Demokrasi, vatandaşların ülkeyi yönetmede eşit hakka sahip oldukları ve birlikte karar verdikleri bir yönetim biçimi olarak bilinir. Ancak gerçekte egemenlerin kendi yararlarına olacak kararları çoğunluğun yararınaymış gibi gösterip onaylattıkları bir rejimdir.
Çağdaş demokrasi veya liberal demokrasi denen yönetimlerde halk medya yolu ile maniple edilerek aptallaştırılır. Bu aptallaştırılmış insanlar ABD’de Trump, Fransa’da Macron, İngiltere’de May gibi salak insanları seçerler. Doğu’ya doğru gittikçe hırsız ve rüşvetçilerin halkın yararına gösterilerek seçildiklerine tanık olunur.
Yalan ile iktidar olmuş yönetimler her türlü icraatlarında bu yalanlara devam ederler. Örneğin ABD’de ekonomik krizin sorumlusu bazen Meksikalı göçmenler olur, bazen de düşük gümrük tarifeleri. İngiltere’de ise sorun AB ile üyelikmiş gibi gösterilir. Türkiye’de ise özelleştirmeyi daha kolay yapmak için Kamu İktisadi İşletmeleri sorunmuş gibi gösterilmiştir.
En ilginç olan da, kandırılmış kitlelerin her seçimde kaderleri değişeceklerini umarak oy kullanmaya devam etmeleridir. Seçimlerde medya manipülasyonları yeterli olmaz ise Türkiye gibi ülkelerde seçim sahtekarlıkları devreye girmekte, iktidarlar yönetimi vermemek için her türlü yola başvurmaktadırlar.
Demokrasi için gerekli olan üç şey adil ve temsilde adaleti sağlayan temiz seçimler, oy kullananların seçim ile iktidarın değişeceğine olan inançlarının olması ve iktidarın denetlenebilir olmasıdır. Bu üçünden birinde bile eksiklik olması o ülkede demokrasi olmadığını gösterir. 60’lı yıllardan 2000’li yılların başına kadar Türkiye’de seçmenler bu üç koşulun da var olduğuna inanarak oy kullanırlardı. Şimdi bu yazıyı okuyanlar kendilerini şu soruyu sorup demokrasilerini değerlendirsinler; Bugün bu üç koşul ülkenizde ne kadar sağlanabiliyor?