerde gezemez. Yanında onu koruyacak ve destek sağlayacak bir filo olmak zorundadır. Uçak gemisi hayali gerçekleşse bile, bir küresel gücün taşeronu olarak, dünya denizlerinde bu ülkenin ve milletin parası ile hizmet görevini görür sadece.

 

Türkiye, gücü oranında çevre denizlerinde harekât yapabilme kapasitesine sahiptir. Kıbrıs’ı da bir kenara koyarsak, coğrafi durumu kendi toprakları üzerinden bunu sağlamaya yeterlidir. Okyanus aşırı stratejik hedefleri olmayan bir ülke için uçak gemisi lükstür.

 

Doğu Akdeniz Yanıyor

 

Rusya bir müddettir Baltık filosundaki gemilerini Akdeniz’e yolluyor ve Doğu Akdeniz’de tarihinin en büyük yığınağını yapıyor. Bir yandan İdlip işini çözmek isterken, bölgede yeni üsler için anlaşmalar yapmakta. Bunlardan bazıları Sudan ve Mısır.

 

ABD’nin yarı resmi stratejik araştırma kuruluşu RAND, Suriye krizinin çözümü için Türkiye’ye İdlib’i vermeyi, ancak bunun karşılığında Türkiye’nin de PYD devletine göz yumması gerektiğini açık açık yazıyor.

 

Ancak gözden kaçan bir durum var. O da, Türkiye İdlib’te ABD ile beraber Rusya’ya karşı iken, Menbiç ve Fırat’ın doğusunda ABD ile karşı karşıya. Bu mantığa aykırı durumun çözülmesi için ABD ve Rusya’nın anlaşması gerekiyor. Olası anlaşma ile İdlib, Rusya gözetiminde Suriye’ye teslim edilirken, PYD ABD kontrolüne bırakılabilir. Bu olası barış durumunda Türkiye Suriye’de kaybettiği askerlerini yüreğine gömerken, belki bir müddet elinde Afrin ile Tel Abyad ve Resulayn arasındaki sınır bölgesini tutabilecek. 

 

Doğu Akdeniz yanarken, Türkiye entellektüelleri kokainci danışman ve tarikatçı amiral ile, cahil halk ise yufkacı Muammer ile uğraşıyor. Emekli askerlerden bazıları medyaya olmayacak hayaller anlatırken, kadrolu olanları haber programlarında saçlarını tarıyor.



Bu yazı 11490 defa okunmuştur.

Dinçer Bayer / 01-04-2021 14:54

Hocam çok yerinde bir değerlendirme yapmışsınız. Kaleminize sağlık.



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI