Bugun...


Ahmet Kale

facebook-paylas
2009 KİTAPLARI VE ETKİNLİKLERİ -1
Tarih: 01-11-2022 08:32:00 Güncelleme: 01-11-2022 08:32:00


 

2009 yılını ayrıntılarıyla yazmaya başlamadan önce hafızamı ve notlarımı yeniden karıştırdım. Bulduğum bazı şeyleri paylaşarak devam edeyim.

 

SEMPOZYUM

 

Daha 2008 yılı bitmeden, SODAP ve TEORİ ve POLİTİKA gruplarının ortaklaşa düzenlediği “Hikmet Kıvılcımlı, Hayatı-Eserleri-Mirası” konulu bir sempozyum yapıldı. Bu sempozyumun bir oturumuna ben de konuşmacı olarak davet edilmiştim. Davet edenlere, “ben en çok Kıvılcımlı kitaplarıyla ilgiliyim, o eserlerin yayıncılığını yapıyorum, ancak Kıvılcımlı Külliyatı üzerinde konuşabilirim” dedim. Kabul ettiler.

 

2008 yılının 9 Kasım günü Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü’nde yapılan sempozyumun sabahki ilk oturumunda konuşmacı oldum. Aynı günlerde sürmekte olan İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı’ndaki standımızı düzenleyip döndüm. Benim de konuşmacı olduğum ilk oturumun konusu “Kıvılcımlı, Çağı, Hayatı, Etkisi” idi. Belge Yayınları sahibi ve yöneticisi Rağıp Zarakolu’nun yönettiği oturumda benden başka 3 kıdemli ağabey vardı. Kıvılcımlı’nın yakınında bulunmuş, avukatlığını yapmış, onunla ilgili çok anısı olan Av. Nizamettin Üstündağ, yine Kıvılcımlı çevresinde bulunmuş, önemli araştırma kitaplarına imza atmış yazar Emin Karaca ve Eski Dev-Genç Genel Başkanı, sonradan HDP milletvekili olan Ertuğrul Kürkçü. Kendimi bu ağabeylerin yanında iyice çırak hissediyordum.

 

YALÇIN YUSUFOĞLU

 

Konuşmalarımızı iki tur halinde yaptık. Bu konuşmalar 3 yıl sonra 2011 yılında kitap halinde yayınlandı. Konuşmalarımızın içeriği orada var. Heyecanlıydım, Kıvılcımlı’nın eserleriyle ilgili bildiğim şeyleri sıraladım. Aylar sonra, o konuşmaları dinleyen Yalçın Yusufoğlu ağabeyden bir mail aldım. O maili paylaşmadan önce Yalçın ağabey ile ilgili birkaç satır yazayım. Yalçın Yusufoğlu, 1974 Haziran ayında kurulan Türkiye Sosyalist İşçi Partisi (TSİP)’nin genel sekreteri idi. Ben o partide gözümü açmıştım sosyalizme. Ama çok kısa zamanda Kıvılcımlıcı muhalefete katılmıştım ve Yalçın ağabeye de tüm genel merkeze de tavır almıştık. Ancak Yalçın ağabeyin bilgisine, azmine ve birikimine her zaman hayranlıkla bakmıştım. O genel sekreter, ben aday üye idim. Sempozyum gününe kadar beni yolda görse tanımazdı. Salonda da karşılaşmadık. Ben konuşmam bitince kitap fuarına dönmüştüm hemen. Yaklaşık 6 ay kadar sonra Yalçın ağabeyden aşağıda bir kısmını paylaşacağım bir mail aldım. Şöyle yazmıştı:

 

27 May 2009 Çar 17:28

Çok değerli kardeşim Ahmet,

Baştaki hitap sözcüklerini nezaket olsun diye yazmadım. Senin için gerçekten öyle düşünüyorum. Neden dersen?

Bilgi’deki Kıvılcımlı sempozyumuna giderken yolda Orhan Doğançay’a telefon edip haber verdim. Eski doktorculardan kaç kişi kaldı diye? (Zira maalesef Genel Kurmay Basın ve Halkla İlişkiler Bürosu gibi maaşallah. ) (Ahmet Özler’leri kastetmiyorum. Onlar sağlam duruyorlar.)

Orhan bana överek senden söz etti, programı görmüş, senin ismini de görmüş ama gelemedi.

Konuşanları dinlerken sadece seninkini önemsedim. Öbür arkadaşlara tariz değil bu. Onların çoğu yakın arkadaşım, Ertuğrul, Murat B., Demir, Rağıp, Güneş.

Ama illa ki Ahmet Kale’nin anlattıkları.

Çünkü senin söylediklerin somuttu. Elle tutulurdu. Abarttığımı sanma. Çok etkilenmesem bir insani yüzüne karşı övemem.

Yaptığın ise tam bir vukuf içindeydin.

Bu isler bizde böyledir, birisi asılıp hayatını vermezse, zahmetli ve çetrefilli işler –parasal getirisi de yoksa—yapılmaz.

Adresi alıp gelmek istedim. (Dışarıda holde satılan kitaplardan.) Sonra internetten bakarım dedim.”

 

Heyecanla kitapları hazırlamaya, bastırmaya, dağıtmaya çalışırken Yalçın ağabey gibi bir duayenin bana bu kadar yakın davranması, sitayiş dolu mail yazması motivasyonumu artırmıştı. Yalçın ağabeyle yazıştık, buluşup yüz yüze konuştuk, giderek yakın dostlar olduk. Bunları da yazacağım ilerde.

 

RASİH NURİ İLERİ

 

Yazmadan geçemeyeceğim bir gerçek de Rasih Nuri İleri ağabeyle tanışmam ve ölümüne kadar sürdürdüğüm ilişkilerdir.

 

Rasih Nuri ağabeyle bir etkinlikte karşılaştığımda kendimi tanıtıp, yayınevi için yardımlarını istedim. Severek diye kabul etti. Evini tarif edip telefonunu verdi. Cep telefonu da vardı ama sabit telefondan aramamı tembihledi. Ondan sonra yıllarca telefonla arayıp, uygun olduğunu öğrenince gittim evine. İstediğim bilgi ve belgeleri cömertçe paylaştı benimle. Herhangi bir kitap ya da belge istediğimde, kendisi arşiv odasına girer, belgeyi bulur, kendi eski fotokopi makinasında çeker getirirdi. Şayet renkli fotokopi gerekiyorsa, 86-87 yaşına bakmadan benimle yokuşu tırmanır, fotokopiyi çektirip verirdi. Ondan aldığım önemli belgelerden birini Marksizm Kalpazanları Kimlerdir? kitabında kullanmıştım. İki hafta önceki yazımda şöyle yazmıştım bu konuda:

 

Ve nihayet Prof. Suphi Nuri İleri’nin Kıvılcımlı ve Kerim Sadi için kısa değerlendirmelerinin de olduğu, İktisat ve Ticaret Mecmuası’nın Temmuz-Ağustos 1965 tarih ve 15-16. sayısında sayfa 23’te yayınlanan, ‘Liberalizm ve Marksizm Arasında Türk Gençleri’ başlıklı yazısını da ekledik.”

 

Rasih Nuri ağabey, Prof. Suphi Nuri İleri’nin oğlu, düşünür Celal Nuri İleri’nin yeğeniydi. Abidin Dino ile yakın akrabaydı. Evinin girişinde yığılı duran Abidin Dino eskizlerini her gidişimde hayranlıkla seyrederdim.

 

Telefonla randevu alıp Kumbaracı Yokuşu’nun altındaki ünlü Doğan Apartmanı’ndaki geniş ve binlerce kitap ve antika eşyalarla dolu evine gittiğimde, yardımcısının hazırlayıp bıraktığı çayı içerek saatlerce konuşurduk. Çok bilgiliydi, hafızası da çok kuvvetliydi. Eski mücadele dönemleriyle ilgili çok bilgiler almıştım ondan. 1942’de TKP üyesi olmuş, birinci ve ikinci TİP’te bulunmuş, Mihri Belli ile bir dönem yakın olmuştu. Kıvılcımlı’ya özel bir saygısı vardı. Ondan aldığı imzalı kitapları ve Kıvılcımlı’nın kendisine yazdığı reçeteleri göstermeyi severdi. Sosyal İnsan Yayınlarını ve yaptığımız hizmetleri de önemserdi. 2014 yılında 94 yaşında ölümünden kısa süre öncesine kadar sürmüştü sohbetlerimiz.

 

SÖZLÜK ÇALIŞMASI

 

Anmadan geçmiş olduğumu hatırladım. Bizim bir de Kıvılcımlı Sözlüğü hazırlama girişimimiz olmuştu. Daha 2007 yılında H. Atahan tarafından önerilmişti. Kıvılcımlı’nın kullandığı kavram ve sözcüklerden oluşan bir sözlük hazırlatmak istiyordu. Hatta bana eklemek istediği ilk yönetici olan Ayşe Yetmen’in de önemli görevlerinden biri olacaktı. Epey ısrarlı oldu bu konuda H. Atahan. Ancak ben bir türlü somutlayamıyordum yapılacak çalışmayı. Ta ki yıllar sonra Fuat Fegan’ın sözcük kartlarını görene kadar. 2016 yılında Latife Fegan, başkanı olduğum Kıvılcımlı Enstitüsü’ne Kıvılcımlı’nın kendi okuduğu, satırlarını çizdiği kitaplarıyla beraber, Fuat Fegan’a ait yüzlerce karttan oluşan bir yığını da vermişti. F. Fegan bu kartlara kendi el yazısıyla, tam da H.Atahan’ın istediği gibi kavram ve sözcükleri alıp, bu kavram ve sözcüklerin, Kıvılcımlı’nın hangi kitap ya da makalesinde geçtiğini sabırla işlemişti. Alfabetik sıra ile binlerce kavram yazılmıştı kartlara. Tamamını dijital ortama atmaya çalışırken, Latife Fegan, Hollanda’daki arşive teslim edeceğini söyleyerek kartları geri almıştı. Benim yönetici olduğum zamanlarda Sosyal İnsan Yayınları’nda sözlükle ilgili ciddi bir çalışma yapılamamıştı.

 

Bir de Ahmet Tezcan ile tanışmamız var notlarımda.

 

AHMET TEZCAN

 

Bir gün yayınevindeyken Emin Karaca ağabey aradı beni. “Zaman ayırabilirsen Beyoğlu’nda buluşalım, seni biriyle tanıştıracağım” dedi. Gittim, buluştuk. Yanında sarışın, çakır gözlü biri de vardı. “Bu Ahmet Tezcan” diye tanıştırdı bana. Ahmet Tezcan, sağcı-ülkücü kesimden gelme biriydi. AKP hükümetlerinde o zaman başbakan olan Tayyip Erdoğan’ın basın danışmanlığını yapmıştı. Şimdilerde resmi bir görevi yoktu, kendini okumaya ve yazmaya verdiğini söyledi.

 

Kırşehir kökenliydi ve babasının ve diğer aile büyüklerinin, Kırşehir Cezaevi’nde yatan Kıvılcımlı’yı ve onu sık sık ziyarete gelen annesini tanıdıklarını anlattı. Anneye ailecek yardımcı olduklarını, babasının da cezaevine gidip gelerek Kıvılcımlı’ya destek olmaya çalıştığını söyledi. Şimdi Komünist Dr. Hikmet ile Nurcu olan babası şoför Hikmet’i konu alan bir roman yazmak için çalıştığını, bunun için de Kıvılcımlı’nın bütün kitaplarını almak istediğini anlattı. Uzun bir sohbetten sonra birbirimize biraz ısınmış olarak ayrıldık. Kısa zamanda parasını ödeyerek çıkardığımız kitaplardan bir takım aldı. Karşılıklı telefonlarımızı aldık, tekrar görüşmek üzere sözleşip ayrıldık.

 

Yıllar geçti aradan. Ben yayınevinden ayrıldıktan sonra aklıma geldi buluşmamız. “Hani bir kitap çalışman vardı ne oldu o?” diye bir mesaj atarak diyaloğu yeniden başlatmıştım. “Çalışmam sürüyor, hızlandırıp arayacağım” cevabını verdi. Bir süre sonra, Kafirun ismini verdiği kitabının taslak metnini yolladı. “Görüşlerini merak ediyorum” notuyla.

 

Kitap 40’lı yıllar Kırşehir’de geçen bir roman. Başlıca kahramanları da A. Tezcan’ın babası şoför Hikmet, Kırşehir cezaevinin ünlü mahkumu Dr. Hikmet, Kıvılcımlı’nın annesi Münire anne ve bir takım yan karakterler. Okuyup görüşlerimi de yazmıştım o zaman. Kısa sürede kitap basıldı. Yazarın eski konumu, çevresinin genişliği, sağ cenahta ciddi bir entelektüel olarak tanınması gibi etkenlerle ve ciddi tanıtımla hatırı sayılır satış rakamlarına da ulaştı. Bizim çevrelerden de olumlu olumsuz görüş yazanlar oldu. Ben olumlu bakanlardandım kitaba. Her şeyden önce Kıvılcımlı ustamıza son derece saygılı ve dürüst bir bakış vardı romanda. Ciddi sayıda kişiye bu imajın ulaştırılması başlı başına bir olumluluktu.

 

Daha sonra Kafirun kitabının devamı olarak Sarı isimli bir devam romanı da yazdı A. Tezcan. Üçleme olacağını söylemişti. Üçüncü kitabı yazıp yazmadığı hakkında bilgim olmadı. Bir süre sık görüşürdük Tezcan ile. Benim 2014 yılında yayınladığım Kıvılcımlı Külliyatı kitabımı almak için Kıvılcımlı Enstitüsü’ne kadar gelmişti. Ankara’da ben de onu ziyaret etmiştim. 15 Temmuz darbe tezgahını heyecanla destekleyip sucuk ekmek dağıtılan mitinglerde kısa konuşmalar yapmaya başladığında şaşırmıştım. “Fikir adamı sandıklarımız amigo çıktı” diye bir paylaşım yapmıştım ben sosyal medyada. Ondan mıdır yoksa solla arasına mesafe koyma isteğinden midir bilmem ilişkilerimiz koptu. Oysa düzeyli, güzel tartışmalarımız oluyordu..

 

Gelecek yazı: 2009 KİTAPLARI VE ETKİNLİKLERİ -2



Bu yazı 3533 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI