Bugun...


Fatih Akbulut

facebook-paylas
GEÇMİŞ ZAMAN DUYGULARI -3
Tarih: 23-08-2014 15:29:00 Güncelleme: 30-08-2014 09:31:00


Eski ajandalarımı gözden geçirirken bir ara aldığım bir not dikkatimi çekti:

 

“ Bana böyle bakma” demek geçti içimden beraber olduğumuz o harika zaman süresi içinde.  Anladığım gibi miydi o bakışlarla anlatılmak istenen yoksa bir büyük kuruntu muydu? Hangi seçeneği yeğlerdim? İki şıklı bir soru da yüzde elli şans var; az bir olasılık mı bu?

 

“Bana öyle bakma” diye içten isyanlarda olan beynim, “ lütfen bana hep böyle bak “ diye haykıran ise kalbimdi gerçekte. “

 

Hangi zamana aitti bu not anımsayamadım. Tarih de yoktu altında. İlginç geldi bu soru ve sonrasında yazdıklarım. “ Sorunun yanıtı bu son tümcede açıkça ortaya konmuş gibi görünse de acaba ikinci şık mı acaba olan / olması gereken?” diye bir düşünce takıldı o an aklıma.

 

Sorular; sorular ardı ardına dizilen sorular gelecekti düşünmeyi sürdürdükçe; okumayı sürdürdüm:

 

“ Kaçmak usulca sorunun kıyısından. Sorunun temeline inmeden kıyısından kıyısından görünmeden kaçmak; uykuya dalmak düşlere bırakmak sorunun çözümünü. Düşler yalan söyler hep; tersi çıkar derler.

 

Neydi peki düşlerle, hayaller? Gündüz uyanıkken hayal edilen, gece düşlerde zıp zıp zıplayan görüntüler içindeki anlamsızlıklar çoğu. Sabahın alacasında bir şekilde nefessiz kalmışçasına uyanıp ‘düşmüş...’ denen güzellikler ve çirkinlikler...

 

Anlam veremediğin birbirinden kopuk sahnelerle yinelenen beyin kıvrımlarının üretimi sanallıklar. Acımak, utanmak, geri durmak gibi insana dair olguların olmadığı bir alemde dolaşmak gibi. Evet gerçekten çağrışımlar, duygusal çağrışımlar ve davetkâr olmayıp davetkârmışçasına tepkilere neden olabilecek görüntülerin birbiri ardına sıralanan kurgusallığında; esasında hiç olmamış ve hiç olmayacak, yazılmayacak senaryolardaki anlamsızlıklar dizisi. ‘ Gibiymiş ‘ izlenimi veren bakışların altında ezilip hayra yormak isteği ile dalıp giden insansı duygularla savaşmak zorundasındır sanki, kan ter içinde kalarak. Düşlerin dayanılmaz bilinmezliğindesindir o anlarda artık...

 

Bakışların çoğu zaman insan duygularını eleverdiğini düşünenler çoğunluktadır. Bakış üzerine ne çok şiir yazılmış ve ne çok şarkının güftesi olmuştur. Ayrıca, karşıdakinin gözlerin içine bakarak konuşmayanların içten olamayacaklarını; daha çok aldatıcı şeylerden söz edenlerin kaçamak bakışları yeğlediklerini anlatan bir şeyler de okumuştum geçmişte. Ne denli doğru bir yargı tam bilemiyorum ama ben de genelde konuşurken gözlerin içine bakılmasını, gözbebeklerinin deviniminden söylenenlere verilen/verilebilecek tepkilerin önemli olduğunu düşünürüm. Dinlerken de gözlerin önemi çoktur bana. Hele etkilemişse o bakışlar.

 

Halbuki sessizliğin olduğu ortamlarda, karşımdan gözüme değen kısa ve sık bakışlar her zaman beni heyecanlandırmıştır. Bana uzun bakılması da heyecanlandırır beni; ne yapacağımı şaşıracağım aşamaya gelmemesi için genelde bakışlarını ilk kaçıran hep ben olurum böyle anlarda. Çoğunda ise o gözlerin içinde kaybolup gitmişimdir çoktan. Sonrasında ise sık sık yinelenen kaçamak bakışlar, o heyecanı tekrar yakalayabilme isteğinin verdiği dayanılmaz da bir çaresizlik olur sonunda. Duygusallığın çelişkili tepkisidir bu, belki de..

 

Bir an’ı an yapan belki de o bakışlardır; sessizlik içinde ama altında çokça duygu olan bakışlar. İşte o yüzden “Bana böyle bakma” demek geçti içimden o an. O an’ı o an yapan o bakıştı belli ki; çok şey kattı bana uzun zamandır bende olmayan. Uyandığımda perdenin aralığından giren güneş ışıklarının aydınlığında, sabah poyrazının serinliğinde yalanı olmayan bir düş içindeymişçesine yüreğim pırpır ediyordu; bir düştü uyandım.... “

 

Not burada bitmiyor, sürüyordu uzun cümlelerle.  Uzun tümceler kurdum hep ömrüm boyu. Derdimi anlatabilmek için hep bir kuşku, hep bir anlaşılamayacakmışım ürküntüsü içinde. Uzun uzun, bağlaçlar ve bol noktalama işaretleri içeren; tanımlama ve geri dönüşlerin genelde tavan yaptığı tümceler.

 

İnatla da sürüdürüyorum bu ürküntümü bile bile hâlâ. İşte, bakışlar da o yüzden çok önemli benim için. Uzun uzun bakabilmek; gözbebeklerindeki gizi yakalamak ister gibi bir arzu bu. Yanlış anlaşılma ürküntüsünden kaynaklı uzun tümcelerimde olduğu gibi, kimbilir?...



Bu yazı 23467 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

AKP Nasıl Kazanıyor?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI