Bugun...


Ahmet Güreşçioğlu

facebook-paylas
Paranın Tanrısı Paradır
Tarih: 12-04-2014 16:25:00 Güncelleme: 12-04-2014 21:06:00


“Mekikler kendi kendilerine gidip gelmedikçe kölelik kalkmaz.” (Aristo)*

Kapital, Türkçe’de sermaye anlamına gelir. Bu bağlamda kapitalizm, sermayecilik demektir.

Elle çalışan dokuma tezgâhlarına buharlı makineyi uyarladıktan sonra ortaya çıkan fazla üretim aracılığıyla serveti sermayeye dönüştüren ve onu sürekli biriktirme geleneğini tarihte ilk başlatan devlet, İngiliz imparatorluğudur.

Feodal düzenin son evrelerinde, üretim yapısının içinde yalnızca ticari bir tohum halinde var olan kapitalizm, İngilizlerin elinde, endüstriyel kapitalizme dönüşmüştür.

Hâlbuki Amerika’yı keşfettikten sonra bu iş için İngilizlerden daha fazla imkâna sahip olan İspanyollar, kıtadan gasp ettikleri serveti değerlendiremedikleri için başarısız olmaktan kurtulamamışlardır.

Ayrıca İspanyollar, siyasi arenada da, İngilizlerin gösterdiği mahareti sergileyememiş, ülke yönetimini kapitalizme duyarlı hale getirmekte çok gecikmişlerdir.

Hal böyle olunca da, tarım uygarlığına dayalı düzenin son cihan devleti olan Osmanlı İmparatorluğundan boşalan yeri, İngiltere’ye kaptırmışlardır.

Başlangıçta kurallarını bizzat emperyalistlerin belirlediği ve oynamasını beceremeyenler açısından ölümden bile daha ağır sonuçları olan bu kanlı oyunun oyuncağı, diğer adıyla sermaye; tıpkı, Kubrick’in, “Uzay 2001” filminde, yönetimi eline geçiren devasa bilgisayar gibi, bize kendi yasalarını dayatmaktadır artık. Çünkü para, Tanrıyı tahtından indirip o makama kendisi kurulmuş ve tıpkı Tanrı gibi insana aşkın, yani insanı aşan, insan tarafından gerçek anlamda kontrol edilemeyen, insanı peşinden koşturan bir mevkiye yerleşmiştir. Bu konum, sermayedar için de geçerli olup, ipin ucu onların da elinden kaçmış görünmektedir.

Dolayısıyla, ihtiyacımız olan tek şey, adı her ne olursa olsun, bizi yöneten değil, bizim yönettiğimiz bir sistemdir.

Zira, biriktirme geleneğimizin yapısında var olan kökensel bir hata yüzünden, bu gün, insanoğlunun sahip olduğu tüm servet ve sermayenin yüzde doksan beşi, dünya nüfusunun yalnızca yüzde beşinin elinde birikmiş; geride kalanlar ise, bu zenginliğin yüzde beşiyle yetinmek zorunda kalmıştır. Ayrıca, dilimlerin her birinin içinde yine bu hiyerarşik yapı hükümrandır.

Bu, insan hatası değil, sistem hatasıdır. Ancak insan iradesiyle altüst edilebilir. Buna inanmamak insanı inkâr etmek olur. Böylesine yanlış bir anlayışın peşinden gidecek olursak eğer, insanların hayvan gibi alınıp satıldığı bir ortamda çağının değer yargılarını aşamadığı için “Mekikler kendi kendine gidip gelmeden kölelik kalkmaz” diyen Aristo gibi yanılmış oluruz.

İşte bu yüzden, Doğanın içide “varlık” nedenimiz olan "irade" gücümüzü bu yönde kullanmak, bünyesinde adalet barındırmayan bu sermaye rejimini aşmak zorundayız.

* Kaynak: Ragıp Ege.

Dip Not: Bu metin 25 Mayıs 2009 tarihinde Not: Bu yazı Milliyet Blog'ta da yayınlanmıştır.



Bu yazı 25808 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI