''İzmir’den küçük bir ülke, Türkiye’yi lokma lokma nasıl yutuyor'' diyoruz.
Yanıt "mandacılıkla mücadele ediyoruz'' oluyor.
En espirisi, komik olanı da şu ''elin Amerikalısı, Almanı, Fransızı gelince sesiniz çıkmıyor Katarlı gelince mi bağırıp çağırıyorsunuz''
Muhteşem değil mi?
Qatar Investment Authority diye bir şey duydunuz mu acaba?
Türkçesi Katar Yatırım Otoritesi.
Merkezi Doha'da.
Baron David de Rotschild de Doha'da.
Ve...
Bu yatırım otoritesi İslami Sanatlar Müzesi'ndeki toplantıdan beri Rotschildlerin şubesi ya da yan kuruluşu gibi çalışır.
Qatar Investment Authority şu an Barclays Bank’ın %12.7’sine sahip.
Peki kimdir bu bankanın sahibi?
Edmund de Rothschild’in kızı ile evli olan damat Marcus Agius.
HSBC Katar Yatırım Otoritesi'nden hisse aldı.
HSBC de Rothschild'lerin.
Agricultural Bank of China Limited'tan de hisse aldılar.
Peki kimin bu banka?
Rothschild Ailesi’nin 1800’lerin sonundan beri ortağı olan Lee Ailesi’nin.
İsviçreli Credit Suisse’de de ortaklığı var.
Hatta %5’i geçerek yönetimde söz sahibi olan tek yatırımcı.
Peki Credit Suisse Asset Management’in başındaki isim kim?
Bruno Pfister.
Kimdir bu Bruno Pfister?
Rothschild Ailesi’nin yatırım bankacılığındaki amiral gemisi Rothschild Bank AG’nin yönetim kurulu başkanı.
Türkiye ve Katar’daki hareketlenme 2010 sonrası başlıyor. 2011'de Rothschild'ler rotalarını Ortadoğu'ya çevirdiklerini ilan eden bir basın faaliyetine girişiyorlar. Özellikle 2015’te Türkiye ekonomisinin türbülansa girdiği dönemde de, şu Katar Yatırım Otoritesi paravanında Rothschild’ler bodoslama dalıyor ülkeye.
Elin Fransızı vs diye bize ders vermeye kalkan mankafaların gerçekleri bunlar.
Sanıyorlar ki sermaye ortaklarının yüzleri, ülke isimleri, milliyetleri, dini kimlikleri değişince ''mandacılık''tan kurtulacaklar.
İşlerine gelince Rothschild gibilerinin ''tüm dünyayı nasıl kontrolleri altında tuttuğundan'' söz edip duranlar, Rothschild gibilerinin gerçek imparatorluğuyla iş çevirdiklerinde bağımsızlık vs tiradlarına başlıyor...
Trajikomik.
Mandacılıkla mı mücadele etmek istiyorsunuz?
Türkiye'yi mahveden şeylerden birini yok edin, rantçı faizci uluslararası tekelci sermayeyi sınır dışı edin, borsayı yok edin.
Krizlerden kurtulmak için yatırımcınızı değiştirmek işe yaramaz.
Çünkü emperyalistlerin faiz ve enflasyon sömürüsü krizler dolaşım alanında ortaya çıkan arızi problemlerden değil, bizzat üretim tarzının doğasından kaynaklanır.
Bütün gerçek bunalımların son nedeni, kitlelerin yoksulluğu ve sınırlı tüketimdir. Tüketim ve üretim birbirini besleyen nedenlerdir. Üretmeden tüketiyorsanız borç stoğu yapıyorsunuz demektir, borç varsa faiz, faiz varsa enflasyon vardır.
Borsa kitlelerin bu yoksulluğunu ve sınırlı tüketimini pekiştiren araçlardan biridir ve en önemlisi de emperyalistlerin kullandığı kendilerini gizlediği enstrümandır.
Borsası varken hiçbir ülke bağımsız ve egemen olamaz.
Göklere çıkarılan serbest ticaretin ve rekabet özgürlüğünün apaçık, rezilce iflasıdır bu.
Demokratik devriminin yapacağı işlerden biri bu yüzden borsadan kurtulmaktır.
Devrimci, tam bağımsız Türkiye mücadelesiyle köşeye sıkıştırılmadığı sürece, kriz dönemleri tekelci kapitalist ekonominin yeniden geçici bir dengeye kavuşmasının yolunu açar ve devran böylece döner gider.
Ama her defasında daha kaotik, daha yıkıcı, daha şiddetli krizlerle ve Rothschild gibilerine ülkeleri ele geçirmek için daha çok ''fırsat'' yaratarak.
Şu ünlü ''reform''lar gökten zembille inmiyor.
Ya onların imparatorluğu, ya da tam bağımsız Türkiye devriminin cumhuriyeti.