Bugun...


Ahmet Güreşçioğlu

facebook-paylas
Nietzsche'nin Güç İstenci
Tarih: 15-11-2014 02:32:00 Güncelleme: 16-11-2014 05:49:00


Hegel’in felsefesinde Tanrı, aşılması gereken bir varolandır.

Çünkü Tanrı kavramı, mutlak hakikati perdeleyeceği için, filozofun Mutlak Varlığa ulaşmasını engelleyecektir.

Dolayısıyla, Tanrı’yı aşmadan hakikate; hakikati aşmadan da, varolanların varlık nedeni olan hakiki Varlık’a ulaşmak mümkün değildir.

Tasavvuf geleneğinde birkaç istisna dışında Mutlak Varlık’ın zatı, varolanlarla doğrudan ilişkilendirilmezken; Hegel, Mutlak Varlık ile varolan arasında organik bir bağ kurmaktan çekinmez.

Hegel’e göre Mutlak Varlık, gizli bir mücevher gibi kendi bilinmezliğinde “Var olup” dururken, birden bire mutlak dinginliğine son vermiş ve her şeyden münezzeh olan varlığını kendi kendinin tam tersine dönüştürerek tecelli etmiştir.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, o ana kadar hiçbir şey eylemeyen Mutlak Varlık’ın sahip olduğu sonsuz ve sınırsız potansiyeldir.

Konuya, Nietzsche’nin felsefesinin belkemiğini oluşturan “Güç istenci” (iradesi) kavramıyla yaklaşacak olursak; Mutlak Varlık, tamamen kendine ait bu gizil güce talip olmuş ve fizik evrende gerçekleşen büyük patlamada olduğu gibi, kuvveden fiile dönüşüvermiştir. Yani, mutlak potansiyel, mutlak kinetiğe dönüşmüştür.

Görüldüğü üzere Hegel’in felsefesinde Varlık ile Güç, aynı şeydir.

Varlık, tecelli etmezden bir önceki “an,” kendi zatını kendinden talep etmiş; yani kendi gücünü arzulamıştır.

Mutlak’ın kendi dışına taşmasıyla birlikte; sonsuz, sonluda tecelli eder. Sonsuzu ihata edebilecek sonlu şey ise insan zihnidir. Dolayısıyla Tanrı kavramı; Mutlak Varlık’ın insan tinselliğindeki tezahüründen başka bir şey değildir.

Bu soyut ve boyutsuz mekânda, tersinden aynı olan Tanrı ile insan, birbirlerini temaşa etmektedirler adeta.

Mutlak Varlık’ın güç istencinden (iradesi) yola çıkan Hegel’e karşılık Nietzsche, insan’ın güç istencinden (iradesi) yola çıkmıştır. Bu bağlamda, Nietzsche’nin “Üst İnsanı”, mutlaklaşmış bireydir. Üstelik bu birey, Platon’da olduğu gibi bir ideal halinde değil, gerçeğin ta kendisi olarak çıkar karşımıza.

Yine Hegel’in felsefesine ahenk, düzen, sistem hakimken; Nietzsche’nin felsefesine, tıpkı kendi varoluşunda olduğu gibi kaos hakimdir. Sanki Nietzsche’nin ruhu, çığlık çığlığa özünü aramaktadır.

İşte, Varlık’ın Tanrı’ya, Tanrı’nın İsa’ya dönüşmesi; ya da, Tanrı’nın ete kemiğe bürünüp Yunus diye görünmesi hep bu yüzdendir.

Bu metin Milliyet Blog'da da yayınlanmıştır.



Bu yazı 24316 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI