On İki Ada (Menteşe Adaları/Güney Sporad Adaları/Dodecanese) ve bu ada grubu merkezinde Doğu Akdeniz’de Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan münhasır ekonomik bölge tartışmasının son günlerin en sıcak konularından birini teşkil ettiği görülmektedir. Batı Anadolu kıyılarının güneyinde yer alan On İki Ada içerisinde temel olarak Rodos, Kaşot (Çoban, Kasos), Kerpe (Scarpanto), Limoniye (Alimnia), Sömbeki (Symi), İlyaki (Tilos), İncirli (Nisyros), Yalı Adası (Mandraki), İstanköy (Kos, Coo), İstanbulya (Astropolya), Kilimli (Kalymnos), Leros (İleryoz, Leryoz), Lipso (Lipsos), Herke (Kharki), Patmos (Batnoz) ve Meis (Kızılhisar, Megiste, Castellorizo) adaları yer almaktadır. Bir bütün olarak bu ada grubunun Türkiye’nin jeopolitik bütünlüğünü ve deniz alanlarıyla ilgili potansiyel çıkarlarını tehdit eder bir konumda bulunduğu görülmektedir. Zira bu ada gurubu içerisinde yer alan bazı adaların altı millik Türk karasuları içerisinde yer alması ve Anadolu kıyılarına çok yakın bir konumda bulunması ülkesel/topraksal bir anomali teşkil etmektedir. Nitekim Meis Adası’nın Türk kıyılarından sadece 2.1 km uzaklıkta/yakınlıkta bulunması bu anomaliye iyi bir örnek teşkil etmektedir. Ülkesel anomaliden kastedilmek istenen şey ise başta Meis Adası olmak üzere bu adaların bir bölümünün Türk karasuları içerisine yer almasından ötürü anklav/eksklav* ülke toprağı olarak tanımlanıp tanımlamayacağı hususudur. Bir başka ifadeyle Türk kıyılarına çok yakın konumda bulunan bu adalar Türkiye açısından bir nevi quasi-anklav (anklav-benzeri), Yunanistan açısından ise eksklav ülke parçası olarak değerlendirilebilir mi? On İki Ada’nın anomali ihtiva eden morfolojik yapısı ne gibi egemenlik ihtilaflarına sebebiyet vermektedir?
Tüm bu sorulara şu şekilde cevap verilebilir: İlk olarak quasi-anklavın anklav teorisi çerçevesinde jeopolitik açıdan yorumlanması çabası sonucunda ortaya çıkan kurgusal bir anklav çeşidi olduğu görülmektedir. Zira doktrinde On İki Ada bir bütün olarak bir anklav olarak değerlendirilemese de Yunanistan’a ait olan bu adaları, örneğin Malawi’ye ait anklav olmakla beraber Mozambik karasularında (Nyassa Gölü’nde) yer alan Likoma ve Chisimulu adalarından; ya da çok yakın bir dönemde dizanklav olan ve Kanada açıklarında yer alan Fransa’ya ait Saint Pierre ve Miquelon adalarından; ya da Arjantin’in Uruguay karasularında yer alan Isla Martin Garcia Adası ile Paraguay sınırında yer alan Isla Apipé Adası’ndan kategorik olarak ayıran şeyin öz itibariyle adaların sahip oldukları hukuksal durumları olduğu görülmektedir. Bir başka deyişle yukarıdaki ada örneklerine doktrinde denizel anklav (maritime enclave) adı verilirken; On İki Ada’nın uluslararası hukuk bakımından böylesi bir tanımlamadan yararlanamadığı görülmektedir. Bununla birlikte On İki Ada’nın Türk kıyılarına yakınlığı itibariyle bir ülkesel anomali olarak tanımlanabileceği ve bir nevi anklav-benzeri coğrafi fragman örneği olarak tanımlanabileceği ileri sürülebilir.
İkinci olarak On İki Ada’nın ülkesel anomali ihtiva eden mevcut statükosu deniz egemenlik alanları konusunda birtakım sorunları da beraberinde getirmektedir. Şöyle ki; doktrinde genel olarak deniz alanlarının, özelde ise karasuları sınırlarının tayini meselesi karmaşık bir konuyu teşkil etmektedir. Doktrinde adaların bazı istisnalar dışında karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgelere sahip olmalarına; rağmen adı geçen deniz alanlarının sınırlarının tespitinde devletlerin anakaraları ile eşit ağırlığa sahip olmadıkları görülmektedir. Bu noktada adaların anakaraya göre bulundukları konum, adalarının deniz alanlarının ne oranda sınırlandırılacağını ortaya koyacaktır. Dolayısıyla adaların anakaralara olan uzaklığı onların tabi olacağı hukuki rejimi de etkileyecektir. Karasularının sınırlandırılmasında adaların sahip oldukları etkinin irdelenebilmesi için adaların dört farklı coğrafi konuma göre tetkik edilmesi gerekmektedir. Adaları konumlarına göre kategorileştirmek gerekirse şu bilgiler not düşülebilir: Bazı adalar diğer devletlerin egemenlik alanlarına göre kendi anakara ülkesine daha yakın konumlanmışlardır ki bunlara “doğru taraftaki adalar” ismi verilir. Bunlara “kıyı adaları” ismi de verilmektedir. Bazı adaların ise iki devlet anakarası arasındaki eşit uzaklık çizgisi üzerinde veya yakın konumda bulunduğu görülmektedir. Üçüncü ada kategorisi ise başka bir devletin kıyılarına daha yakın konumda olan “yanlış taraftaki adalar” olarak isimlendirilen adalardır. Dördüncü kategori ise bir devletin adasının denizaşırı bir konumda bulunmasıdır. Bu bağlamda On İki Ada’nın üçüncü kategorideki yanlış taraftaki adalar içerisinde yer aldığı görülmektedir. Zaten Ege Denizi’nde yaşanan egemenlik ihtilaflarının ardında yatan sebep de bu nitelikteki bir yanlış egemenlik dağılımının mevcut olması gösterilebilir. Bu noktada On İki Ada içerisindeki bir kısım ada ve adacıkların Türkiye’nin Ege Denizi’ndeki karasuları içerisinde bulunması, bir kısmının ise Anadolu’ya çok yakın bir konumda bulunmasının eleştiriye açık bir durum olduğu ifade edilmelidir. Bu eleştiri, adaların yanlış tarafta konumlanmış olmasından ve bu konumlanmanın karasularının sınırlandırılmasında adalara da sahildar devletin karasuları kadar tam etki yüklenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden On İki Ada ile Türk karasuları çakışmaktadır. Dolayısıyla karasuları konusunda adaların ve Anadolu Yarımadası'nın farklı devletlerin egemenlik dağılımına konu olması bir anomali yaratmıştır. Bu anomalinin sebebi olarak da adaların bir bölümünün Meis örneğinde olduğu gibi bir çeşit denizel anklav konumunda bulunması gösterilebilir. Netice itibariyle bu durum Türkiye’nin bir anlamda stratejik açıdan kuşatılmışlığının da kanıtını teşkil etmektedir.
* Anklav siyasi coğrafyada, tamamen başka bir ülkenin sınırları dahilinde yer alan yabancı toprak parçasına anklav toprak denilmektedir. Eksklav ise siyasi olarak bağlı olduğu ülkeye coğrafi açıdan bağlı olmayan, bu bölge ile arasında başka bir yabancı ülke/ülkeler bulunan toprak parçası olarak tanımlanmaktadır. Anklav ve eksklav ülke toprakları hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz. Tarık Demir, Kolonyal Dönemden Günümüze Jeopolitik Bağlamda Anklav-Eksklav Ülke Toprakları-Güvenlik İlişkisi, Nobel Yayınları, İstanbul, 2019.