Son çeyrek yüzyılın en değerli imzasını BBC attı geçenlerde. Tüm küreye bağımsızlığın ne olduğunu aklın, mantığın, boyasız basının, bilimin ve sanatın neden bir arada hayatın her alanında iş başında olması gerektiğini gösterdi. Üzerinde artık güneşin doya doya battığı adanın başbakanı basına kapalı bir toplantıda kayıt dışı kalması kaydıyla kürenin tamamında salgını sürü bağışıklığı yaratarak milyonları kurtarmak yerine gereğinden fazla aşı stoklayarak politik silah tüccarlığına, havuç sopa imalatçılığına ve kara borsacılığa soyunduklarını itiraf etti. Boris Johnson ‘Başarımızın ardında açgözlülüğümüz ve kapitalizm var’ diyerek tüm zamanların gaf rekorunu kırmadı. Kırdığı rekor dürüstlük rekoru idi. Kürenin her yerinde dürüstlük rekoru kırılıyor bu arada. Salgın nedeniyle kırılan kırılana. Bu duruma şaşırdık mı? Şaşırmadık.
Aynı günlerde mavi bilyenin en çok satan ve en pahalı ressamlarından Damien Hirst, iki bine yakın sertifikaya imza atıyordu. Renkli ofset cilalı taş devrinden yaptığı tabloların kâğıda basılı simülasyonu bir anda ona 5 milyon dolar kazandırdı. Uzun yıllardır sorduğu soruların, müzayede evleri, galeriler ve müzelere karşı vermiş olduğu rekabetçi işbirliği ve kavganın sonunda atmış olduğu imza bir çelişki yaratmıyor. Bu imza bu çabaları nedeniyle çok değerlidir. Bunda şaşıracak bir durum yok. Bir tablonun köşesine sığınmış boya darbesinin sadece bir imza olarak değerlendirilmesi yanlıştır. İmzalar retrospektif gibidir. Ömür boyu verilen entelektüel çabanın sonuçlarını ifade eder. Bir ifade biçimidir. Sadece bir resim aldığınızı sanırsınız, aldığınız resim bir ressamın aç kaldığı günlerin, çektiği acıların, verdiği mücadelelerin sonucundaki bir karneden başka bir şey değildir. Çok eleştirilen Damien Hirst aynı zamanda küre tarafından anlaşılmış ve ödüllendirilmiştir de. Anlayan imzayı satın alır. Onu dinler. Dersler çıkarır. Duvarına asar ve onun keyfini sürer. Anlamayan ise konuşmaya devam eder. Asıl olan şey düşüncedir. Siz eleştirirken Damien Hirst yeni serisine başlamıştır çoktan. Onda da eleştirilecek şeyler bulmak kolay olandır. Bu nedenle imzanın ne olduğunu iyi anlamak gerekir.
Pablo Picasso imzasının değerini bildiği için yaptığı her alışverişi imzaladığı çekler ile ödüyordu. İmzası değerli olduğundan kimsenin çekleri bozdurmadığını çok iyi biliyordu. Ayrıca atölyesinin kapısı her daim açıktı. Çünkü tablolarını sadece satıldığında imzalardı ve o imzaların olmadığı tabloların kimlikleri de yoktu ve değersizdi. Bugün o imzalı tablolar bir servet değerinde sigortalanıyorlar.
İmza kavramı üzerine uzun süredir çalışıyorum. Yaptığım işler sergilendi de. Bu konuda çok iş yaptım. Sadece imzadan oluşan işlerim vardır. Sadece imza. Eğer imza bu kadar değerli ise kocaman bir imzanın verdiği mesaj oldukça anlamlıdır. Ayrıca üzerinde çalıştığım ansiklopediye giren her kişinin imzasını da resmederim. En ilginç olanlardan birisi Wolfgang Amadeus Mozart’tır. Elleriyle karaladığı düzelttiği ve çoğalttığı bestelerinin sonunda imzası bulunur. Piyano sonatlarındaki nota fazlası kadar karmaşık bir imzası vardır ve başlı başına bir sanat eseridir. Mark Twain de eserlerinin tamamına yakınını son dönem daktilo icat edildi mertlik bozuldular dâhil imzalamıştır. Çok değerli bir imzası vardır. Mark Twain olarak imzalamıştır. Samuel Langhorne Clemens olarak değil.
