Bir önceki yazımda, anketlere göre Cumhurbaşkanlığı seçimleri için 4. sırada gözüken Selahattin Demirtaş ve partisi HDP’den hiç bahsetmemiştim. Parti programında Alevi azınlığın dert ve sıkıntılarına yoğun bir şekilde atıfta bulunan, iktidara gelmesi durumunda ise bu sorunlara ivedilikle çözüm arayacağını belirten bir adayı özellikle dışarıda bıraktım, zira kendisinin hapishaneden idare etmeye çalıştığı seçim kampanyasının tarihte eşi benzeri olduğunu sanmıyorum. Dolayısıyla konuyu rasyonel bir düzlemde değerlendirmek ve analiz etmek hayli zor.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bu absürd kısmını bir tarafa bıraktığımızda ve milletvekilliği aday listelerini incelediğimizde, politik olanı tanımlarken Alevi kimliğini birincil şekilde işin içine dahil eden bazı önemli isimlerin HDP tarafından kritik noktalarda aday gösterildiğini görüyoruz. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği eski Genel Başkanı Kemal Bülbül Antalya’dan, faaliyetlerini uzun yıllar Avrupa’da sürdüren Turgut Öker ve Ali Kenanoğlu gibi kanaat önderleri ise İstanbul’dan on sıralara yerleştirildi. Özellikle Ali Kenanoğlu, Aleviliğin yanında taşıdığı Türkmen kimliğiyle beraber, sürecin sadece etnik düzlemde değerlendirilmesinin önüne geçmesi hasebiyle değerli bir adım. Bu noktada, konuya ilgi duyanların, Anadolu kültürünün önemli parçalarından birisi olarak kabul edilebilecek Sirac Türkmenleri’ni araştırmasını ise ayrıca tavsiye ediyorum.
1980 askeri darbesini yönetenlerin aklıyla yürürlüğe girip, 1983 yılından beri ülkemizde uygulanmakta olan yüzde 10’lük baraj sistemini aşarak meclisteki varlığını sürdürmesi durumunda, Halkların Demokrasi Partisi kendi içerisinde Aleviliğin en çok temsil edildiği kurumlardan bir tanesi olarak Türkiye politik düzleminde etkinliğini devam ettirme şansı yakalayacak. Farklılıkların birbirleriyle çeşitli şekillerde defalarca kesiştiği bizimkisi gibi coğrafyalar için, çözümün ancak ve ancak radikal demokrasiden geçtiğini iddia eden HDP adına, zaten bundan başka bir oyun planı olamazdı diye düşünmekteyim.
Son tahlilde, diğer üç büyük partinin aksine, HDP nezdinde meclis seçimleri, cumhurbaşkanlığı seçimlerine nazaran daha kritik ve hatta yaşamsal bir önem arz etmekte gibi görünüyor. İçinde topladığı bir çok farklı unsuru ilerleyen dönemlerde de bir arada tutabilmek adına önümüzdeki beş seneyi meclis bünyesinde geçirmek HDP için çok belirleyici olacak. Aleviler açısından ise 1923 yılından itibaren CHP ile beraber iktidar erkinin, ya da devlet mekanizmasının etrafında olma arzusu, pek tabii laiklik ilkesinin teminiyle beraber varoluşlarını koruma güdüsü, 20. yüzyılın sonuna kadar en geçerli motivasyon noktası oldu. Fakat 2002’den beri hızlı bir şekilde kuruluş kodları değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti içerisinde, belki de artık Aleviler için daha proaktif bir siyaset zamanı gelmiştir. Haklarını güçlü ve ısrarcı bir şekilde talep edebilecekleri ilk durak ise hiç şüphesiz Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.