Carl Sagan, Albert Einstein, Feynman ve daha bir sürü dehanın imzalarını resmetmişimdir. Einstein, Picasso, Mustafa Kemal Atatürk ve en sonunda John Ford’un ortak özelliği aynı değişim rüzgârlarının altında ve aynı yılda doğmuş olmalarıdır. En yaratıcı kuşaktır ve inanılmaz işler yapmışlardır. Einstein atomu parçalayanların arasında yaptığı hatanın sonuçlarını gördüğünde kusan, hatasını itiraf eden tek kişi olduğu için çok büyüktür. Picasso tek başına Franco rejiminin bileğini büktüğü için inanılmazdır. John Ford bugün sevin ya da seyretmeyin kabul etmemiz gerekir ki kürenin en iyi hikâye anlatan ve anlattığına herkesi inandıran hayal bahçesi malzemeleri marketinin propagandacısıdır, kurucusudur, temelidir ve arkasından gelen dehaların hocasıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün ise evrimsel bir imzası vardır. Adeta Cumhuriyetin kısa tarihi ve tarifidir. En sevdiğim imzası Gazi Mustafa Kemal Atatürk şeklinde atılmış olandır. Gaziliği Çanakkale Harbinden ve Kurtuluş Savaşındaki cephede yaralanmasından gelir ve onun ölümsüzlüğünü muştular. Atatürk ona çok sevdiği halkı tarafından hediye edilmiştir. Kemal ise Matematik dehasıyla hak ettiği ve ona yakışan bir nişandır. İmzası da bu nedenle diğer tüm imzalardan daha çok insanın hayatta kalmasını sağlamıştır.
İmzalar sizi ele verir. İmzalarınız sanatçı olsanız da olmasanız da retrospektif gibidir. Yaşam boyu yaptıklarınızın özeti gibidir. Adolf Hitlerin imzasına bakarsanız her kıvrımından damlayan kanları görürsünüz. Pinochet imzası ile zehirlettiği sonradan anlaşılan Pablo Neruda imzaları yan yana dahi gelemez. Pinochet imzası çoktan yeryüzünden silinmiş ve lanetlenmiştir.
İmza kavramı da üzerinden kan damlayan imzalar da kapitalizmin bir ürünüdür. Piramitlere, taş anıtlara mesela Stonehenge’e, müzelerdeki ve müzelerin depolarında gün ışığına çıkmayı bekleyen sayısız başyapıta dikkatli bakın bir imza göremezsiniz. O başyapıtları yapanlar birer dahi idi. Sanatın ve hayatın her alanında imza çok sonra keşfedildi. Bu çok uzun bir hikâyedir ve daha çok su kaldırır. Kapitalizme, emperyalizme, faşizme, köleliğe, insanın insana yaptığı zulme en büyük darbe yine bu değerli insanların imzalarından gelmiştir. İmzalar bu nedenle çok değerlidir. Üzerinden kan damlayan imzaların acısını biraz olsun hafifletmiştir. Hitlerin yaptığı kan ve iskelet kulelerinin nasıl bir rezalet olduğu ilk kez Nurnberg’deki mahkemede seyredilen bir belgesele atılan imza sayesinde anlaşılabilmişti. Normandiya çıkarmasındaki kanı ve şiddeti gören John Ford alkol komasına girene kadar içmiş de kendine gelememiştir. Attığınız imzalar peşinizden sizi kovalar. Attığınız imzalar çeklere senetlere, komisyonlara, yalandırma dolandırmalara, hüpletmelere, sermaye transferlerine, yalandan dava dosyalarına, kapitalizmin karanlık tarafına doğru yelken açıyorsa zaman içinde esen karayeller ile silinecektir. Attığınız imzalar iyiye, doğruya güzele, insanlığa armağan edilmiş ise korkmayın. Mutlaka imzanızın değeri zaman içinde ışıldamaya ve çağlamaya devam edecektir.
BBC’nin imzası değersiz kalacak sıradan bir politikacının söylediklerini yorumsuz şekilde bizimle paylaşması bu nedenle son çeyrek yüzyılın en korkusuz ve cesur işidir. Basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün ve dürüstlüğün en üst noktasında hak ettiği yere ulaşmıştır.
Oğuz Atay gibi burada sormak gerekiyor. Ey okur benim attığım imzalar burada da peki seninkiler nerede.
Bir de unutmadan yazayım bari. Artık ununu elemiş, eleğini asmış çok önemli ve sözleri dinlenmesi gereken değerlerimiz var. İmzası karanlık taraftaki hak ettiği yeri çoktan almış Kenan Evren gibi emekliliğinde yeteneksiz fırça darbeleri atmak yerine yaptıkları elmas değerindeki işlere bir bakın. Bilgilerini, birikimlerini, ulusal ve uluslararası düzeydeki deneyimlerini erişebildikleri her platformda kamuoyu ile paylaşıyorlar. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bağlılıklarından emin olabilirsiniz. Basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün ve dürüstlüğün en üst noktasında onlara da bir yer açmak gerekir. Gece gündüz demeden çalışan, üreten ve memleketin ve torunlarının güzel güler görmesinden başka bir derdi olmayan bu değerlerimizin attığı imzaları darbe, devrim, muhtıra kavramları ile bir araya getirmek çok yanlış olur. Kürenin son zamanlarda iyice hareketlenen politik bilim dalı Siyasi Tarihe ‘Emekli Darbesi’ kavramını hediye etmiş oluruz. Aha işte o zaman küreye bir kere daha rezil olduk demektir. Buna da en çok şaşıran ‘Albaya Mektup Yok ‘ yazarı Gabriel Garcia Marquez olacaktır. Gülmekten yerlerde yuvarlanan bir Napolyon’u gözümün önüne bile getirmek istemem.